Powered By Blogger

GİRİŞ

Düşüncelerim,benim hayatım için seçtiklerim ve değiştirmenin yolu da kabullenmek, herşey için öncelikle şükretmek...
Kocaman bir evren kollarını açmış kucaklamak için bizi bekliyor.
Ve emin olun ki dünya hepimizin etrafında dönüyor...
Belki farkındasınız belki de değilsiniz ama gerçek bu!
Düşüncelerimiz ne ise biz o’yuz...
Yani bugün yaşadıklarınız, geçmişte kendiniz için düşündüklerinizin toplamı!
Gelecekte yaşayacaklarınız ise bugün ki düşünceleriniz ile şekillenecek tabii ki.
Bugün sahip olduğunuz herşeye şükrettiğiniz, teşekkür ettiğiniz ve istemeye devam ettiğiniz sürece...
Sahip olduğumuz(düşünce gücüyle)enerjiyle, olumlu ya da olumsuz düşündüğümüz her şeyi hızla hayatımıza çekiyoruz...
Ve çok ilginç insan bedenindeki enerji miktarı yaşadığı şehri(ne kadar büyük olursa olsun) bir hafta boyunca aydınlatacak kadarmış.
Şimdi geçmişe şöyle bir baktığımda içsel anlamda bunu bildiğimi fark ettim ve farkında olmayarak kullandığımı.
Ama önemli olan farkında olmak dolayısıyla hatırlamayı hatırlamak...
Şimdi farkındayım!

Ömer Sabri KURŞUN

Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma!Taşıyamazlar,kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar...
Üç çeşit dost vardır;birincisi ekmek gibidir her zaman istersin.İkincisi ilaç gibidir lazım olunca ararsın.
Üçüncüsü mikrop gibidir o gelir seni bulur.
*****
Karıncaya sormuşlar; '' nereye gidiyorsun?'',
'' dostuma'', demiş.
''Bu bacaklarla zor'' demişler.
Karınca; '' olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş...
Yolunda ölünecek dostlara...


https://kursunsabriomer.blogspot.com
Çeşit çeşit insanlar yanıltmasın sizi;
yalancılar, dürüstler, düz insanlar, zorbalar..
Gülümseyen kalpler arayın, az da olsa etrafı tarayın.
Gözlere mi sakın ha aldanmayın, sözlere hele hiç kanmayın.
Haydi rast gele...
Ş A N S I N I Z A...

Sevgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sevgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ocak 2010 Cuma

İnsan Niçin Sever?





Hayattaki her güzel şey bir insanı sevmekle başlar.İnsan hayatında tüm güzel duyguları içinde barındıran sevgiye bu yüzden ihtiyaç duyar ve ömrünün sonuna kadar demir atacağı tek güvenli duygunun sevgi olduğunu düşünür...


İnsan sever,çünkü düşünemez severken.Sevmek çıkar işi değildir çünkü çünkü sevmek duygusu en çok insanoğlunun üzerinde şık durur... Neden? Sevmek biraz da biyolojik bişey yani kanınız coşar severken, illaki birini değildir sevmek, sevmek bir kavrama da sıkı sıkıya bağlı olmak olabilir, bir varlığa da olabilir, bir çiçeği de sevebilirsin, bir kuzu yu da bağrına basarken bu duygu coşabilir sende... sev kardeşim, neden arama, eğer seversen karanlık tarafların ışığa kavuşacaktır. yıpratmadan ve üzmeden sev... sevmek için sebep aranırsa gerçek sevgi olmaz bence insan sebepsiz sever ve tam anlamıyla yaşar sevgiyi… seviyorum çünkü şu bu... ya da eğer şöyle olursa böyle olursa severim dendiği zaman hüsran doğuyor hep...


Yaşamak için sevmelisin.Önce kendini sevmeli, yaratılanı sevmeli yaratandan bir parça diye, sonra insanları sevmelisin önyargısız, olduğu gibi, onları kendi hallerinde sevmelisin, sevmeden sevilemezsin... sevgisiz yaşanmaz ki. mana sevginin zeminin oluşturur.




5 Eylül 2009 Cumartesi

Sessiz mi seveyim seni?..




  Sesiz seviyorum seni
  Güneşin doğması, bulutların dağılması gibi
  Sesiz seviyorum seni
  Çiçeğin açması, yağmurun durması
  Karın erimesi gibi
  Sessiz seviyorum seni
  Azrail’in can alması, umutların yıkılması gibi
  Sessiz seviyorum seni
  Yaprağın düşmesi rüzgarın dinmesi gibi
  Gözyaşının yanağa düşmesi gibi
  Söyle, seni seviyorum diye haykırayım mı şimdi
  Yoksa yine sessiz mi seveyim seni...

  sessiz seven çınar
  05.09.2009
 
                          


20 Haziran 2009 Cumartesi

Gel artık....

GEL ARKADAŞIM ARTIK SENİ ÖZLEDİK



Yağmur yağıyor.Bilirsin ben yağmuru çok severim.Seni sevdiğim gibi çok.Ama yağmur,içinde sen olunca oluyor.Sen hayallerimi,duygularımı,dünyamı oluşturunca bu yağmurun,şu iki gözümün bir anlamı kalıyor.Yoksa dünya dönüyormuş,ben görüyormuşum banane...Sen olmayınca,seni hissetmeyince hücrelerimde kalmıyor bir anlamı yaşamanın.Yaşamak bile senle güzel çünkü,benim dünyam da.

Şimdi yağmur yağıyor.Nasıl derler bardaktan boşalırcasına yapıyor.Biri sanki tüm pişmanlıkları,tüm keşkeleri,özlemleri ve hissettiği bu yoğun sevgisi yüzünden hıçkıra hıçkıra ağlıyor.Birileri ağlarken sen geliyorsun aklıma.Bu yağmur damlaları senin sanki.Sen benden uzakta bir köşeye sığınıp ağlıyorsun gibi.Ağlama,ağlamak yakışmaz sana.Gözlerin acır,daha ötesi yüreğindeki bütünlük bozulur, paramparça olursun.Ağlama iki gözüm.Zamanı çok geçirdik belki vaktinden ama sen gene de ağlama.Çünkü ben sana kıyamam.Bu yürek,o yeşilliklerin buğulandığını,hüzünlendiğini görürse dayanamaz.Kırılır,dağılır,bin parçaya bölünür.Belki dayanamaz,ölür.Çünkü bu yürek seni çok sevdi.Senin bildiğinden,gördüğünden çok ama çok daha fazla.

