Powered By Blogger

GİRİŞ

Düşüncelerim,benim hayatım için seçtiklerim ve değiştirmenin yolu da kabullenmek, herşey için öncelikle şükretmek...
Kocaman bir evren kollarını açmış kucaklamak için bizi bekliyor.
Ve emin olun ki dünya hepimizin etrafında dönüyor...
Belki farkındasınız belki de değilsiniz ama gerçek bu!
Düşüncelerimiz ne ise biz o’yuz...
Yani bugün yaşadıklarınız, geçmişte kendiniz için düşündüklerinizin toplamı!
Gelecekte yaşayacaklarınız ise bugün ki düşünceleriniz ile şekillenecek tabii ki.
Bugün sahip olduğunuz herşeye şükrettiğiniz, teşekkür ettiğiniz ve istemeye devam ettiğiniz sürece...
Sahip olduğumuz(düşünce gücüyle)enerjiyle, olumlu ya da olumsuz düşündüğümüz her şeyi hızla hayatımıza çekiyoruz...
Ve çok ilginç insan bedenindeki enerji miktarı yaşadığı şehri(ne kadar büyük olursa olsun) bir hafta boyunca aydınlatacak kadarmış.
Şimdi geçmişe şöyle bir baktığımda içsel anlamda bunu bildiğimi fark ettim ve farkında olmayarak kullandığımı.
Ama önemli olan farkında olmak dolayısıyla hatırlamayı hatırlamak...
Şimdi farkındayım!

Ömer Sabri KURŞUN

Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma!Taşıyamazlar,kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar...
Üç çeşit dost vardır;birincisi ekmek gibidir her zaman istersin.İkincisi ilaç gibidir lazım olunca ararsın.
Üçüncüsü mikrop gibidir o gelir seni bulur.
*****
Karıncaya sormuşlar; '' nereye gidiyorsun?'',
'' dostuma'', demiş.
''Bu bacaklarla zor'' demişler.
Karınca; '' olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş...
Yolunda ölünecek dostlara...


https://kursunsabriomer.blogspot.com
Çeşit çeşit insanlar yanıltmasın sizi;
yalancılar, dürüstler, düz insanlar, zorbalar..
Gülümseyen kalpler arayın, az da olsa etrafı tarayın.
Gözlere mi sakın ha aldanmayın, sözlere hele hiç kanmayın.
Haydi rast gele...
Ş A N S I N I Z A...

3 Nisan 2009 Cuma

2 Nisan 2009 Perşembe

Tut ellerimden birlikte çıkalım bu yolculuğa..


http://kursunsabriomer.blogspot.com/y1pZ_et-M6nAEXHbBry0R2BEtRLdNK6zL1lTIQJxjknE6pGV04xMzb_5BLRUj-fs0q-ySCkbUqUy9Mhttp://kursunsabriomer.blogspot.com

Bilirim,bu şarkı korkutur bazen insanı.
Neler oluyor diye sormadan bir duygu selinin içinde bulursun kendini.Ama zaten aşk öyle bir şey değilmidir? Sorarsan planlarsan onun adına aşk denir mi? Bırak kendini bırak ki aşkınbüyüsü sarsın seni.Kendini o eşsiz duyguların ferahlığına bırak.Tut elimi birlikte çıkalım bu yolculuğa.Yarınsız zamanların iki yolcusu olalım.Kaygısızca yaşayalım aşkı,eriyelim birbirimizde.

Yüreklerimiz birbirimiz için atsın,soluklarımız birbirine karışsın.Sadece bomboş bir salon ve kocaman bir sahne sahnede ben! Ve sessizlik hüküm sürecek.Kapalı gişede kapalı bir oyun benimkisi,sahne hafif loş olacak benim gölgem ise perdelere vuracak biraz boynum bükük,bir de ellerim boşluğa uzanacak.Ağlama sahnesi yok bu oyunda!Gözlerim hüzünlü ama mutlaka kupkuru kalacak...tarifini yapamadığım duygular var yüreğimde.Dilimin ucuna kadar gelen fakat yazmaya cesaret edemediğim kelime.
Her an ağlamaya hazır gözlerim.

