
Sol Yanım donmuş sanırım...
Elini yüreğime koyduğunda anladım hiçbir şeyin bir daha eskisi gibi olamayacağını.
Zaman, sana geç kaldığımı yüzüme haykırdığında durmuştu zaten. Kurmayı unutmuştuk saati ve akrep tam yalnızlığımın üzerinde duruyordu.
Yelkovan sensizliği gösteriyordu...
Demek ki zamansız girmiştin rüyalarıma! Ya da ben mi gözlerim açıkken uyumaktaydım bilmiyorum…
Benimde sevgiye susamış gönlümün bir finali olmalı diyordum...
Her takatsiz kaldığımda, soluklanıp nefes alabileceğim bir durak olmalıydı nefesin. Bir sokak tavanından yırtılmışçasına çağlayan duyguların altında ıslanmalıydı yüreğim.
Beş para etmez insanların arasında paha biçilemez olmalıydın. Ben kaçtıkça yapışmalıydı üzerime sevdan.
Demir atılacak kadar onurlu saymalıydın yüreğimi…
Ama senin suçun yok biliyorum;
Hayat iste! Bekliyordum, alacağım vardı her şeyi bıraktığım zamandan. Acılar hayallerimi sıyırarak yüreğime düştüğünde anladım kimsesizliğimi...
Nöbetçi çareler aramaktayım isyanlarıma. Acılarımı yama yapıp mısralarıma, satıyorum simdi fütursuzca yarınlarımı…
Ask zannediyorum satırlarda yasamayı. Kaç yara bandı kapatır ki bedeli çoktan ödenmiş acıları...
Korkmalı mıydım? Sevmeli miydim? Yasamalı mıydım?
Hangi sorunun cevabına denk gelirdi ki hayat...
Hadi ağla yüreğim, yine vakitsiz ringe atılıyor havlu, yine ıslanıyorum yağmursuz.
Yine çırılçıplak bir düşün ortasında uyanıyorum mutsuzluğa.
Doğruyu arayıp yanlış denklemde boğulma çabasında duygularım. Kim çıkartacak bana yakışmayan tuvalden renklerimi...
Kim yeniden boyayacak gözlerimi. Kim ısıtacak yüreğimi...
Yoksa aracın kaloriferlerine mi yapışmalı ellerim!..
Kimsenin sucu yok biliyorum.
Ödenmemiş fatura gibi her seferinde kesilen benim gülüşlerim, bu benim yanılgılarım...
Her çizdiğim resim de biraz mühür lekesi, biraz kelepçe…
Dokunulmazlığa sarıyordu her şeyi kader. Bense adına hayat dediğim geçmişimi topluyordum günlüklerden. Belki de sevgiliye yazılmış şiirlerden...
Haydi, çek artık yüreğimden ellerini... Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak hayatta...
Ondandır hala hissizlik geçiyor üzerimden... Saat, gitmeye kurulmalı bu kez...Bu kez nedensiz olmamalı hiçbir şey...
Ve “hoş” kal dememeliyim sevgili; biliyorum kimse hoş kalmıyor ayrılırken...
Öylece git sessizce.
Söylenmemiş ve yaşanmamış hayallerle...
Sevildiğini bilmeden.
Giderken bulduklarını yerli yerinde bırak...
Yalnızca sol yanımın çığlıklarını topla sessizce.
Hiç gelmemiş gibi öylece git ve sakın kimseler duymasın kimsesiz kaldığımı!..
Sessizce git, sakın kimseyi uyandırmadan aşk uykusundan. Kalbime bile duyurmadan... sen bile ayak seslerini duymadan… Sessizce git...
22 Eylül 2009
Ömer Sabri Kurşun

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder