Powered By Blogger

GİRİŞ

Düşüncelerim,benim hayatım için seçtiklerim ve değiştirmenin yolu da kabullenmek, herşey için öncelikle şükretmek...
Kocaman bir evren kollarını açmış kucaklamak için bizi bekliyor.
Ve emin olun ki dünya hepimizin etrafında dönüyor...
Belki farkındasınız belki de değilsiniz ama gerçek bu!
Düşüncelerimiz ne ise biz o’yuz...
Yani bugün yaşadıklarınız, geçmişte kendiniz için düşündüklerinizin toplamı!
Gelecekte yaşayacaklarınız ise bugün ki düşünceleriniz ile şekillenecek tabii ki.
Bugün sahip olduğunuz herşeye şükrettiğiniz, teşekkür ettiğiniz ve istemeye devam ettiğiniz sürece...
Sahip olduğumuz(düşünce gücüyle)enerjiyle, olumlu ya da olumsuz düşündüğümüz her şeyi hızla hayatımıza çekiyoruz...
Ve çok ilginç insan bedenindeki enerji miktarı yaşadığı şehri(ne kadar büyük olursa olsun) bir hafta boyunca aydınlatacak kadarmış.
Şimdi geçmişe şöyle bir baktığımda içsel anlamda bunu bildiğimi fark ettim ve farkında olmayarak kullandığımı.
Ama önemli olan farkında olmak dolayısıyla hatırlamayı hatırlamak...
Şimdi farkındayım!

Ömer Sabri KURŞUN

Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma!Taşıyamazlar,kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar...
Üç çeşit dost vardır;birincisi ekmek gibidir her zaman istersin.İkincisi ilaç gibidir lazım olunca ararsın.
Üçüncüsü mikrop gibidir o gelir seni bulur.
*****
Karıncaya sormuşlar; '' nereye gidiyorsun?'',
'' dostuma'', demiş.
''Bu bacaklarla zor'' demişler.
Karınca; '' olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş...
Yolunda ölünecek dostlara...


https://kursunsabriomer.blogspot.com
Çeşit çeşit insanlar yanıltmasın sizi;
yalancılar, dürüstler, düz insanlar, zorbalar..
Gülümseyen kalpler arayın, az da olsa etrafı tarayın.
Gözlere mi sakın ha aldanmayın, sözlere hele hiç kanmayın.
Haydi rast gele...
Ş A N S I N I Z A...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Atatürk'ün mirasına darbe




Kürt açılımı tartışmasına İngiliz The Guardian gazetesi de katıldı. Gazete Atatürk'ün mirasına Erdoğan'ın en büyük darbeyi vurabileceğini yazdı.

Türkiye’deki iç gerilimlerin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kürt açılımı”nı rayından çıkarma potansiyelinin olduğu öne sürüldü.

The Guardian’ın köşe yazarı Simon Tisdall, Türkiye’de “Bir barış süreci kökleşirse, bunun bazı çevrelerde Atatürk’ün tek dil ve tek bayrak altındaki tek halk idealini baltaladığı gibi görülecek” diye savunduğu yorumunda “Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün aşınan ultra milliyetçi mirasına şimdiye kadar en büyük darbe vurmak üzere olabilir” iddiasında da bulundu.

The Guardian gazetesinin köşe yazarı Simon Tisdall, Türkiye’de “Kürt açılımı” hazırlıkları ve tartışmalarını, “Türkiye Barışa Mı Hazırlanıyor?” başlıklı yorumunda değerlendirirken hükümetin “Kürt girişimi”nin uzun bir süreden beri devam eden sorunu çözmek için yeterli olup olmayacağı konusunda çok yoğun spekülasyonların bulunduğuna işaret ederek “Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün aşınan ultra milliyetçi mirasına şimdiye kadar en büyük darbe vurmak üzere olabilir” iddiasında bulundu.

Tisdall “Başbakan’dan beklenen adımların, olduğu iddia edilen İslamcı gündeminin ilerletilmesi değil, Atatürk’ün, bastırmak için çoğundan çok çaba gösterdiği, Türkiye’nin 12 milyonluk güçlü etnik Kürt azınlığının hakları ile ilgilidir” görüşünü dile getirirken Erdoğan’ın hükümetin sorunu çözmek için bir “Kürt girişimi” üzerinde çalıştığını doğrulamasının “öfkeli spekülasyonlar”ı tetiklediğini kaydetti.