Yağmur yağıyor ama sert,hırçın duygularla.Şimşekler çaktırıyor içinde.Sesleri yükseliyor.Ben korkuyorum.Şimşekten,can çekişirmişcesine bağıran şu gökyüzünden çok korkuyorum.Ama yalnızım.Korktuğum,ağladığım,yaşantımın tam ortasında duran seni benden aldıkları,seni gittiğin için.Ve işte tam bu sıralarda bir şimşek düşüyor önüme.Ben korkuyorum.Çünkü sen,her anımda beni varolmaya yeminler edip arkasından yanımda olacağın sözlerinden sonra,olmadığını bu seslerle başbaşa yapayalnız kaldığımı görmek,yokluğuna hiç dayanamayacak bir durumdayken alışmaya çalışmak,olması gerektiğinden çok daha fazla korkutuyor beni.
Bu korkularda yanımdasın sanmıştım.
Ama gerçek buymuş,ben bir mayın tarlasında tek başındaymışım.

Yağmur duruyor.Ama ben sen gittikten,sen bittikten sonra hiç durmadım.Hep koştum,varabileceğim gidebileceğim en uzak yere.Ne yollar görmüş olsam da,ben hala yakınım sana.Dokunsam değecekmişim gibi.Dokunsan değecekmişsin gibi.Ama dokunma,yapma!

Beni o yağmurlarda ağladım için de suçlama.Sen öğrettin bana ağlamayı ve sonrasında kendi gözyaşlarını kendin silebilmeyi.Kimin için,ne için ağlamış olsan da.Bu yüzden hakkın yok beni suçlamaya.Ben sana ağlatmayı öğretmediğim için çıkabiliyor ağzımdan bu kelime.

Ağlama!

Sana öğrettiğim tek şey,sevmekti.Doyasıya,hiç bitiremediğim, hep devam etmesini istediğim bir sevginin sende olmasını,onu kollayabilmeni öğrettim sana.Şimdi baktığımda geriye sen sevmeyi öğrenmişsinde koruyamamışsın be gözüm.Başaramamışsın.Canın sağ olsun.

Yağmur artık terk etti beni,bu şehri.Bizden çok uzağa bambaşka düşlere gitti.Bana bıraktığı tek şey, her gün daha da artan,daha da yükselen seslerdi kulağımdaki.Ve sanırım artık canımı yakan tek şey onlardı.

Anladınmı benim herşeyim.

Anladınmı uğruna öleceğime söz verdiğim.

Anladınmı nasıl seviyorum seni?

Anlamadın anlamayacaksın.

Bir gün göreceğim tekrar bu yağmurları.Bir şimşek düşecek belki tekrarsan önüme.Onlardan,her şeyden önce gitmiş de,bırakmış da olsan bir hayatı geri de son kez bilmeni isterim.Son kez bunu benim ağzımdan duyman isterim.Kulaklarını,gözlerini iyi aç bir daha benden duyamayacaksın çünkü.Zaman ilerlese de eylüllere doğru ben her gelecek,her geçmiş ve şimdi yaşadığım eylül de bağıracağım gökyüzüne:


Ne yazsam ne söylesem yinede anlatamaz bendeki değerini!...

Ne yapsam sevgimi göstermeye az gelir..

Seninle yaşamak icin ihtiyacım olan nefesim,seni sevmek icin ihtiyacım olan kalbim,hayatın tüm güzelliklerini "Seninle" görebilmek icin ihtiyacım olan gözlerim..

Kısacası herbir şeyimsin!

Ötesi yok bunun mucizem!
İyiki Varsın!...
''belki'' dünyasında...
''keşke''kokan havayı solurken...
''iyi ki'' dediğim tek nefesimsin...
*


(a)


18 Haziran 2009 Perşembe

Sevgi Ermişliği!


Her hissettiğimiz sevgi değildir.Bazen kalp ve beyin hiç yapmadıklarını yapar ve işbirliği ederler.Bir yanılsamadan öteye gitmeyen duygular yaşatırlar bize.Zaman geçtikçe anlarsınız ki,o hissettiğiniz şeyin adı sevgi değilmiş.

Sevgi Ermişliği!

http://kursunsabriomer.blogspot.com/Sevgi kendi içinde ikiye ayrılır.Aslında sevgi ayrılmaz da,insanların sevme şekli ikiye ayrılır.Beklentili sevenler,beklentisiz sevenler.Karşılıksız sevmenin en güzel örneği,annedir.Ne kadar yaramaz,işe yaramaz ve onun ümitlerini kırmış olursanız olun,anne sevgisine karşılık beklemez.Örneklerini gördüğüm için,buna da bütün anneler demek yanlış olur,o yüzden çoğunlukla anneler diyebiliriz.

Şartlı sevmek ise,genellikle aşk ilişkisi,arkadaşlık ilişkisi gibi sosyal ilişkilerde ortaya çıkar.Birisini sevmek için, kıstaslarımız vardır.Şöyle biriyse, öyle davranırsa,tipi güzelse,huyu iyiyse gibi örnekleri çoğaltabileceğimiz sevme şekli,şartlı sevmektir.Beklentisiz sevgi olur mu?
Çok zordur ama olursa da tadından yenmez.

Birisini beklentisiz,çıkarsız,hesapsız sevmek,sevginin en saf halidir.Bu duyguya erişen insanlar,gönül kapıları çok yüksek ve farklı yerlere bakan,dünyayı değişik gözerle gören kişilerdir.Bunun için ermiş falan olmaya da gerek yok. Bu örnekleri de hayatımızın içinde görmek mümkündür.

Zaten mesele,insanın kendini gerçek yaşamdan soyutlayarak,tek başına,bir sedirli odaya çekilerek,büyük gönül mertebesine erişmesi değildir ki!Asıl iş,tam da hayatın ortasında dururken,bütün mücadeleleri verirken, haksızlığı,yanlışları,yaşam kavgasını,ihaneti yaşarken o noktaya ulaşabilmektir.Yoksa ne faydası vardır insanlığa,tek başına gidilmiş yolun.Şu meşhur kitapta anlatılan,arabasını veren bilge örneğinde olduğu gibi,mesele,o arabaya binerken bilgeleşmektir.Bunu yapabiliyorsa,o gönülden büyümesi beklenir.

Sevgiyi gerçek anlamıyla yaşayabilmek de,bir çeşit bilgeliktir.Gönül büyüdükçe, verdiklerini saymamayı öğrendikçe,hesap,çıkar ilişkisinden vazgeçmeyi öğrendikçe, sevginin de ermişi haline gelir.Elbette yürek haksızlığa gelemez.Etrafınızda sürekli canınızı acıtan,sırtınıza vuran birileri varsa,kollarınızı açıp,sarıp sarmalamak mümkün olmayacaktır.Bu durumda yapılması gereken,doğru yolu göstermeye çalışmaktır. Kişinin içindeki kötülüğe ayna tutarak,kendi tavır ve hareketlerinizle,ona doğru olanı göstermektir.Hala olmuyorsa,o kişiden,olaydan uzaklaşmak gerekir.

Sevgi,birini gerçekten anlayabilmektir.Anladığında da ona hakkını teslim etmek gerekir.Size uymuyor olması,yargılama,kin gütme,beddua etme hakkı vermez.Aynı düşüncede olmayabilirsiniz,aynı pencereden bakmayabilirsiniz.Bu durumda ya değişim için çabalarsınız,ya oradan uzaklaşırsınız.Yani,sevgi emek ister cümlesinin altı,söylendiği kadar boş değildir.Vazgeçebilmek ve anlayabilmek kadar büyük emek yoktur.

Sevgiyi ama saf sevgiyi bulabilmek,hazine avcılarının yıllar boyu bir umutla dolaşması gibidir.Siz de onu bulmak istiyorsanız,ciddi çaba göstereceksiniz demektir.Uzun yollar kat edip,çok insan,fazla yaşam tanıyacaksınız.Her ümitlendiğiniz gerçekleşmeyecek,daha fazla emek verecek,daha çok seveceksiniz.Önce kendi yüreğiniz saf sevgiye bürünecek ki,kalp eşini görünce tanıyabilesiniz.Sevgi erenliği zor iştir yani,ama bulduğunuzda büyük bir zenginliğe sahipsiniz demektir.

Bulabilmeniz umuduyla…



(a)


9 Haziran 2009 Salı

Sevgi...


""Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür.
Hoşgörü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktır.
Bağımılılık sevgi değildir, gereksinmenin karşılanmasıdır.
Sevgi, değer vermesini bilmektir.
Sevgi, yaşama hakkını kabul etmektir.
Sevgi, varolmaktan kıvanç duymaktır.
Sevgi, birlikte olmaktan kıvanç duymaktır
. Sevgi, eşitliğin duyumsanmasıdır.
Sevgi, bütün yapay ayrımların hayattan çıkarılmasıdır.
Sevgi, bilinçtir.
Sevgi, insan olmaktır.""




9 Nisan 2009 Perşembe

SENİNLE OLMANIN EN GÜZEL YANI NE BİLİYORMUSUN?



Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda bos
yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek.Ve
buradayken bile seni çılgınca özlemek.

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak.Senin yanında olan
seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yani ne biliyor musun?
Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte.Elimde kır çiçeğiyle
seni beklemek...Ayni mekânlarda aynı yiyecekleri yemek.

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak..
Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin
her mısrasında seni bulmak.

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı
umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek...Sevgili yerine
yıllarca dost kalmayı başarmak.Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin
yerinde.Kanadıkça tuz yerine göz yaşlarımı basmak yüreğime.

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin? Sen benimle hiç olmadın ki.Olsaydın avuçlarım
terlemezdi...Isırmazdım dilimin ucunu...Özlemezdim seni
yanımdayken...Kıskanmazdım. Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım
yağmurlarda...Yıldızlara aya dert yanmaz böyle her şarkıda sarhoş
olmazdım.Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım
sandaldan denize...Ve her kulaçta haykırırdım seni

Ama sen hiç benimle olmadın ki...
Ya aklın başka yerdeydi ya yüreğin.

CAN YÜCEL

25 Mart 2009 Çarşamba

Ben Bunları Kendim İçin Yaptım…




http://kursunsabriomer.blogspot.com

Ben Bunları Kendim İçin Yaptım…

Bile bile girdim bu oyuna. Ne olursa olsun hep dışında kalacağımı bile bile, beni oyununa al istedim.

Bir kenarda durup senin yaşamını izleyerek sessizce sıramı bekledim. Ve hep sevdim seni. Sen gülerken, ağlarken, severken, kanarken, kanatırken, orada öylece durup sevdim seni. Elimden de başka birşey gelmedi.

Hiç şikayet etmedim senden. Hiç şikayet etmedim sevginden. Hiç şikayet etmedim sevgisizliğinden. Asla sevilmek için sıramın gelmeyeceğinden.

Bilerek girdim bu oyuna. Ve çıkıp gitmeyi, seni bırakmayı, seni artık sevmemeyi göze alamayacağıma göre şikayet etmeye de hakkım yoktu.

Kendimce sebepler buldum. Kendimce haklar verdim, kendimce haklar aldım kendimden. Sadece küçük bir ihtimal için kendimce senin oyunlarınla savaştım.Senin hayatın tüm gerçekliğiyle sürüp giderken gözlerimin önünde, ben kendime yalanlardan bir yaşam yarattım.

Hiç şikayet etmedim. Hiç suçlu aramadım. Çünkü ben bunları sadece kendim için yaşadım.

Kendim için sevdim seni. Seni sevmek beni yaşama yakın tuttuğu için. Seni sevdikçe kendime bağlandığım için. Seni sevdikçe herşeyi sevdiğim için.

Ben bunları kendim için yaptım.

Hiç bir zaman bir hayatım olmayacağını bile bile. Senden bir hayat istemeye hakkım olmadığını düşüne düşüne. İçten içe beni çok sevmeni isteyerek ve bunun hiç olmayacağını bilerek sevdim seni.

Elimden de başka bir şey gelmedi.

Sonra yoruldum orada öylece durmaktan. Dahil olmadığım bir yaşamı izleyerek içindeymişim gibi davranmaktan. Yoruldum dışarıda kalmaktan. Buna hakkım yoktu farkındaydım. Çünkü ben bunları kendime, kendim yaptım.

Zor zamanlarında elinden tutarken bunun bir anlamı olmadığını bile bile yaptım. Sen ağlarken kanayan yüreğimin yalvarışlarını duymayacağını bile bile sarıldım sana. Sen hayattan vazgeçerken umurunda olmadığını bile bile yalvardım. Sadece bir an için seni mutlu edebilirsem, dünyanın en mutlu insanı olduğum için çırpındım seni mutlu etmek için.

Sadece kendim için.

Aciz bir aşktı bu. Bencil bir aşktı bu. Çaresiz ve imkansız bir aşktı bu.

Ama yine de çok büyük bir aşkla yaşadım bunları.

Sadece kendim için yaşadım.

Yoruldum sonra. Sen de benim için birşeyler yap istemeye başladım. Benim için yapacak hiç birşeyin olmadığını bile bile istedim.

Mesela sevebilirdin beni.

Seni sevdiğim kadar olmasa da sevebilirdin, az da olsa, bir anlık da olsa, gücün ne kadarına yetiyorsa mesela…


(a)


Sevmek....




http://kursunsabriomer.blogspot.com
http://kursunsabriomer.blogspot.com

http://kursunsabriomer.blogspot.com

SEVMEK DEDİĞİN NEDİR Kİ...

Sevmek,beğenmektir.
Sevmek,özlemektir.
Görmek istemektir sevmek...
Ve sevmek,görmeden duramamaktır.
Sevmek,ısrar etmektir.
Sevmek,vazgeçmemektir.
Pes etmemektir sevmek...
Sevmek,merak etmektir.
Sevmek,sevdiğine "Sevgilim" diyebilmektir.
Dokunmak istemektir sevmek.
Sevdiğine yakın olmak istemektir.
Soluduğu havayı solumaktır.
Sevdiğinin haliyle hallenmektir.
Ve sevmek,sevdiğini yaşamaktır.
Sevmek,hissetmektir.
Sevmek,üşümektir.
Titremektir sevmek,sevgiliyi düşünerek...
Sevmek,temmuz güneşinde suyu,sıcak çöllerde gölgeyi özlemektir.
Sevmek,ateşe düşmektir.
Kor olmaktır sevmek,yanmaktır.
Sevmek,ölmektir bazen,sevgilisizliği düşünerek...
Sevgilinin ölümsüzlüğünü düşünmektir.
Sevmek,yok olmaktır sevgilide...
Sevgilinin yüreğinde olmaktır.
Yüreğin de taşımaktır sevgiliyi...
Ve sevmek,belki bazen sevilmektir.
Sevmek,istemektir,hiçbirsek beklememektir.
Hesaplamamaktır sevmek...
Sevmek,inanmaktır.
Sevmek yaşamaktır.
Sevdiğini kendisi gibi,kendisinden de çok duyumsamaktır.
Sevmek,sevdiği olmaktır.
Sevdiği ile sevdiğini paylaşmaktır.
Sevdiği ile kalbini bölüşmektir sevmek.
...Ki tek kalp olunsun.
http://kursunsabriomer.blogspot.com
http://kursunsabriomer.blogspot.com
http://kursunsabriomer.blogspot.com
Sevgide son yoktur.
Biten sevgi yoktur.
Bitmiş gibi görünen sevgi vardır.
Vazgeçiş de yoktur sevgide.
Yaşadıkça yaşatılır sevilen.
Vazgeçmiş gibi görünmek vardır bu yüzden.
Vazgeçmek değil...
Sevmekte istemek yoktur.
Sevgilinin olduğu yerde son bulur istekler.
Bir şey varsa istediğin bu senin için değil sevdiğin içindir.
Hatta ondan onun adına istersin.
Onu daha sonsuz sevebilmek için istersin.
İstersin ama bir gün gelir bu isteklerde son bulur.
Kendinden istersin artık.
Sevgiliyi daha çok sevmek istersin kendinden.
Sonsuz kılmak istersin onu..
Sonsuzluğa götürmek,onunla sonsuzluğa varmak istersin.
Bu yolda sevgili olur mu olmaz mi.
Sevgili bunu belirler sadece.
Sevmek,sevgiliden sevgiliyi istemeyi öğrenmektir.
Sevmek,sevgiliyi sevgili olmadan sevmektir.
Sevmek,sevmek istemektir.
Sevmek,beklememektir.
Beklentilerin son bulduğu bir duraktır o...
Öyle ki,tüm gerçekler,tüm dünya silinir gider.
Ne ondan anlaşılmayı beklersin,ne onu anlamayı...
Ne onun gelmesini beklersin,ne onun Leyla,olmasını...
Beklediğin bir şey yoktur.
Sevmeyi,daha çok sevmeyi becermenin dışında...
Sevmek,gücenmemektir.
Sevmek,sevgilinin hiçbir sözüne üzülmememeydi öğrenmek demektir.
Sevgilinin ölüm hançerine bile "hayır" dememektir sevmek.
Sevgiliden gelen her hareketi,her sözü kabullenmektir.
İhanetlere,hainliklere bile üzülmemektir.
Sevgiliden gelen ölüm emrine,"ölürüm" diyebilmektir.
Sevmek,ÖLMEKTIR.

