
Kalbimizde renkler solmuş. Biz de mi yenildik? Önümüze çıkan her taşta sendeledik ve ayağımız kaydı. Düşmede miyiz?
Ah, nehirlerimiz yönünü kaybetti artık; deniz yerine çöllere vurdu yolu. Kuruyacağını ve bizi de solduracağını bilirken aldırmadık buna. Yorgunduk, yorulmaya alıştık; kaybettik, kaybetmeye alıştık. Sonunda alışmaya da alıştık.
Ne zamandır beraber dinlemedik, bunaldığımız zaman bize nefes veren sedaları, gecenin koyuluğu yerini güne vermedeyken. Günün dirilişini, ışığı içimizde okuyarak seyretmedik. Umutla dilemenin serinliğine sığınmadık ve yorulduk kavrulmaktan.
Bir türlü ayakta duramadık işte. Ayakta kalmaya çabalamadık bile belki. Yaprakları esen rüzgara bıraktık; erguvanları kışa, gemileri fırtınaya, kalpleri nefrete, nehirleri çöle, yeni yeni yeşeren filizleri kavuran güneşlere...
Bahanesi yoktu bunların. Sözler, sadece alışmaya yetti. Farkındaydık işte maviyi yitirdiğimizin. Renkler günbegün griye dönmedeydi sanki korkuyorduk. Öylesine derinlere düşmüştük ki, konuşmanın ötesine gitmiyordu hiçbir yaptığımız. Diplerde dolanmak, dolandıkça daha da inmek..
Kararlar verdik hep, yine tutunamadık. Gün geldi, bir olup birbirimize dahi tutunamadık. Kalbi kırmak olmadığı gibi, gönül koymak da yoktu, bıraksak bin parçaya bölüneceğimizi bilsek de. Bildik, ama anlayamadık bunu, oysa kırmamayı öğrensek anlayacaktık..
Kapıyı açmak vardı; yeniden sevgilerimize, yeniden umutlarımıza.. Açabilsek rüzgarlar dinecekti, yine gökkuşağı inecekti yüreklerimize. Güneşte kavrulan filizleri sevgimizle serinletecek, hoşgörümüzle sulayacak, umutlarımızla büyütecektik..
Şükür, gülümseyişlerimiz tükenmedi daha..
Şükür, ufuk kararmadı..
Maviyi kuşanıp koşmak kaldı bize..
Vazgeçmek olmazdı. Maviye vurulmuştu..
Bazen bu mavi sevdası, sığmaz olurdu yüreğine, mavi sözler dökmek isterdi kağıda. O zaman kalbini alırdı eline, kalbini yakan aşkı alırdı; beyazın üstüne maviden izler bırakırdı. Beyaza siyah dokunmamıştı, beyaz kirlenmemişti, beyaz maviyi beklemedeydi.
Maviye vurulmuştu..
Bir kere ileriye bakmıştı. İçindeki maviyi fark etmişti bir kere. Vazgeçmek olmazdı, vazgeçmiyordu..
Bazen yoruluyordu bu sevdadan, bir parça maviyi hep ruhunda taşımak zordu. Kaçıp gitmek vardı bu sevdadan. Kaçmak, bütün renkleri siyaha bırakmak demekti. Vazgeçmiyordu; trenler birbiri ardına kalkıyor; maviye hasret, mavi sevdasında büyüyen kalpler, her tren düdüğünde yanıyordu gidenler için..
Renkler gün geçerken siyaha dönmedeydi sanki korkuyordu..
Maviye vurulmuştu..
Maviye sevda umut istiyordu, elinde bir parça kor istiyordu; ve bu sevda, koru sımsıkı tutmak demekti; mavi, uğruna bütün renklerden bir damlacık olsun, kurtulmak için yanmak demekti..
Maviye sevda, yanmak demekti...
10.02.2009
Ömer Sabri Kurşun