Söze nereden başlayacağımı bilmiyorum. Hangi yüzünü anlatayım ki seni özleminin?.. Hangi yanını sıralayayım" seni " senden uzakta seninle yaşamanın büyüklüğünü?..
Zaman, kimse arasında ayrımcılık yapmayan bir işverendir. Yeni bir güne başlarken herkes aynı sayıda saat ve dakikalara sahiptir. Örneğin zenginler parayla daha fazla saat satın alamazlar. Aynı şekilde bilim adamları yeni dakikalar icat edemez. Ya da yarın kullanmak üzere bugünün zamanını biriktiremezsiniz. Ancak yine de zaman son derece adil ve bağışlayıcıdır. Geçmişte vaktinizi ne kadar boşa harcarsanız harcayın, hala koca bir yarına sahipsinizdir hayatın.
Sen, solgun baharlardaki mavi yağmurum, akşam kızıllığında yorgun gölgem, kış ayazında yaz güneşimsin. Bulutlardaki saklı düşlerim, her günün sonunda özlediğimsin. Yüzün kadar temizdir kalbin, hangi sevgi alabilir yerini?.. Yokluğun yağmura yazı yazmak kadar zor, sensizlik ölüm kadar acı geliyor. Özellikle sabah gözlerimi açtığımda sol yanımda yoksan…
İşte o zaman tam da o saatlerde sabahın alaca karanlığında: Hani insan ağlamak ister, gözlerinden yaş gelmez. Hani gülmek ister, yürekten gülemez. Hani birini beklersin ama o hiç gelmez. İste o zaman ölmek istersin de ecel gelmez. İşte öyle bir şey o an yaşadıklarım sevdiğim…
Ama biliyorum ki; tabiatı bile ayrılık üzerine kurmamış mı Yaradan, yaprak düşer dalından damla ayrılır bulutlardan, seviyorum derken bile ayrılır sözler dudaklardan. Fakat kalbimden geçen dudaklarımdan düşüyor yine de…
Çünkü bu gün günlerden; yüreğime AYRILIK gönlüme ÖZLEM…
Sen uzaklara gidince ben yıldızları seyrederim tutam tutam ışıklarını çekip içime, sen uzaklardayken ben gidişini resmederim, umudun beyazıyla karanlığı tuval yapıp gelişini beklerim sevdiğim.
Şarkıda dendiği üzere;
“Benim bu sevdada ne işim vardı
Kalbimi eline vermeyecektim
Yansam da ölsem de aşkınla senin
Seni seviyorum demeyecektim
Eyvah!..
Yine ayrılık göründü Eyvah!..
Kalbim yerinden söküldü Eyvah! Ey benim deli gönlüm
Ey benim belalı başım
Yine hasretler göründü”
Hayat; Su gibi akıp gidiyor…
Ama çaktırmadan, sinsi sinsi gidiyor hem de…
Nasıl olduğunu bile anlayamadan, bir bakmışın aylar, bir bakmışın seneler geçmiş…
Kaç sene geçti sen gideli saymayı unuttu aklım…
Sen aklımda şiir olup gitmeseydin, ben şair olup gelmezdim kalbimle. Ve ne zaman aklıma gelsen, Bir şiir gitmezdi benim aklımdan anlamadan.