http://kursunsabriomer.blogspot.com
http://kursunsabriomer.blogspot.com
http://kursunsabriomer.blogspot.com
Sevmek,ölmeyi bilmektir.
Sevgili için yaşamaktır.
Onun eli,gözü,kalbi olmaktır.
Ama artık onun bir şeyi olunmadığı zaman ölmesini bilmektir.
Sevmek,vermektir.
Almamaya yemin ederek vermektir.
Ama almalar kurtaracaksa sevgiliyi,almasını da bilmektir SEVMEK.
Sevmek,tükenmektir.
Sevmekten ölürken tekrar var olmaktır o sevgiden.
Sevmek, sevgili olmaktır.
Sevgilinin yüzündeki gülücük olmaktır.
Onu yasama döndürecek bir damla su olmaktır.
Sevmek sevgilinin limanı olmaktır.
Sevdiğinin cani olmaktır.
Ölümü istediğinde verebilsin diye ölmeden...
Sevmek,güvenmektir.
Sevmek,onaylamaktır.
Sevmek,sevgiliyi bir nefes gibi,bir ses gibi yakın olmaktır.
Sevmek çok ötelerde olsa bile yakın olmaktır.
Sevgiliye...
Sevgilisizken sevgiliyi sevmektir.
Sevmek,her şeyi göze almaktır.
Sevgilinin olduğu cehenneme yürüyüp olmadığı cennete girmemektir sevmek.
Sevmek,bir olmaktır.
Sevmek,sevmeyi hak etmektir.
Sevmek,sevgilisiz geçen gecelerin sabahına varmaktır.
Sevgilisiz geçen gecelerde sevgiliyi yaşamaktır.

http://kursunsabriomer.blogspot.com
http://kursunsabriomer.blogspot.com
http://kursunsabriomer.blogspot.com

ASK, BİR SEVMEKTİR.
BİR KERE SEVMEKTİR.
VE SEVMEK,
BUNLARI GÖRMEDEN BİLE HİSSEDEBİLMEKTİR

http://kursunsabriomer.blogspot.com

http://kursunsabriomer.blogspot.com
http://kursunsabriomer.blogspot.com




12 Mart 2009 Perşembe

Sevgili ve arkadaş sınırı!!!



http://kursunsabriomer.blogspot.com

İnsan bazen arkadaşlarına sevgili gibi davranıyor.
Sahipleniyor,kıskanıyor ama gırtlağına çökmeden.
Tatlı tatlı flört ediyor ama sınırları aşmadan.Birlikte gülmekten ölüyor,
çok ama çok eğleniyor,dağıtıyor,yerlere düşüyor,gecenin cılkını çıkartıyor ama o arkadaş ya,
sevgili değil ya,hiç sorun olmuyor.Herseyi konuşuyorlar,
pek fazla sansür uygulamıyor,sürekli anlatıyorlar,
fazlasıyla ilgili oluyor;kulaklarını kocaman kocaman açıp, dinliyor.
En önemlisi de büyük bir coşkuyla sonsuza kadar yapılan işler üzerine konuşabiliyorlar.
Çünkü iş paylaşılabiliyor,birlikte benzer işler üretiliyor.
Müthiş bir keyifle dedikodu yapabiliyor,
hatta kendi karısını,kocasını,sevgilisini bile çekiştirebiliyor.
Arkadaşlık,bu açıdan insanın hayatını idame ettirebilmesi için büyük bir avantaj oluyor.
Ama insan sevgilisine her zaman arkadaş gibi davranamıyor.
Bir kere eleştiriler,haliyle bu kadar net dile getirilemiyor.
Sevgiliyle bir arkadaşla konuşulduğu gibi her zaman rahat da konuşulamıyor.
Tehlikeli sularda dolaşmaktan kaçınmak gerekiyor.
Çünkü sonuçları var bunun, bedelleri var bunun,ödemek gerekiyor,burnundan fitil fitil getirebilir,dikkatli olmak gerekir,çünkü sevgililik onuru yaralanıyor.
İnsan, sevgiliyken,evliyken çok daha hassaslaşıyor.
En küçük Şeye bile''Bana bunu nasıl yapar?''oluyor.
Oysa arkadaşının kaldırabileceği sınırlar çok daha geniş.
İnsan her zaman sevgiliyi dinlemek de istemiyor,
bütün gün başka insanları dinlemiş olduğundan yorulmuş oluyor,gına gelmiş oluyor.
Ya da karşındaki seni dinlemek istemiyor.
Eve bir sessizlik çöküyor,
''Tetiği ilk kim çekecek?''diye gergin bir bekleyişe giriliyor.
Bir de tabii sevgiliyle ya da kocayla sabahlara kadar zıplanıp eğlenilemiyor.
Kalabalık içinde işin içine başkalarının ne düşüneceği girdiğinden gerilim artıyor,
''biz''i düşünmekten''ben''karambola gidiyor. Sevgiliyle başka bir koza yaratılıyor,
o koza içine giriliyor,hiç itirazım yok,o da güzel ama ayrı kategorilerdeki ilişkiler gibi sanki:
Arkadaş olunca başka şeyler paylaşılıyor, sevgili ya da evli olunca başka şeyler paylaşılıyor.
Bana en iyisi, en güzeli bu iki kategoriyi birleştirebilmek gibi geliyor.
Bunun ideal bir şey olduğunu düşünüyorum:
Arkadaş-sevgili olabilmek.
Hem arkadaşın hem sevgilin gibi olabileceğin biri,
hem arkadaşlığı hem sevgililiği paylaşabileceğin biriyle üretmek,gülmek,ağlamak,
konuşmak,çekiştirmek çok daha heyecan verici geliyor.
Kolay bir şeyden söz etmiyorum tabii.
Arkadaş gibi zamanı geldiğinde geri çekilebilmek,
uygun düştüğünde de sevgili gibi saldırabilmek,
bu iki rolü birbirine karıştırmadan oynayabilmek her baba yiğidin harcı değil.
Ama yapabilenler de yok değil.
Yapabilenler mutluluğu ve güzellikleri yakalayabiliyorlar zaten.
http://kursunsabriomer.blogspot.com

29.ağustos.2008/İzmir
Ömer Sabri KURŞUN


6 Mart 2009 Cuma

Sevgi...