Ruhum o kadar hassaski bu günlerde,ufacık şeyler bile beni üzmeye yetiyor.
Yazıyorum yine yazmak beni rahatlatıyor çünki yüreğimde birikenleri kelimelerin ince dönüşlerine gizliyorum.Yazmayı seviyorum daraldığım,kendimi iyi hissetmediğim zamanalarda kalemime sarılıyorum.Hayat,çarpar ya ağırlığını camlarına evlerin,ışıklara aldanmayın,evler de yalnızlıktır,evler de..

Siz çekersiniz gece büyür, gece çeker de bazen siz küçülürsünüz; geceler yalnızlıktır...
Yalnızlığın tablosunu çizer ufukta biri,atlasını yalnızlığın uzak sularda bir gemici;birileri sınırlar koyar,haritalar basar biri;oysa harita basan bütün matbaalar suçlu,bütün silgiler yalancıdır,haritalar yalnızlıktır...Mutlu oLmak ne? Gülümsemek,umut etmek ne? Ben hepsini unuttum senin yanında.

Sana gel dedikce kaçar oldun benden.Yine söylüyorum sana gelme desemde gel artık İçim acıyor Sensiz bir sabaha uyanamıyorum.. Gel artık gidişinin verdiği acı kadar gelişininde verdiğı mutluluk olsun olur mu? Beni bu sefer gözlerimin görmediği sevdaya tutsak etme ama olur mu?Beni bu sefer gönlünün yükü say olur mu?Bitmek için başlayan hikayeler vardır alır seni hayatın köşesinden ansızın.

Yüreğindeki acılara kendinden de ekler bir kaç ahçeker yarası. Savurur ayrılığın kokusunu sardığı bedenini gökyüzünde.Yıldızlar ortak olur göz yaşlarına ve getirir bırakır usulca hayatın başka bir köşesinde...Usulca çıkar gider hayatından düşünmeden arkasında bıraktığı acıları...Çünkü kızmak hele de sevdiğin için ayrı da olsa şükür etmeyi bil. Ben her zaman böyle yapıyorum bir çok insanın rastlayamayacağı isteyip de başaramayacağı kadar çok sevdim.Giderken söylemek istediklerim vardı.

Tıpkı ellerini tutmak boynuna sarılmak istediğim gibi son sözlerimde yüreğimin derinlerinde kaldı gitti.Ama bana öyle bir şans verilseydi sana şunları söylemek isterdim: Sen benim gözümde aşkımı sevgimi hak edecek kadar yücesin.Bu kalp seni sevmeyi hak ediyor sen de bu kalpte olmayı.Hiç üzülme emi kara gözlüğüm küçüğüm bu kalbi hep senin için taşıyacak.

Gittiğin yerlerde mutlu ol.sıcacık hayatlar kokuyor kelimelerim seni buldukça.Ki nereye baksam,kimi görsem,kimi duysam sensin...Sen kalıyorsun gözlerimin en yüksek dağında...Ve sana yürüyüp dokunuyorum göğün yıldızlarına,umut veren ağaçlarına yaslanıp bulutların ardından bakıyorum güneşe.Sana uzandığım toprağa her yüzümü sürdüğümde, papatyalar kokuyor tenim...

Senden önceydi suflörsüz bir sahnede kör adam rolüm.Ve senden öncelere denk geldi intihar mektuplarım. Sorgusu bitmiyordu düşlerimin,isyan çok sesli bir koro gibi sahnesinden vuruyordu yüreğimi.