Söz konusu girişiminin Abdullah Öcalan’ın “yol haritası”nı lanze etmesinden önce beklendiğini kaydeden Tisdall, Türk basınında yer alan haberlerde planın bir genel af ile geliştirilmiş siyasi, ekonomik, dil ve eğitim haklarını içereceği belirtildiğine dikkat çekti.

ERDOĞAN’IN NE KADAR İLERİYE GİTMEYE HAZIR OLDUĞU BELLİ DEĞİL

The Guardian yazarı, Erdoğan’ın, “Kürt sorunu” konusunda bu defa kararlı gözükmesine karşın ne kadar ileriye gitmeye hazır olduğunun henüz belli olmadığını da kaydettiği yorumunda şöyle devam etti:

“Erdoğan’ın tereddütlerinin nedeni ise, kuşkusuz ki kısmen, kendisini ve lider olduğu İslam'a dayalı Adalet ve Kalkınma Partisi’ni gizlice dini bir gündemi izlemekle suçlayan aynı muhafazakar, laik sivil ve askeri muhaliflerinden kaynaklanan sert direniştir.”

Bu çerçevede MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sert açıklamalarına da dikkat çekildiği yorumda şu görüşleri dile getirdi:

“Darbe şebekesi ‘Ergenekon’ ile bağlantıları olduğu öne sürülen iki generalin yargılanması ve geçen yılda üniversitede türban yasağının kaldırılması konusunda parlak veren gürültü gösterdiği gibi, devam eden iç gerilimler, Erdoğan’ın Kürt girişimini rayından çıkarma potansiyeli var. Keza eğer bir barış süreci kökleşirse, bunun bazı çevrelerde Atatürk’ün tek dil ve tek bayrak altındaki tek halk idealini baltaladığı gibi görülecek.”

Buna karşın Tisdall “Ancak zaman değişiyor ve katı devletçi Türklerin de değişmesi gerekecek” ifadesini kullandığı yazısında “Türkiye’yi yaratan Lozan Antlaşması’nın 86 yıl sonra Atatürk’ün şekil verdiği dar gömleğin gevşemesine yönelik karşı konulması zor baskılar büyüyor” görüşünü de dile getirdi.(ANKA)


(a)


26 Temmuz 2009 Pazar

Soldu Gençliğim

http://kursunsabriomer.blogspot.com

Bir sokak çeşmesi oldu gençliğim
Uzanan her tasa doldu gençliğim
Çerçevesiz kalmış bir resim gibi
Eğrildi kırıldı soldu gençliğim

On sekiz yaş ile otuz arası
Dile destan oldu her macerası
Aynaya bakınca yıllar sonrası
Ağaran saçımı yoldu gençliğim

Yaş kırkta testimiz doldu dolacak
Arzular hayaller toprak olacak
Bir ömür boyunca ne yazık ancak
Felekten birkaç gün çaldı gençliğim




GİDENLERDEN KALANLARA


Ne şarkılar yazdık biz, ne şiirler
Hiç kimse sevmeden ölmesin diye
Ne ağıtlar yaktık ,ne çok türküler
İçimizde umut bitmesin diye

Kağıt yürek oldu, kalem sevgili
Yaşadık sevdaya,barışa deli
Uzattık düşmana, dosta bu eli
Çocuklar savaşı görmesin diye

Taş mıdır, kaya mı gönül kapınız
Gün gelir yıkılır saltanatınız
Biz ne canlar verdik,siz ne yaptınız
Analar gözyaşı dökmesin diye
Çocuklar boynunu bükmesin diye





17 Temmuz 2009 Cuma

Çalmak...

         http://kursunsabriomer.blogspot.com          http://kursunsabriomer.blogspot.com


Sen kalbimde yaşayan rüyalarımın peri kızı
Bilirmisin dilek çeşmenden neler istediğimi ?