Sevdiginle yaşamak güzel ama yaşam zordur.
Uğraş ister birliktelik ve...
çiçek gibidir sevgi...
Bilin ki sevginin can suyudur ilgi...
Kavga olacak dogal ki...
Sözcükler yüregini delmezse hoştur dövüş sonrası barış...
Kisilikte olursa yarış, kim kimi sindirirse kazanır sanmayın.
Böylesi yarışta kaybeden kaybeder. kazanan da kaybeder.
Yaşamı paylaşmak, sevgiyi paylaşmaktır,anlaşmaktir.
Vermeden alınamaz tek şeydir mutluluk.
Önce ver; sonra al...
Aldığını vermek ödeşme, verdiğini almak haktır.
Sevgi sicak yataktır.
Sıcak uyumak; yatağında dokunmaktır sevdigine..
İnanın; çok zordur dokunmak, istemediğin tene!...

Erich Fromm'un "Sevme Sanatı" adlı kitabindan alıntı...



Sevgi üzerine...



http://kursunsabriomer.blogspot.com

Sevgiyi herkes kendine göre açıklar. Ama açıklarken de her açıklama bazı soruları getirir. Örneğin bir insan sevildiği zaman mı sevmelidir? Bu böyle olursa bunun adı bencillik olmaz mı? Yani sen “aldığın ölçüde” seviyorsun. Bir de diğer bir durum: Seni sevmeyeni ne kadar sevebilirsin ya da sevmeye devam edebilirsin. Gerçek sevgi dediğin “her şeye rağmen” mi sevmektir? Seni sevmeyen birisini sevmekte ısrar etmenin anlamı nedir?


Sevgi üzerine Krisnamurti şunları söylemiş:



‘Bir kimseyi sevmenin ne demek olduğunu biliyor musunuz? Bir ağacı, bir kuşu ya da bakıp gözettiğiniz bir evcil hayvani sevebilir misiniz? Size hiç bir karşılık vermese, gölgesinden de yararlanmasanız, arkanızdan da gelmese, size bağımlılık da duymasa gene de sevebilir misiniz? Çoğumuz böyle bir sevgiye kapalıyız, çoğumuz bu biçimde sevemeyiz, çünkü sevgi bizim için her zaman, kaygıyla, tedirginlikle, kıskançlıkla, korkuyla çevrelenmiştir. Yalnızca sevip sevgiyi orada bırakmak istemiyoruz, sevip de sevmekle yetinemiyoruz, sevgimize bir karşılık bekliyoruz. Bu isteğimizle de başka bir kimseye bağımlı olmuş oluyoruz. İşte bunun için sevin ve bununla yetinin. Sevgi bir tepki değildir. Eğer siz, “Beni severseniz, ben de sizi severim” diyorsanız bunun adına ticaret derler, alış veriş derler. Sevmek karşılık beklememektir. (abç)’

Yazar burada “doğa sevgisi”ni, “hayvan sevgisi”ni genel anlamda “insan sevgisi”ni ve en son olarak “özel olarak birisini sevme”yi pek fazla ayırmamış. Tabii ki bunların hepsi farklı şeyler. Yukarıdaki yazılanlara “özel olarak birini sevme-yani aşkla sevme-“yi katmazsak, genel olarak doğru denilebilir. Ama yazar “sevmek”ten bahsederken yazının seyrinden her türlü sevgiyi kastettiği anlaşılıyor. Bu durumda onun “sevmek karşılık beklememektir” demesi doğru değildir. Doğru değildir çünkü, özel olarak birini sevmenin temel amacı “paylaşmak”tır. Birbirini seven insanlar paylaşabilir. Tek yanlı paylaşım söz konusu olamaz. Şöyle ki:



http://kursunsabriomer.blogspot.com

Sevgi paylaşmak istemektir. Paylaşabilmek için paylaşmayı istemek gerekir. Seven insan paylaşmayı ister. Sevdiğiniz insanla örneğin sinemaya gitmek istersiniz. Ya da bir çay bahçesinde çay içmek istersiniz. Yani sevdiğinizle (sevgilinizle) bunları yaparken sizin onu sevdiğiniz için, onunla beraber olmak istediğiniz için bu eylemleri yaptığınıza göre normalde aynı şeyleri ondan beklemeniz de en doğal hakkınızdır. Zaten sevgi yoksa arkadaşınız bunları yapsa bile isteyerek yapmayacaktır ki bu da gerçek sevgi ve beraberindeki paylaşım değildir. (Burada iki kişinin birbirine beslediği sevginin ölçüsünü konu dışına bırakıyorum, bu ayrı bir yazı konusu.)

Sevme ve sevilme bir insan ihtiyacıdır. Sevilme ihtiyacı da sevgiyle beraber gelir. Birbirinden bağımsız değildir bunlar. Genel anlamda “seversen, sevilirsin” ama yaşamda her zaman bu böyle değildir. Bir insanın sevilmediği halde sevmeye devam edebilmesi çok zordur. Edebilenler yaşamı arabesk olarak görmek isteyen, ya da trajedi içerisinde yaşamayı yaşam tarzı olarak seçen tiplerdir. İnanın onların aşkı karşılık bulsa ya kalp krizinden giderler ya da sırf karşılık bulduğu için aşkları o anda biter.

Sevgi dayanışmadır. Sevgi ve paylaşım ayrıca iki insanın birbiriyle dayanışmasıdır. Tek yanlı dayanışma olmaz. Tek yanlı severek birine maddi-manevi destek veremezsiniz. Tek yanlı olarak uzun süre gidemez, bir yerde tükenirsiniz. Her insanın severek destek verdiği gibi, sevilerek destek görme ihtiyacı vardır. Sevgi güvenmektir. Birisini severseniz ona güven verirsiniz, onu her türlü dış tehlikeden korumaya çalışırsınız. Ona güven verip onu korumak istediğiniz gibi, siz de ona güvenmek, her türlü zorlukta onun yanınızda olacağından emin olmak istersiniz. Bu da normaldir ve seven bir insanın en doğal beklentisidir.