Senden önceydi sarmaşıklarla dolu umut yolları,seni bilmeden yürüdüğüm yollardı acıyı katık yaptığım sancılar... Her karartı, senden önceydi ellerimde yaşayan.Aşkı bir oyun, sevgiliyi de bir oyuncak gibi görüyordum. Önce her çocuk gibi o oyuncağa sahip olmak için her şeyi yapıyordum.

http://kursunsabriomer.blogspot.com/y1pZ_et-M6nAEXHbBry0R2BEtRLdNK6zL1lTIQJxjknE6pGV04xMzb_5BLRUj-fs0q-ySCkbUqUy9M



'DTP SINIRA DAYANDI' İFADESİ BAŞBAKAN'A SORULDU



'DTP SINIRA DAYANDI'İFADESİ BAŞBAKAN'A SORULDU


Erdoğan'dan 'Cemil Çiçek' tepkisi - İzle


Erdoğan'dan 'Cemil Çiçek' tepkisi - İzle
Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek’in Hürriyet'ten Enis Berberoğlu'na yaptığı iddia edilen ve Taraf'ta da yayınlanan seçim yorumuna Başbakan ne dedi? İzleyin...

Seçim sonuçlarını değerlendirirken hükümetin en yetkili isimlerinden biri olan Cemil Çiçek’in Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu’na söylediği iddia edilen"Türkiye'nin belirli bir bölgesinde DTP'den başka parti kalmadı. Iğdır'ı da aldılar, yani Ermenistan sınırındalar. AKP o bölgede sadece Mardin'i kazandı. Tamam, Ankara'yı aldık diye sevinebiliriz, CHP de İzmir'i aldık diye övünebilir. Ama bu kutlamanın Türkiye'nin güvenlik açısından sorunlu bölgesine yardımı olmaz. Oraya ayrıca dikkatle bir bakmak gerekir" sözleri yeni bir tartışma başlatmıştı.

İşte Hürriyet'te Cemil Çiçek'in söylediği belirtilen bu yorumu G20 Liderler Zirvesi için Londra'ya hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı düzenleyen Başbakan'a soruldu. İşte Erdoğan'ın cevabı..



PEKİ BAŞBAKAN SÖZLERİNİN DEVAMINDA HANGİ GAZETEYE ÇOK SERT CEVAP VERDİ? İZLEYİN...

Şimdi kamuoyu konunun aydınlatılması için "bu sözleri söylediği iddia edilen" Cemil Çiçek'ten cevap bekliyor.

İŞTE ENİS BERBEROĞLU'NUN "GÜNDEMİ ÇALKALAYAN" YAZISI (Hürriyet'te 31 Mart'ta yayınlandı.)

Güneydoğu'ya dikkatle bakalım

İKTİDARIN en tecrübeli isimlerinden Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile telefonda sohbet ettik. Çiçek dedi ki, "Her parti bu seçimde ne kazandığı kadar, neden daha fazla oy veya başkanlık kazanamadığına da kafa yormalı, biz öyle yapacağız."

Ama Cemil Bey'in bir de bütün partilere dönük çağrısı vardı. Önemsedim, paylaşıyorum:

"Türkiye'nin belirli bir bölgesinde DTP'den başka parti kalmadı. Iğdır'ı da aldılar, yani Ermenistan sınırındalar. AKP o bölgede sadece Mardin'i kazandı. Tamam, Ankara'yı aldık diye sevinebiliriz, CHP de İzmir'i aldık diye övünebilir. Ama bu kutlamanın Türkiye'nin güvenlik açısından sorunlu bölgesine yardımı olmaz. Oraya ayrıca dikkatle bir bakmak gerekir."

Gün içinde temas ettiğim diğer bakan ve parti yöneticilerinin de oy kaybı kadar Güneydoğu'daki yeni yerel harita üzerinde durduklarını yazmazsam AKP'ye haksızlık etmiş olurum.


01.Nisan.2009 15:23:53

1 Nisan 2009 Çarşamba

İnadına CUMHURIYET,İnadına MUSTAFA KEMAL!!



Korkmuyorum,
Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!