O zaman iyi dinle;

Yıldızları çalmak isterdim gecelerden
Sensizlikle kararan ruhumu aydınlatmak için

Yılları çalmak isterdim geçmişten
Seninle geçen mutlu günlerimizi anmak için

Dizeleri çalmak isterdim şiirlerden
Engin denizlerin dalgalarına yazmak için

Çiçekleri çalmak isterdim kelebeklerden
Başına taç yapmak için

Notaları çalmak isterdim şarkılardan
Her an kulağına fısıldamak için

Renkleri çalmak isterdim gökkuşağından
Gözlerinin pırıltısına katmak için

Sevgileri çalmak isterdim kalplerden
Seninle paylaşmak için

Ama en çok;

Seni çalmak isterdim Kaderin elinden
Seven kalplere sunmak için...



Bırakıp Gideceksin...




              Biliyorum, bir gün ansızın
              Bırakıp gideceksin
              Bir damla su gibi
              Akıp gideceksin avuçlarımdan
              Biliyorum bir gün
              Ben yapayalnız
              Yanmış, yıkılmış bir harabe gibi
              Kalacağım tek basıma
              Buna nasıl dayanırım
              Sen olmadan
              Nasıl yaşarım bilmem
              Oysa…
              Gelişin bir bahardı güneşli güzel
              Sevgi tohumlarının filizlendiği zamandı
              Yasamaya değer ne varsa
              Seninle gelmişti dünyama
              Seninle mutluydum ben
              Ama...
              Biliyorum bir gün ansızın
              Bırakıp gideceksin
              Gökten kayan yıldız gibi
              Ben çaresiz, ben yapayalnız
              Gidisini seyredeceğim
              Biliyorsun...
              Gökten yıldız kayınca dilek tutulur
              Gerçekleşsin diye
              Ben, senin ömür boyu mutlu olmanı
              Mesut yaşamanı dileyeceğim
              Mutlu ol sevgilim
              Beni boşver
              Boşver beni sevgili…

              07.07 2009
              Ömer Sabri Kurşun

                               

10 Temmuz 2009 Cuma

YENI BIR GUNE UYANMAK



Erken uyanmak benim için günün en önemli olayı diyebilirim. Şöyle ki, saat 06:00 gibi uyanınca bile vücudumda türlü hoşnutsuzluklar belirmeye başlıyor. O saatten sonra kahvaltı etmek istemiyorum, kahvaltı etmediğimde ise gözlerim kapalı oradan oraya hayalet gibi yürüyor ya da boş gözlerle bilgisayar ekranına kilitlenip kalıyorum.

Her sabah neşeyle büyük bir keyifle uyanan sayılı insanlardan biriyim galiba. Yeni bir güne sağlıkla uyandığım için, güzel olan her şeyi gören gözlerim, beni istediğim yöne götürecek ayaklarım sevecen, sıcak, coşku dolu kalbim olduğu için mi bu kadar mutlu uyanıyorum yeni doğan güne bilmiyorum.
Her yeni doğan gün; gizli yeni mutluluklar heyecanlar sakladığı için, hediye paketi açmak gibi içinden ne çıkacağını bilmeden büyük bir keyifle kucaklamaktır hayatı, yüreğini kollarını sonuna kadar açmaktır karşılaşacağımız her şeye. Mutlulukları sevinçleri yudum yudum içebilmeyi, acıları hüzünleri olumsuzlukları taşıyabilecek kadar güçlü olmayı öğrenmektir.
Neler saklıyor bizim için kim bilir?
Hayatımız iniş ve çıkışlarla dolu. Umutsuzluğa kapıldığımız, mutsuz olduğumuz zamanlar olabiliyor.
Her yeni doğan gün; bir gece önce biten ümitlerin tükenmişliklerin yine yeniden, yeni baştan doğuşudur. Bizler nedense hep gün batımlarını severiz.
Oysaki günün doğuşudur güzel olan gün doğarken bizi nelerin beklediğini bilemeyiz sürprizlerle doludur, bu bilinmezlik, neler olacağını bilmeden yaşamak heyecanlarımızı körükler beklemenin tüm zorluklarına rağmen.
Çok istediğiniz bir hedef belirleyin. Sabahları yataktan fırlayarak kalkmanızı sağlayacak kadar çok istediğiniz
Her sabah güzeldir. Çünkü her sabah bir başlangıçtır. En küçük düşünceler bile en büyük başarılara dönüşme potansiyeline sahiptir… Tek yapmanız gereken kalkmak ve başlamak…
İster sıcak ister buz gibi, belki dünyanın öbür ucunda yağmurlu ama bizler yavaş yavaş uyanıyoruz yeni işte yeni güne.
Çünkü Rabbim bize bir güne daha merhaba demeyi nasip etti. Şükrederek kalktım yataktan. İşte yaşayacak, tefekkür edecek, zikredecek, sevecek bir gün daha başladı dedim kendi kendime...