Sevgi emektir, üretmektir.
Sevdiğiniz için yeteneğiniz varsa şiir ya da yazılar yazarsınız. Bunu yapmasanız, ya da yapamazsanız en azından örneğin evde yemek ya da çay, kahve yaparsınız. Ya da bir küçük hediye alırsınız. Ya da mektup, kart yazar gönderirsiniz. Yani sonuçta emek harcarsınız, özellikle onun için bir şeyler yaparsınız. Bunları uzun süre tek taraflı yapamayacağınız gibi, siz emek harcadığınız da sevdiğinizin de emek harcadığını görmek istersiniz. Boşuna “sevgi emektir” diye söylenmemiştir. Sevgi emektir ama karşılıklı emektir. Karşılıklı emek harcandığında sevgi serpilir, güzelleşir. (Ne yazık ki günümüzde emek harcamadan ya da az emekle çok sevilmek isteyen, karşıdakinin daha çok emek sarfetmesini isteyen insanlar çoktur. Bu da onların suçu değil, sistem-çevre bu insanları böylesine bencil olarak şekillendiriyor.)

Sevgi duyguların da paylaşımıdır. O sevindiğinde siz de sevinir, o üzüldüğünde siz de üzülürsünüz. Sizin duygularınızı paylaşamayan, paylaşmak istemeyen birinin duygularını da paylaşamazsınız. Bu durumda sevgi, aşk yoktur. Bu durumda tek taraflı olarak “seviyorum, aşığım” demek de bir tuhaflıktır. Bu gerçek yaşamla, gerçek aşk ve sevgiyle çelişir.

Sözün kısası; özel sevginin temelinde sevdiğini görmek istemek, yanında olmak istemek ve onunla yaşamı paylaşmak isteği yatar. Bu istek bir insanda yoksa onun “sevgisi”de yoktur ya da zayıftır. Ve o insanı deli gibi sevseniz de, bu tek taraflıdır ve pratikte yok olmaya mahkumdur. Bu yüzden seven insanın sevilmeyi beklemek hakkıdır. Siz sevdiğiniz halde o sizi sevmiyor mu? O halde yanlış insanı seviyorsunuz. Emek dünyadaki en değerli şeydir ve sizi sevmeyen bir insanı sevmekle emeğinize yazık ediyorsunuz. Emeğin değerini bilen, sevgiyi hisseden insanlar az da olsa hâla var çevremizde. Umutlu kalalım.

http://kursunsabriomer.blogspot.comsevgi başa konması için beklenen bir “devlet kuşu” değil

sevgi karşılıklı / sevgi etkileşim / sevgi his

sevgi dayanışma / sevgi paylaşım / sevgi yüreğimiz

sevgi ben değil biz

el ele verince

insan yapar bizi sevgimiz...


(alıntı)

Sevgi türleri...



Japon düsünür Masumi Toyotome’nin sevgi üzerine söyledikleri.

 

"Dünyada sevilmek istemeyen kisi yok gibidir" diye basliyor Toyotome.
"Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?" diye soruyor.. Sonra anlatmaya basliyor..
"Sevgi üç türlüdür!.."

Birincinin adi "Eger" türü sevgi!..

Belli beklentileri karsilarsak bize verilecek sevgiye bu adi takmis yazar.. Örnekler veriyor: Eger iyi olursan baban, annen seni sever. Eger basarili ve önemli kisi olursan, seni severim. Eger es olarak benim beklentilerimi karsilarsan seni severim. Toyotome "En çok rastlanan sevgi türü budur" diyor. Bir sarta bagli sevgi.. Karsilik bekleyen sevgi.. "Sevenin, istediği birseyin saglanmasi karsiligi olarak vaad edilen bir sevgi türüdür bu" diyor yazar.. "Nedeni ve sekli bakimindan bencildir. Amaci sevgi karsiligi birsey kazanmaktir." Yazara göre evliliklerin pek çogu "Eger" türü sevgi üzerine kuruldugu için çabuk yikiliyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine degil,hayallerindeki abartilmis romantik görüntüsüne asik oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçeklesmediginde, düs kirikliklari basliyor. Sevgi giderek nefrete dönüsüyor. En saf olmasi gereken anne baba sevgisinde bile "Eger" türüne rastlaniyor. Yazar bir örnek veriyor. 

Bir genç Tokyo Üniversitesi giris sinavlarini kazanarak babasini mutlu etmek için,çok çalisiyor. Okul disinda hazirlama kurslarina da gidiyor. Ama basarili olamiyor. Babasinin yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftaligina Hakone kaplicalarina gidiyor. Eve döndügünde babasi öfkeyle "Sinavlari kazanamadin. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin" diye bagiriyor. Delikanli "Ama baba, vaktiyle sen de bir ara kendini iyi hissetmediginde Hakone kaplicalarina gittigini anlatmiştin" diyor. Baba daha çok kizarak, delikanliyi tokatliyor. Çocuk da intihar ediyor. "Gazeteler intiharin anlik bir sinir krizi sonucu oldugunu söylediler, yaniliyorlardi" diyor yazar.. "Delikanli babasinin kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bagli oldugunu anlamisti!.." Insanlar "Eger" türü sevginin üstünde bir sevgi arayisi içindeler aslinda.. "Bu sevginin varligini ve nerede aranmasi gerektigini bilmek, bu genç adamin yaptigi gibi, yasami sürdürmekle, ondan vazgeçmek arasinda bir tercih yapmakla karsi karsiya kaldigimizda  önemli rol oynayabilir" diyor, Masumi Toyotome.. Ilginç degil mi?..

ikinci türe geçiyoruz. "Çünkü" türü sevgi..

Toyotome bu tür sevgiyi söyle tarif ediyor: "Bu tür sevgide kisi, bir sey oldugu, birseye sahip oldugu ya da birsey yaptigi için sevilir. Baska birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir nitelige ya da kosula baglidir."Örnek mi?.. "Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin. (Yakisiklisin!)" "Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki.." "Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki.." "Seni seviyorum.Çünkü beni üstü açik arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki.."