İnadına CUMHURIYET,
İnadına MUSTAFA KEMAL!!


http://kursunsabriomer.blogspot.com

TEK BASINALIK
Ben tek başına ne yapabilirim
Ve hiç bir şey yapmamaya karar verdi
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü bir öteki
Ve yalnızlığının kuytuluğuna çekildi
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü bir üçüncü
Ve tek başına düşünmeyi sürdürdü
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü yüzbinler
Ve tek başınalıklarını sürdürdüler
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü milyonlar
Milyonlarcaydılar
Ve tek basınaydılar
Bu arada birileri
Onlar adına
Karar vermekteydi
Tek başına olduklarını sananlar
Topluca ortadan kaldırıldılar....

(ATAOL BEHRAMOGLU)



İmam ve Tanrı...

Bir köyün camisinde, imam cemaate vaaz vermektedir. Ansızın içeri dalan bir köylü, köyü sel basmakta olduğunu haber verir.Bütün cemaat hemen kendilerini dışarı atıp kaçar.Sadece imam, bütün ısrarlara rağmen köyü terk etmeyi reddeder ve Tanrı'nın kendisini koruyacağını söyleyerek camide kalır.
Kısa bir süre sonra sular camiye ulaşır,imam çaresiz minareye çıkar. Sular minarenin ilk katına yükselirken bir tekne imamı kurtarmaya gelir.Ancak dini bütün imam,Tanrı'nın kendisini koruyacağını söyleyerek tekneye binmez.Sular yükselir.İmam ikinci kata çıkmak zorunda kalır.Bir tekne daha gelir,ancak imam yine Tanrı'nın kendisini koruyacağına inancının tam olduğunu söyleyerek tekneye binmez. Sular iyice yükselir.İmam artık minarenin en tepesindedir.Bir helikopter yaklaşır. İçindekiler,durumun kötü olduğunu anlatarak,imama helikoptere gelmesi konusunda ısrar ederler.İmam helikoptere binmeyi de reddeder.Bir süre sonra sular iyice yükselir ve imam boğularak ölür.

Kendisini ahretin kapısında melekler karşılar.
Melek: 'Hoş geldiniz,buyurun...'
'Cennete girmek istediğimden emin değilim...'
Melek:'Neden?..'
İmam:'Tanrı'ya biraz kırgınım....'
Melek:'Ne oldu ki?..'
'Ben hayatımı ibadet ederek geçirdim,insanlara hep iyilik yaptım,günahtan uzak durdum.Yaşadığım köyü sel bastı,herkes kaçtı ama Tanrı'nın beni kurtaracağına inandığımdan ben kaldım.Görüyorsunuz ki şimdi buradayım....'
Tam bu sırada yukarıdan Tanrı'nın sesi duyulur.
'Salağa,iki tekne,bir helikopter gönderdik.. Kurtarmak için daha ne yapacaktık?
Böylesine geri zekâlının benim katımda da yeri yoktur..'

Yukarıdaki fıkrayı benim milletime uyarlamaya kalkacak olursak.
Muhtemelen Tanrı o gün geldiğinde bu ülke insanlarına şöyle seslenecektir;
'Ben bu ulusa örnek alsınlar ve onu izlesinler diye Mustafa Kemal'i gönderdim.
Musibetlerden kurtuluş yolunu,onun eliyle bunlara göstermeye çalıştım.
Ama onlar hâlâ benden medet umuyorlar...
Eh ben daha ne yapayım?Her kurtuluş için bir Mustafa Kemal gönderemeyeceğime göre her biri bir Mustafa Kemal olmayı öğrenmeliler...'

Bir millet kendi kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını sağlamazsa şunun,bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz.
GAZİ



Bu şiir ve hikaye sevgili dostum M.Kurtalan tarafından gönderildi.


(a)


Çaresizsen Çare Sensin




Çaresizsen Çare Sensin……
* 7 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı.Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya,oradan oraya sürüklenmeye başladı.

* 8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı.Zamanını tarlalarda kargaları kovalamakla geçirdi.

* 10 yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki hocasından dayak yedi.Ailesi onu okuldan aldı.Sinirden ve korkudan üç gün evinden çıkamadı.

* 17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.