Biliyorum kimi dostlar hasta, kimileri üzgün, kimleri belki kırgın, kimleri pek çok sorunlarla merhaba dedi bu güne... Belki içimizde sevinç çığlıkları atarak uyananlar, kendini yeni doğmuş gibi hissedenler de oldu.
Her nasılsa, ne varsa bizde; iste yaşamak için bir gün daha.
 Bir fırsat bize her dem yeniden doğmak için. Kendimize bakıp düzeltmek için, kâinata bakıp tefekkür etmek, Rabbimin nimetlerine şükretmek için...
Sevdiklerimizi arayıp onları sevdiğimizi söylemek, yaptığımız her işi doğru yapmak, belki de hatalarımız için onlardan af dilemek için... Kendimize bir de vicdan aynasından bakıp, içimizdeki ben ile barışmak için... İnsanlarla ve de en önemlisi kendimizle inatlaşmayı terk etmek için.

Zira inatlaşmak şeytana davetiye çıkarmak değil midir?
Haksızdan hakkımızı aramaktan da vazgeceğiz bu yeni günde. Haksızdan hak iddia etmek de Hakka hürmetsizlikmiş bunu da anladık... Rabbime havale edeceğiz ismimizi, tevekkülle boyun eğip teslim olduk mu , ihlasla sarıldık mı bize düşen işlere bakın nasıl açılıverecek kapılar..
Denge insanı olacağız, aşırılıklar bize göre değil... Esen rüzgâr göre değişmeyecek fikirlerimiz, onun bunun dediği ile şekillenmeyecek davranışlarımız...
Her amelimiz de Rıza-i İlahi olacak. Bizim ne istediğimiz değil Rabbimin ne dediği belirleyecek hayat yolumuzun çizgisini...

Karar verirken hayat yolundaki her çatalda bu karar beni mutlu eder mi diye değil; Rabbimi razı eder mi diye soracağız kendimize... O razı olunca tüm dünya razı olacaktır unutmayalım. Nefsimize daha bir yumuşak davranıp terbiye yolunda ilerleyeceğiz bugün... Öyle güzel işler yapıp öyle çok sevgiyle, hizmetle dolduracağız ki gönlümüzü nefis fırsat bulamayacak bizi şaşırtmaya...
Yoksa biliyoruz nefis eğer insanın boynuna geçirirse zincirlerini Cenab-ı Hak boşaltıp alıveriyor nurani zincirleri... Sövene dilsiz vurana elsiz olacağız, öyle mütevazı, öyle tevekkel, öyle bağışlayıcı, öyle edepli olacağız ki adeta saydamlaşacağız...
Onlar o sözü kendilerine demiş, tokadı kendilerine atmış olarak silkinecekler kendilerine gelecekler sonunda...

İşte harika bir sabah... İster pırıl pırıl parlasın güneş, içimizi ısıtsın çılgınca... İster kar yağsın lapa lapa, kaplasın bütün çirkinlikleri, seriversin bembeyaz örtüsünü. Ellerimiz yüzümüz donarken, içimiz ısınsın her biri başka desen kar tanelerinin o mucizevi dansı ile... İster yağmur boşansın gökyüzünden, gök gri, deniz gri, yer gri olsun, rahmet yağdırsın gönlümüze, sırılsıklam ıslatırken dünyayı kirlerinden temizlesin... İster fırtınalar essin, yıkıp geçsin, elimizde avucumuzda ne varsa alsın götürsün...
Rabbim nerede nasıl tecelli etmiş olursa olsun bize armağan edilmiş olan bu günü en güzel şekilde yaşayacağız...
Bir dakika değil bir saniyemiz yok kaybedecek... Ağlamaya, sızlanmaya, şikâyete, karamsarlığa, umutsuzluğa, nefrete, kine, umursamazlığa vakit yok ayıracak... Seveceğiz kâinatı doyasıya, Şükredeceğiz her saniye ve yaşayacağız her ani insan gibi... Kullukta derinleşmenin yollarını arayacağız... Unutmayacağız yaptığımız her güzel iş Allah'tan bir armağan, her kötü iş ise nefsimizden olacak...

