Powered By Blogger

GİRİŞ

Düşüncelerim,benim hayatım için seçtiklerim ve değiştirmenin yolu da kabullenmek, herşey için öncelikle şükretmek...
Kocaman bir evren kollarını açmış kucaklamak için bizi bekliyor.
Ve emin olun ki dünya hepimizin etrafında dönüyor...
Belki farkındasınız belki de değilsiniz ama gerçek bu!
Düşüncelerimiz ne ise biz o’yuz...
Yani bugün yaşadıklarınız, geçmişte kendiniz için düşündüklerinizin toplamı!
Gelecekte yaşayacaklarınız ise bugün ki düşünceleriniz ile şekillenecek tabii ki.
Bugün sahip olduğunuz herşeye şükrettiğiniz, teşekkür ettiğiniz ve istemeye devam ettiğiniz sürece...
Sahip olduğumuz(düşünce gücüyle)enerjiyle, olumlu ya da olumsuz düşündüğümüz her şeyi hızla hayatımıza çekiyoruz...
Ve çok ilginç insan bedenindeki enerji miktarı yaşadığı şehri(ne kadar büyük olursa olsun) bir hafta boyunca aydınlatacak kadarmış.
Şimdi geçmişe şöyle bir baktığımda içsel anlamda bunu bildiğimi fark ettim ve farkında olmayarak kullandığımı.
Ama önemli olan farkında olmak dolayısıyla hatırlamayı hatırlamak...
Şimdi farkındayım!

Ömer Sabri KURŞUN

Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma!Taşıyamazlar,kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar...
Üç çeşit dost vardır;birincisi ekmek gibidir her zaman istersin.İkincisi ilaç gibidir lazım olunca ararsın.
Üçüncüsü mikrop gibidir o gelir seni bulur.
*****
Karıncaya sormuşlar; '' nereye gidiyorsun?'',
'' dostuma'', demiş.
''Bu bacaklarla zor'' demişler.
Karınca; '' olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş...
Yolunda ölünecek dostlara...


https://kursunsabriomer.blogspot.com
Çeşit çeşit insanlar yanıltmasın sizi;
yalancılar, dürüstler, düz insanlar, zorbalar..
Gülümseyen kalpler arayın, az da olsa etrafı tarayın.
Gözlere mi sakın ha aldanmayın, sözlere hele hiç kanmayın.
Haydi rast gele...
Ş A N S I N I Z A...

20 Mart 2015 Cuma

Alya Ilgın Kurşun 2B Frankofoni

MERHABA CANLAR____


Yüreği insanlık, iyilik ve güzellikle çarpan, canı candan yana olan tüm güzel insanlara sevgiyle...
Hadi şaşırt beni dünya uçur kanatlarında yüreğimi. Boşluğa asılmış insanlığı tut yakasından getir... Merhaba can dostlar...
Bu güne yine verilmiş bir sözüm var benim… Bu günü de yaşamak ister gönlüm… Yeterse eğer nefesim yeni doğumlarına bedenim…Hiç vazgeçmediğim var bir hayalim... İnsanı sevmektir doyasıya emelim… Kuşlara, çiçeklere, çocuklara, ağaçlara sarılmak isterim… Sözüm var yeni doğmuş her güne, açıp da sol yanı, incitmemek hiçbir yaratılmış canı… Kırmamak hiç gönülleri ve dahi cananı… Sevmek, sadece sevmek, karşılıksız gönülde kalanı... Sevmeye verilmiş bir sözüm var Haktan yana… Yeni doğan her güne Yaratandan dolayı yaratılana… Sözüm var, yeni doğmuş her güne, Mevlana’dan bu yana… Sevgi verip sevmeye, her nefes alana…
Varsa içinde böyle bir emelin, sende sığın Yaradana…

Doğusuyla batısıyla, güneyi kuzeyiyle hepimiz kardeşiz Anadolu’yuz biz…
Vatan ki bir tutam nazlı gelincik… Ey canım toprağım, ülkem vatanım dostlarım merhaba…
Gününüz bir çocuk gülüşü kadar güzel geçmesi dileklerimle…
Dua Temiz Bir Kalbin Sesini Allah'a Duyurmaktır... Yürekten istediğiniz ne varsa, hayırlısıyla ömrünüze nasip olsun İnşallah... Günün bütün renkleri yüreğinize dolsun, kalbiniz huzurlu, gününüz keyifli, sevgi dolu olsun, kalbinizdeki iyiliğin dünyayı sevgiyle aydınlattığı güzel, mutlu, sağlıklı bir Cuma günü diliyorum değerli sayfa dostlarıma...