Anlamadım... Neden insanlar ayakta alkışladı, sen neden gittin... Anlamadın, giderken... Duruldum kanımla... Yazıldım ezgilerde... Gece örtüyordu gerçeklerimizi, yalanlar dolduruyordu yerimizi. Varlığın her gece üstüme üstüme geliyor, yokluğuna sarılıyorum… Gitmeseydin, gelişine ayak seslerini taklit etmezdi bu parkeler… Gitmeseydin, her gece tacize uğramazdı kulaklarım…
Gittin gidenim, gelmedin gelmeyenim... Gidenim gitti, ben geldim gelmeyenime... Ama gidenim yoktu ben gelince…
Gelince anlatacaktım sana ama sen dinle şimdi beni:
Bazı erkekler sol göğsünün altında mayın taşır. Bir kadın oraya ayağını basıp çektiğinde o mayın patlar erkek dağılır. Kadın ölür erkeğin sol göğsünde. Sonra kim giderse gitsin sol göğsün altındaki o eve, asla aynı etki yaşanmaz. Bir mayın bir defa patlar, bir şiir bir kere yazılır, bir kitap bir kere okunur, bir erkek gerçekten bir defa sever. Ve sen, sana gelince eğer bir gün uğrarsan sol göğsümün altındaki o eve hüzünlü bir sesle; ‘buralar bir zamanlar hep benimdi’ ‘diyeceksin ama gördüğün manzaradan korkacaksın çünkü giderken arkana bakmamıştın ki. Gördün işte şimdi, bak iş işten geçmiş, ayağını çekince patlayan mayın orayı harabeye çevirdi…
Mevsimlerden Eylül… Yaprak yaprak döküldü yaralarım kan damlayarak…
Dökülürken güldüm gazel oldum; hayatın dallarında ki kalan son yapraktım!
Düştüm bugün sararıp dalımdan… Toprağa karıştı bedenim, geldiğim yere geri döndüm ama sen gittin…
Keşke gitmeseydin yar, her gece göğsüne sokulup, kulağına şiirler fısıldayarak uyutsaydım seni kollarımda… Keşke gitmeseydin yar birlikte yaşlansaydık yaşarken seninle... Keşke gitmeseydin yar, birlikte bükülseydi belimiz, yaşarken seninle… Keşke gitmeseydin yar, birlikte saçlarımıza aklar düşseydi, yaşarken seninle… Keşke gitmeseydin yar, son nefesi birlikte verip ölseydik, yaşarken seninle… Ölmezdin kalbimde keşke terk edip gitmeseydin yar…
Keşke gitmeseydin şimdilik belki aklına gelmiyor olabilirim; lakin bir gün bir şarkı çalar sen beni ömrünce unutamazsın… 'İçine atma acını, gurur her zaman iyi gelmiyor yaraya, biliyorum ki senin de içinde kanayan yaraların var, çünkü senin de benden aldıkların, emin ol ki bana bıraktıkların kadar.' Keşke terk edip___
GİTMESEYDİN YAR
Beni bu dertle böyle bırakıp
Keşke terk edip gitmeseydin yar
Aşk acısıyla kalbimi yakıp
Keşke terk edip gitmeseydin yar
Son kez görseydin şu gözlerimi
Bir dinleseydin sen sözlerimi
Söndürmeden bu aşk közlerimi
Keşke terk edip gitmeseydin yar
Canı önüne sermiştim canım
Kalbimi sana vermiştim canım
Yoluna güller dermiştim canım
Keşke terk edip gitmeseydin yar
Yokluğunda ben beni unuttum
Pencereleri hep mesken tuttum
Yandım aşkınla zehirler yuttum
Keşke terk edip gitmeseydin yar…
28.09.2021 05.30 – İZMİR (2)
Ömer Sabri Kurşun
Sevgiyi ve umudu içinizde yeşerttiğiniz mutlu ve günün bir içine serpilmiş güzellikte saatleriniz anlarınız olsun gönlünüzce ve sevdiklerinizle birlikte geçen...
Gönlü güzel insanlara çıksın tüm yollarınız...
Mutlulukla sarıp sarmalamalı insan, coşku gibi yaşam verir, umut verir canlara. Hüzün çiçekleri ekmeyelim umut, sevgi mutluluk saçalım. Gülelim ki mutluluğumuz artsın ve saçılsın evrene, yakın çevrene, uzak çevrene. Mutluluk yemeğimiz nefesimiz olsun. Kahkahalar yüreğimizi, yaşlar mutluluktan gözlerimizi doldursun…
28.09.2021
Ömer Sabri Kurşun