Yeni bir güne uyanmak bazen ıssız bir göz kırpışı, bazen üzerine çöken gecenin kirini silkinip atmaktır. Biri tedirgin ve ürkek başlamaktır güne,  diğeri bir isyan olup akmaktır. Coşku ve özgüvendir. Biri titreyen bedendir. Yorgunluğu sırtlanıp sarkıtır ayaklarını yere. Diğeri toprağı titreten, rüzgârı ürküten, gökyüzünü türlü renge sokan bir devinimdir.
Kelebeklerin uçuşunu, sinek kuşlarının kanat çırpışını, menekşenin morunu, papatyanın sarısı, çimenin yeşili, karanfilin kırmızısını sarıp boynumuza, isyanımızı seslerimizle süsleyip, tek yürek atmalıyız…
Yeni bir güne başlamak lazım, yeni bir yarına…  Omuzlarımızda hissedip sorumluluğunu, bileklerimizde ki gücü, yüreğimizdeki heyecanı, aklımızdaki inancıyla uyanıp bir adım atmak lazım. Umudu çoğaltmak lazım…
Haydi! Yeni bir güne uyanmak lazım dostlarım…
Bir şiir gibi olmalı her sabah yeni güne uyanınca yaşamak dostlarım…
Ömer Hayyam “Bir çöl rüzgârı ömrümüz. Akıp giden ırmak” der bir dizesinde.
Hayyam'ın zamanına göre, daha da hızlı akan bugünün zamanı içinde, bir çöl rüzgârı ile bile karşılaştırılmayacak “bugünün hayatı”nı her an safça, yeniden yaşamak gerekiyor yeni güne uyanınca…
Yeni günde suyu, su gibi içebilmek, havayı, hava gibi içine çekebilmek, denizi, deniz gibi yaşayabilmek, nehirleri içimizde nehir gibi akıtabilmek, dağları, bir dağ gibi görebilmek, yolları, yolculuklar olarak kat etmek, işini tutkuyla yapabilmek lazım.
Dostluğu dostça, aşkı aşkla yaşamak lazım…
Safça, tüm bedende, iliklerine kadar hissederek…
Kısacası; şiirlerde yaşarmış gibi değil, şiir gibi yaşamak lazım yeni güne uyanınca…
Bir başka deyişle, “hayatı hayat gibi” yaşayabilmek yeni günde…
Bunun için çok şeye ihtiyacımız yok; Dünyaya safça bakabilmek, koklayabilmek, duyabilmek, tadabilmek, dokunabilmek…
Evet, safça, tertemiz, pırıl pırıl, egosuz, gıybetsiz insan gibi insan olarak uyanmak lazım yeni güne…

Gece olduğunda uyumayı nasip edecekse Rabbim soracağız kendimize bugün Allah için ne yaptım... Cevabını verebilmek için hadi kolları sıvayalım. Kaybedecek vakit yok...

10. 07. 2009 
Ömer Sabri Kurşun

SÖYLENECEK SÖZ


Her insanın zaman zaman hayata ve çevresine söyleyeceği sözü olur.Bu çok normaldir. Asıl bunun tersi bir durum anormaldir. Söylenecek bir sözü varsa kişinin söylemeli, yüksünmemeli,çekinmemelidir. Buna karşılık olarak kimin ne diyeceği çok da önemli değildir. Ama ve lakin her söz her yerde söylenmez, her doğrunun her yerde söylenemeyeceği gibi. Yerini ve zamanını iyi belirleyemediğimiz bir söz her ne kadar doğruyu bile gösteriyor olsa bazı durumlarda ters etki yapıp, amacına hizmet etmeyebilir. Bu yüzdendir ki her söz söylendiği yerde kalır, o ana ait olur. Ya değer kazanır fayda verir ya da değersizleşir heba olur.


