Bir Pazar günününde kaldı, kalp kırıklarımın içindeki can kırıkları…
Tıpkı bir su damlası gibi…
Fakat can yakan bir su damlası. hayat veren değil...
Boşlukta ve yokluktaymış su damlacığı, hiçlikteymiş. Yapayalnızmış... Çok sıkılmış yalnızlıktan; suya karışmak istemiş. Su olmuş su damlacığı suya karışınca, yok olmuş. Su damlacığının öyküsü bu işte…
Tükettikçe kendini çoğalır aslında; çoğaldıkça, tükenir su damlacığı… Suya karışmak istemiyorum ama yalnızlıktan da öyle bunaldım ki!..
Ve işte ben bir su damlası iken… Serin bir ilkbahar sabahında yola düşmüştüm ve gri bulutlardan özgürlüğümü alıp, bir yaprağa yoldaş olmuştum. Yeşil bir sevgiye benziyordu o yaprak tanesi, damarları beyaz ve sarı renkte idi. Üzeri parlak ve kaygandı. Hani ‘Tutunma bana, çık kendi yoluna, bu kadar mola yeter’ diyordu her haliyle ve ben____ bir Pazar gününe bıraktım kalbimde ki can kırıklarını___ bir Pazar gününde kaldı benim kalp kırıklıklarım…
Uyumadan uyandığım bir Pazar sabahı yine...
Zamanın bir yerindeyim yine hesapsız...
Ayları, yılları, seni, onu, geride bırakarak yazıyorum yine anlamsızca…
Senden kalana, sen diye bir şeyin olduğuna, seni yaşayıp yaşamadığıma cevabım kalmadı…
Bir düştün bana… Peşindeydim onca zaman…
Her satırım sana aitti… Yalanları gözlerin görmediği gizli kapaklı yaşadığım sevdalarım da…
Dokundukça kirlenmiş ti "aşk"… Adını duydukça, adım adım uzaklaştık sevdamızdan…
Başka köşelerde, farklı yüzlerle yaşadık hayatımızı, belkide bundandır ayrılıklarımız…
Oyuncak bir sevgili…
"Ben onu çok seviyorum oda beni"
Ama senden sonra kimseyi kabul edemedim ben hayatıma...
Oysaki yeni bir "can" lazım dı bana…
Sürekli benden beklemeyen, değer veren, çaba gösteren, emek harcayan…
Olmadı yapamadım, yediremedim gururuma…
Suçlusun sevgili… Tüm yaşadığım hayal kırıklıkları, suskunluğum, çaresizliğim, kalbime açtığın derin yaralar sana ait. "Al şimdi onları güle güle kullan" Yalnızlığıma değil bu kızgınlık, sana da değil belki. Belki kendime, belki de saçma sapan düşüncelerime… Artık yok sayıyorum yaşanmışlıkları...
Senin canının taşınmadığı bu yerlerde, yeni umutlarım yeşeriyor hayata...
Kurtulmalı bu hiçlikten. Hayata döndürmeliyim benliğimi…
Offf hatırlıyorum her şeyi;
Bir pazar sabahıydı bana verdiğin sevgi…
Ve sabahın ilk ışıkları, ayrılığa davet ettin yine bir pazar sabahı beni…
Öfkeme esir oldum…
Ve sen,
Yaktıkça canımı, bende onun canını yaktım…
Kırdık kırıldık…
Ben hesabımı ödedim… şimdi de sıra sende…
Çok değil,
Bana şimdi bir kaç şey borçlusun sanırım?
Kırık bir kalp… Zamansız gidişler… Ve gözyaşı ki:
Bazılarının içine akar gözyaşı...
Ağlayamaz onlar… tıpkı ben gibi…
Gözyaşları olmadığından değil…
Birileri "Erkekler Ağlamaz" dediği için de değil… Kalpleri taş olduğundan hiç değil!
Onlar___ ağlamayanlar değildir; ağlayamayanlardır…
Hâlbuki o kadar çok isterler ki ağlamayı… Bağıra bağıra, hıçkıra hıçkıra… Kendini unuturcasına… Ama ağlayamazlar…
Çatlarlar, çatlatırlar yüreklerini de yine ağlayamazlar…
Gözyaşının olduğu yerde "rahmet" olacağını da bilirler oysa…
Bir damla rahmet için, bin damla yaş dökmeye hazırdırlar…
Hazırlanırlar ama ağlayamazlar...
Anlamsız kahkahalar içinde boğulur hıçkırıkları…
Feryadı yutar, acıyı içlerine çeker onlar!
İsyan, onlara çok yakındır; yanaşmazlar yanına…
Sabır, onları sevmese de sarılmaya çalışırlar…
Alışırlar her yeni duruma…
Durmadan yarışırlar ve savaşırlar kendileriyle…
Çemberinden geçirirken felek, onların kulağına bir şey fısıldamıştır.
Tam olarak anlatamazlar ne olduğunu; ancak hiç unutmazlar yine de anlatamadıkları için ağlayamazlar… Ağlayamadıkları için anlatamazlar!
Bir gülün dibine diz çöküp ağlasa onlar, gözyaşlarıyla gülün rengine renk katabilirler belki.
Ama yapamazlar.
"Ya solarsa?" derler.
Solarlar belki; âmâ soldurmazlar!
Herkes onları "ağlayamaz" sanır çünkü hiç kimse göremez, içlerine akan yaşları!
İçerde kaynayanı, yananı, içerdekinden gayrısı bilemez!
Yanaklarından süzülmediği için de kimse silemez gözyaşlarını…
Yaşlarını da bilemezler çünkü onlar, oldukları yaşta değildirler…
Onlar, birbirlerini tanır; birileri onları tanıyamaz!
Onlar maşuktur… Onlar âşıktır…
Onlar darmadağın… Onlar karmakarışıktır!
Ve bir Pazar gününe bırakırlar kalp kırıklarını ve içinde onlarca can kırıklarını ama biri vardır ki çok can yakar, yıllarca durur her hareketinde inim inim inler kalp, ağlar ağlar ama gözyaşını görmez kimse.
Uyumadan uyandığı bir Pazar sabahı ben gibi bir Pazar gününe bırakır kalbinde ki can kırıklarını___ bir Pazar gününde kalır benim gibi kalp kırıklıkları…
Cevap alamadığı sorular yığılır kalır içinde acı vererek kanar gizliden gizliye yine kimse görmez ve bir Pazar günü biter her şey yılların gizemiyle…
Dedim ya!..
Çok değil, bana şimdi bir kaç şey borçlusun sanırım?
İçinde can parçası bırakmış olduğun kırık bir kalp…
Ve ve zamansız gidişler…
Ha! Az daha unutacaktım... Unutmadan söyleyeyim;
Birde Pazar günü...
15 Kasım 2009
Ömer Sabri Kurşun