Yazar, Çünkü türü sevginin, Eger türü sevgiye tercih edilecegini anlatiyor. Eger türü sevgi, bir beklenti kosuluna bagli oldugundan büyük ve agir bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip oldugumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz, hos birseydir, egomuzu oksar. Bu tür, oldugumuz gibi sevilmektir. Insanlar olduklari gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmedigi için rahatlaticidir. Ama derin düsünürseniz, bu türün, "Eger" türünden temelde pek farkli olmadigii görürsünüz. Kaldi ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana.. Insanlar hep daha çok insan tarafindan sevilmek isterler. Hayranlarina yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çiktigi zaman, sevenlerinin, artik ötekini sevmeye baslayacagindan korkarlar. Böylece yasama sonsuz sevgi kazanma gayretkesligi ve rekabet girer. Ailenin en küçük kizi yeni dogan bebege içerler. Sinifin en güzel kizi, yeni gelen kiza içerler. Üstü açik BMW'si ile hava atan delikanli, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadin kocasınin genç ve güzel sekreterine içerler. "O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?" diye soruyor,Toyotome.. "Çünkü türü sevgi de, gerçek ve saglam sevgi olamaz" diyor. Bu tür sevginin güven duygusu vermeyisinin iki ayri nedeni daha var.. 

Birincisi.. "Acaba bizi seven kisinin düsündügü kisi miyiz?" korkusu.. Tüm insanların iki yani vardir. Biri disa gösterdikleri.. Öteki yalnizca kendilerinin bildigi.. "Insanlar sandiklari kisi olmadigimizi anlar ve bizi terkederlerse" korkusu buradan dogar. 

Ikincisi de.. "Ya günün birinde degisirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa.." endisesidir. 

Japonya'da bir temizleyicide çalisan dünya güzeli kizin yüzü patlayan kazanla parçalanmis.Yüzü fena halde çirkinlesince, nisanlisi nisani bozup onu terketmis. Daha acisi.. Ayni kentte oturan anne ve babasi, hastaneye ziyarete bile gelmemisler, artik çirkin olan kizlarini.. Sahip oldugu sevgi, sahip oldugu güzellik temeli üstüne bina edilmis oldugundan bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayinca sevgi de kalmamis. Kiz birkaç ay sonra kahrindan ölmüs.. Japon yazar "Toplumlardaki sevgilerin çogu 'Çünkü' türündendir ve bu tür sevgi, kaliciligi konusunda insani hep kuskuya düsürür" diyor..

Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne?.." Ve iste sevgilerin en gerçegi!.. 

"Üçüncü tür sevgi benim 'Ragmen' diye adlandirdigim türdür" diyor yazar.

Bir kosula baglı olmadigi için ve karsiliginda birsey beklenmedigi için "Eger" türü sevgiden farkli bu.. Sevilen kisinin çekici bir niteligine dayanip, böyle bir seyin varligini esas olarak almadigi için "Çünkü" türü sevgi de degil. Bu üçüncü tür sevgide, insan "Birsey oldugu için" degil, "Bir sey olmasina ragmen" sevilir. Güzellige bakar misiniz?.. Ragmen sevgi..Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanin en çirkin, en korkunç kamburu olmasina "ragmen" sever. Asil, yakisikli, zengin delikanli da Esmeralda'ya çingene olmasina "ragmen" tapar!.. "Kisi dünyanin en çirkin, en zavalli, en sefil insani olabilir. Bunlara 'ragmen' sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karsilasmasi sarti ile.." Burada insanin, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanmasi gerekmiyor. Kusurlarina, cahilligine, kötü huylarina ya da kötü geçmisine "ragmen" oldugu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok degersiz biri gibi görünebiliyor ama en degerli gibi sevilebiliyor.

Japon yazar "Yüreklerin en çok susadigi sevgi budur" diyor. "Farkinda olsaniz da, olmasaniz da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, basars ya da ünden daha önemlidir." Bunun böyle oldugundan nasil emin?.. Hakli oldugunu kanitlamak için sizi bir teste davet ediyor.. "Su soruma cevap verin" diyor. "Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz?.. Kendi kendinize 'Yaşamamın ne yararı var' diye sormaz mıydınız?.."

Devam ediyor Toyotome.. "Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün.. Dünya birden bire başınızın üstüne çökmezmiydi?. O an yaşam size anlamsız gelmez miydi?." "Diyelim sıradan bir yaşamınız var.. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız?.." diye soruyor ve yanıtlıyor: "Böyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar." 

Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor "Rağmen" sevgiyi.. "Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da birgün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır." Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome.. "Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var.. Kimsede başkasına verecek fazlası yok" diye açıklıyor.. Anlatıyor.. "Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi başkasından beklemektedir."  Peki bu dünyada sevgi ne kadar var?.. Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar.. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi.. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz.. Hani nerede?.. Hepsi o..Ve asıl çarpıcı cümle en sonda.. 

"Dünyadaki en büyük kıtlık, 'rağmen' türü sevginin yeterince olmayışıdır!.."


(alıntı)

Son durak...

Eğer 9 Canlı Bile olsaydın,
An Fazla 8 Kez Kaçabilirdin Ölümden!
Bil ki 7 Düvele Sultan Dahi Olsan,
kursunsabriomer.blogspot.comYerin 6 Mekân Olacak Sana.
En Fazla 5 Metre Kumaş Götürebileceksin!
Kapatacaksın 4 Açsan da Gözlerini!
Bu 3 Günlük Fani Dünyada.
Azrail’e 2 Kat Olup Yalvarsan da Nafile,
Ecel Geldiğinde 1 Gün Öleceksin! ;
İşte, O An Her şey 0 dan Başlayacak.
Çünkü;ÖLÜM BİR YOK OLUŞ DEĞİL, YENİDEN DiRiLiŞTiR!

Ömer Sabri Kurşun

http://kursunsabriomer.blogspot.com


Bu sayfada

Dakika

Saniye
Misafirim oldunuz




https://kursunsabriomer.blogspot.com[diploma.gif]
Diploma  of  Ömer Sabri KURSUN