* 24 yaşında tutuklandı,günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı.

* 25 yaşında sürgüne gönderildi.

* 27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı kendisinin de üyesi bulunduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken,kendisi hiç önemsenmiyordu.Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken,o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.

* 30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya çalışırken,doğduğu şehir düşmanların eline geçti.

* 30 yaşında amiri, onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı.Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı.Aylarca boş kaldı.

* 37 yaşında böbrek rahatsızlığından Viyana'da 2 ay hasta ve yalnız halde yattı.

* 37 yaşında komutan olarak yeni atandığı ordu,dağıtıldı.

* 38 yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden atıldı.

* 38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı.Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.

* 38 yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkartıldı.

* 38 yaşında en yakın beş arkadaşından üçü,onun Kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.


http://omersabrikursun1.spaces.live.com/atatürk_arşiv http://omersabrikursun1.spaces.live.com/atatürk_arşiv

Sonra Ne mi oldu?


42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu! Okuduğunuz öykü efsanevi lider Mustafa Kemal Atatürk'e aittir. Şimdi düşünün, sizin başarılı olmanızı engelleyen ama Atatürk'ün karşısına çıkmamış bir engel var mı?

Başarınızın önündeki engel ne?
Paranız mı yok?
Atatürk'ünde yoktu!
Sağlığınız mı bozuk?

Atatürk'ün de bozuktu!
Çevrenizde sizi çekemeyenler mi var?
Atatürk'ünde vardı!
Bazı yakın arkadaşlarınız sizi arkadan mı vurdu?
Atatürk'e de vurdular!
Aileniz çok zengin değil mi?
Atatürk'ünki de değildi!
Amirleriniz hakkınızı mı yiyor?
Atatürk'ünkini de yemişlerdi!
Sizden daha beceriksiz ama hırslı insanlar, sizden daha hızlı yükselip size amirlik mi yapıyor?
Atatürk'ün de başına gelmişti!
Geçmişte bazı denemeleriniz de başarısız mı oldunuz?
Atatürk de olmuştu!
Hakkınızda idam fermanı çıktığı için mi başarılı olamıyorsunuz?
Atatürk'ün de başına gelmişti!

Ö.S.KURŞUN



(a)


Yunanlı’nın Atatürk sevgisi!






8 Eylül 2008
http://omersabrikursun1.spaces.live.com/

Rahmi TURAN


 rturan@hurriyet.com.tr

http://omersabrikursun1.spaces.live.com/ 


GENERAL Nikolaos Trikupis kimdir? Anadolu’yu işgal eden Yunan ordularının son başkomutanı...

30 Ağustos 1922 günü perişan olan Yunan birliklerinin başında kaçarken 2 Eylül gecesi Türk askerlerine esir düşen General Trikupis anlatıyor:


"Sağ kalan birliklerimiz dağınık bir halde İzmir’e kaçmaya çalışıyorlardı. Bu, bizim için büyük bir mağlubiyet olmuştu. Esir düştüm. Beni önce Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü’ye götürdüler. İnönü beni yanına alarak Mustafa Kemal’in huzuruna çıkardı."

General Trikupis dürüstçe itiraf ediyordu:

"Atatürk beni mert bir askere yakışır bir şekilde kabul etti. Gazi’nin bu esnadaki sözlerini hiç unutmayacağım:

’Üzülmeyin general’ dedi ’Siz vazifenizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte mağlup olmak da vardır. Napolyon da vaktiyle esir olmuştur. Size karşı büyük bir hürmet hissi besliyoruz. Misafirimizsiniz. Yakında her şey düzelecektir. Buyurun, istirahat edin.’

Atatürk’ün bu ince ve nazik muamelesi karşısında ben de bu büyük komutana karşı içimde bir hayranlık duymaya başladım."

* * *

Yukarıdaki satırları, Hikmet Saim’in yeni yayınlanan "Usta Gazeteciler Açıklıyor: Nasıl Atlattım?" adlı kitabından naklettim. Duayen gazeteci Hikmet Saim, kendisine ve meslektaşlarına ait eşsiz habercilik tecrübelerini bu kitapta derledi.