9 Temmuz 2009 Perşembe

Sevmek yürek ister...

img159/4180/92hl7.gif

**Aşığım Demekle Aşık Olunmuyor**
Aşk aşk diye inliyoruz durmadan.Duygularımız akıp gidiyor satırlara, Kelimeler,dizeler,şiirler,ardı sıra.
Geçek aşk'ı yaşıyor muyuz acaba?
Şimdiki aklım olsaydı eğer,sorardım kendime,aşık olmadan önce.
Bu güç,bu hırs,bu azim var mı diye.Sorardım sevdiğime,beni sevmek yürek ister,sende bu yürek var mı diye.
Aşığım demekle aşık olunmuyor,sevmek,ölesiye sevmek yetmiyor.
Sevgi karşılık ister,özveri ister. Aşk verdiği kadarını almak ister.
Aşığım demekle aşık olunmuyor.
Bozulmuşsa terazinin bir kefe'si,gelmiyorsa verdiğin sevgi geriye,kabuslar görürsün tüm gecelerin de.
Aşığım demekle aşık olunmuyor.
Çalışacaksın,üreteceksin,hep vereceksin.Seviyorsa o da seni,senin sevdiğin gibi.
Elbet dönecektir sana,verdiğin sevgi.

img159/4180/92hl7.gif



(a)


Beni sevmek yürek ister...


http://kursunsabriomer.blogspot.com
Çabuk olsun,çabuk başlasın isterim ne başlayacaksa.Sabırsız,fütursuzum…Çok önemsemem ne düşündüğünü ilk anda...Bu benim ve bu benim düşüncem…Sonrası zaten zevk-ü sefa derler ya….Seç seç al,ne istersen gönül bahçemden…Kasmanın,kastırmanın,kasılmanın ne faydası var?Birden olmalı her şey...Aniden…Hızla,yıldırım hızıyla...İşi de gücü de,gülmesi de ağlaması da….Beklemenin,bekletmenin ne faydası ve yaşamın? Ertelemeden…Hemen,hemen,hemen…Yarın belki geç olabilir her şey için...Gidebilirim,sen gidebilirsin,yağmur yağabilir,kar yağabilir,hava soğuyabilir, hazan olabilir.Hasta olabilirim,başkası olabilir...Şimdi,hemen şimdi…Ne olacaksa... Olmadı mı?Olmasın ne yapalım.Olmadı der geçer gideriz...Tarih uygun yeri buldurur her insana...

Hüznüme,sevincime,çoşkuma ayak uydurabilecek misin?Deli misin sen?Biraz deli olman lazım beni anlaman için….Ne akıllılar gördük deliden beter,ne deliler vardır,her şeye aklı yeter.Yaparım ben hep bunu...Bazen deli gibi bakarım uzaklara.Dalgalara,seslere kulak veririm.Delicesine kaptırırım kendimi,kemanın sesine,telin tınısına,sanatçının söylemesine….Aklım firar eder,dağlara kaçarım. Yalnızlığıma kaçarım belki.Var mı delilik sende de biraz, benim gibi delicesine dökülmek için yollara?

Hep acıkırım,açlık, doyumsuzluk perişan eder…Hep özlemi vardır ama.her şeyin ayıramam ki….Şimdi konu sensin...Ekmek gibi acıksam,su gibi,susasam sana...Yesem doymasam seni,ya da verdiklerini,kıymetlerini...Sen de alsan biraz benden,istersen tabii...Açsan bana,işte olmazsa olmazı bu...Pencere de bu kapı da...Girebiliyorsan birlikte buyur,bakabiliyorsan bak…Birlikte..Dolandırmanın bir anlamı yok bu lafları,benimle ölme, benim için ölme,yaşa,yaşamak iste..İste ki mutlu edeyim,mutlu olayım...Anla,dinle sev sev sev…Çok sev...Bulunmaz hint kumaşıymışız diye düşün, kırk yılda bir gelen, bir yıldız,bir misafir...Kaşık gibi uyumayı iste benden,terini silmeyi,önünde diz çökmeyi...Sevgin,sevgim için,ama gerçekten iste laf olsun diye değil...

O kadar da basite indirme hiçbir şeyi,uzun soluklu bak...50’sinde dünya seyahatini,60’ında sahneye çıkmayı,70’de zeytin dikmeyi,80’de keman çalmayı,90’ında çocuk yapmayı düşün...Yaparsın yapamazsın başka…Gerçekten iste bunları...Delice mi geldi?Yapma lütfen...Ya plansız yakalanırsam.60’ında boşluk da hissedersem kendimi? Ya yetmişin de otur şu köşeye diyenler olursa bana?Ama ben bu değilim ki….Bilmem lazım önceden yapacaklarımı…En incesinden...

Sanma ki çok da planlıyım,o kadar değil...Ama ana hatlarıyla bilmem lazım her şeyi...Yapacaklarımı,istediklerimi...Belki yapamam,yarım kalır,ulaşamam,en azından düşünüyorum ya...O da yeter…Kendimi mutlu hissederim böyle…Ha bir de plansız yaşarım...Çaya giderken çorba içmek gelir mi senin aklına?Benim gelir çok da severim…Birden gelişeni,iyiye değişeni,deniz derken dağa çıkmayı,yakına derken uzağa gitmeyi, birden karar değiştirmeyi...ama en doğru kararı vereceğimi bilirim hep... Zordur ayak uydurmak bana hem de ne zor..Alışabilir misin bunlara,pervasızca? Sorumluluktan kaçmadan sorun çıkarmadan ama…

Sevmem de ağırdır,kızmamda benim.Ölürüm uğruna,gözüm hiçbir şey görmez sevdim mi yandım mı tutuldum mu...Ölürüm ölürüm...Gecem,gündüzüm,sazım sesim meleğim,bebeğim olur benim sevdiğim...Eşim,yoldaşım olur,neyim varsa,neysem onundur...Yaparım her şeyi biz için...Ama biz için,biz olabilmek,biz diyebilmek için...Paylaşmak,üretmek birlikte zevkleri,keyifleri,üzüntüleri...Küstürmeden götürmek geleceğe,üzmeden,düşürmeden,örselemeden sevdayı...Sevdalı yanarak,yaşayarak,bakarak, severek,hissederek..Kesintisiz aşk benimkisi;çabuk biten değil…

Hüzünlerim de vardır benim;ağlayana,koşana,düşene,ayrılana,ağrıyana,acı çekene,hastaya,sağlama,sakata...Müziğe,resime,denize,dağlara,taşlara...Kaşlara,gözlere... kaçmalara,koşmalara,durmalara...İçindeyimdir hayatın...Çalan müzik de kavalım,dertli türküyüm,oynak havayım,efeyim,Köroğlu,Karacoğlan misali...

Kırk yılda bir gelenim ben...Her zaman gelmem...Gelemem...Gelmek istesem de bir dahası yok bunun...Kırk yılda bir böyle olurum...Kolayı da istemem öyle, rast gele, el yordamıyla değil,göre göre,diye diye,tuta tuta...Göğüslerim,ararım,severim ne seversem,ne yaparsam,ne istersem,ben gibi...Benim gibi…

Uzağı,yakını,bugünü,.yarını,her şeyi...Müziği,resmi,yemeği çayı…Ve seni...
Evet,evet,evet seni...
Hemen istiyorum...
Geleceksen bana benim gibi koşarak çoşarak;Sevginle,duygunla fırtınanla,gözyaşınla,isteklerin umutların,aşkınla...
Heyecanınla,şehvetinle,kadınlığınla…
Korktun mu?
Kork tabi!…
Beni sevmek yürek ister...
Bende olmak gönül ister...
Beni bulmak emek ister...
Yapabilecek misin,verebilecek misin bunları?




Son durak...

Eğer 9 Canlı Bile olsaydın,
An Fazla 8 Kez Kaçabilirdin Ölümden!
Bil ki 7 Düvele Sultan Dahi Olsan,
kursunsabriomer.blogspot.comYerin 6 Mekân Olacak Sana.
En Fazla 5 Metre Kumaş Götürebileceksin!
Kapatacaksın 4 Açsan da Gözlerini!
Bu 3 Günlük Fani Dünyada.
Azrail’e 2 Kat Olup Yalvarsan da Nafile,
Ecel Geldiğinde 1 Gün Öleceksin! ;
İşte, O An Her şey 0 dan Başlayacak.
Çünkü;ÖLÜM BİR YOK OLUŞ DEĞİL, YENİDEN DiRiLiŞTiR!

Ömer Sabri Kurşun

http://kursunsabriomer.blogspot.com


Bu sayfada

Dakika

Saniye
Misafirim oldunuz




https://kursunsabriomer.blogspot.com[diploma.gif]
Diploma  of  Ömer Sabri KURSUN