Saim, hem Amazon Ormanları’ndan Elysees Sarayı’na kadar peşinden koştuğu haberlerin serüvenlerini okurlarıyla paylaşıyor, hem de yaptığı röportajlarla ünlü meslektaşlarının birbirinden ilginç muhabirlik tecrübelerini anlatıyor. (Geniş Kitaplık - 0 216 337 15 59)

* * *

General Trikupis’in anlattıkları, Hıfzı Topuz’un anılarından bir bölüm... Topuz, 1952 yılında Atina’daki Türk Büyükelçiliği’nde verilen bir davette karşısında duran 84 yaşındaki güler yüzlü, ak saçlı, zarif adamın General Trikupis olduğunu öğrenince heyecanlanıyor ve "Bu inanılmaz bir olay" diyerek ondan randevu alıp ertesi gün muhteşem bir röportaj yapıyor.

Mağlup komutan Trikupis’in Atatürk’ten sevgiyle ve büyük bir saygıyla bahsetmesi ilginçtir. Ona yenilen düşman ordusu komutanının bile saygı duyması, bugün Atatürk’e hakaret yağdıran içimizdeki ahlaksızlara bir ibret dersi olmalıdır. Trikupis, Hıfzı Topuz’a şöyle diyor:

"Bizim, Anadolu’da işimiz neydi? Biz yabancı devletlere alet olduk. Sizden de, bizden de bunca insan öldü. Bu kadar şehit verdik. Sonunda ne oldu. İşte, bugün kardeşiz. Hata idi Anadolu hareketi... Hem de muazzam bir hata!"

Savaştan 30 yıl sonra, Trikupis’in Atatürk hayranlığını dile getirmesi ve "Yabancı devletlere alet olduk. Ne diye bizi Anadolu’ya gönderdiler?" diye yakınması tarih kitaplarında yer alacak kadar önemlidir.

Her 29 Ekim’de Atina’daki Türkiye Büyükelçiliği’ne gidip, Atatürk’ün büyük boy fotoğrafı önünde saygı duruşunda bulunan 1868 doğumlu General Trikupis 1959 yılında 91 yaşında öldü.

* * *

Hikmet Saim’in kitabında anılarını anlattığı gazeteciler:

Faruk Fenik, Gökşin Sipahioğlu, Hıfzı Topuz, Necati Zincirkıran, M. Ali Kışlalı, Yılmaz Çetiner, Rahmi Turan, Nail Güreli, Orhan Erinç, Fikret Otyam, Altemur Kılıç, Orhan Koloğlu, Orhan Ayhan.

Benimle ilgili anılara Hikmet Saim "Öfkeli adamın kanlı baskını" adını vermiş. Film hikáyesi gibi heyecanlı bu büyük macerayı bir gün anlatırım.



(a)


Son durak...

Eğer 9 Canlı Bile olsaydın,
An Fazla 8 Kez Kaçabilirdin Ölümden!
Bil ki 7 Düvele Sultan Dahi Olsan,
kursunsabriomer.blogspot.comYerin 6 Mekân Olacak Sana.
En Fazla 5 Metre Kumaş Götürebileceksin!
Kapatacaksın 4 Açsan da Gözlerini!
Bu 3 Günlük Fani Dünyada.
Azrail’e 2 Kat Olup Yalvarsan da Nafile,
Ecel Geldiğinde 1 Gün Öleceksin! ;
İşte, O An Her şey 0 dan Başlayacak.
Çünkü;ÖLÜM BİR YOK OLUŞ DEĞİL, YENİDEN DiRiLiŞTiR!

Ömer Sabri Kurşun

http://kursunsabriomer.blogspot.com


Bu sayfada

Dakika

Saniye
Misafirim oldunuz




https://kursunsabriomer.blogspot.com[diploma.gif]
Diploma  of  Ömer Sabri KURSUN