Sevin sevilin, hayat sevince güzel___ Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’ her zaman ve her an...
Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gününüze aydınlık, sağlık ve bereket dolsun. Güzel gününüz sevdiklerinizle ve gönlünüzde düşlediğiniz gibi geçirin… Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…

20.03.2015

Ömer Sabri Kurşun

8 Şubat 2015 Pazar

Duyuyor musun? Solum Boş Benim.



Duyuyor musun? Solum Boş Benim..

Bir yangından sesleniyorum... avaz avaz yangınlarda...
Hatırlıyor musun? Yüreğimde yanan ateşi göz göze geldiğimizde göz bebeklerinde almıştım. Alev alev yanmayı senin yüreğime bıraktığın aşkınla öğrenmiştim...
Anlayamadım... anlayamıyorum...
Sen hangi yanar dağın volkanıydın? Patlayıp da içimde erirken lavların üşüdüm...
Şimdi var gibi görünen yüreğim, senin yaktığından arta kalandır... savurur küllerini meltem rüzgarları... mavi sulara... vurur mu dersin bir gün bir ıssız kumsala... yoksa bilmediği sularda takılması gibi bir balığın aydınlık mavilerde kapkaranlık bir ağa... kalır mı koyu mavi derinlerde...  yada meltemle savrulup geliverdiği karanlık bir uçurum kıyısına ölmezliğimi düşünür... hem aşk kıyametinin yangınından kaçar gibi hem de göğsümde bir ateş taşır gibi...
Senin yokluğunun dumanı, gözlerimde tüter buram buram... duman duman olur kara bulutları örter... şimdi artık göğüs kafesim bir tahta tabut, orada yüreğimin cesedini taşıyorum...
Kim mi aldı bedenimden ruhumu?..  Bilmiyor musun?
Yazık bilmiyormuş gibi... bakıyorsun hala ateş aldığım gözlerinle bana... sensin... katili sensin...
İpimi çektin yoksa tetiğimi anlayamadım... anla/yamıyorum...
Bildiğim yanıma bıraktığın ve aşk diye koyduğun bir tabure vardı...
Kurşun niye girdi yüreğime, o ip niye nefesimi kesti anlamadım... anlayamıyorum...  
Kim çekti tetiği... kim vurdu tabureye tekmeyi... Anlayamadım... anlayamıyorum... 
Yaktığın kalbimin ateşini söndürmek, elimdeki sigaramın ateşini söndürmeye hiç benzemiyor...  Anlayamadım... anlayamıyorum...
Y/anların sıralanıyor beklediğim soluksuz hayattan... ücralara sığınıyorum, senden bir ses, esinti, kırıntı, olsun diye... ama kırıntılara dahi ulaşamıyorum_________ yani belki de bir nedenle ulaşmak istemiyorum belki de ama ben yine de...   Anlayamadım... anlayamıyorum... 
Vuslat, renkli giysiler içinde, içimi giyip durmakta. İçimde düşürdün k/alışları. Her zerrede senden k/alanların içindeyim... geride bıraktığın y/alanların içindeyim... alev alev yangınların içinde y/anmaktayım... Anlayamadım... anlayamıyorum...
Bu ateşi söndürmek istiyorum sönmüyor, söndürmek isterken kalp yangınım körükleniyor. Yetmiyor yağmurlar, nehirler, deryalar... ve senin var olup ta içimde başlayan yangının masalı okunuyor senin yokluğunda, yoklar çok, çoktan yokluğa giden sonsuzluğun son harfi düşmek üzere. Benim saatlerime kurulmuş güncelerin var sana ait bende kalmışlar. O nedenle saat hep seni hep ben geçiyor... seni sevmek neden bu kadar zil çalıyor solumdaki boşlukta... oysa sessiz bir kodda kurmuştum sensizliği... oysa atmıştım solumdan seni caddelerde ki su mazgallarına... deryalara ulaşıp buhar olup yağmurla soluma mı ulaştın tekrar... aşklar ç/alıyor en sevindik hayallerde uyanıyorum sana...
Neden? Anlayamadım... anlayamıyorum...   
Kırık dökük olsa da sensiz baktığım aynalar, hayat kaldığı yerden devam ediyor nedense... Senden önce yetim idim, senden sonra da öksüz kaldım... Anlayamadım... anlayamıyorum...  
Senden önce yarım bir cümleydim, senden sonra yalnızlığın avcunda kırık dökük bir kelime… dur, söyleme tek bir hece söyleme... her söylediğin hecede yaktığın bu ateşe bir ateş daha ekleme... körükle gitme, uykusu kaçmış anlarımın demi bitiyor ve elim boş, solum boş, anlıyorum yeniden kollarında uyanışı... ama sen yoksun... u/yutuyor yine sabır... baktın ya sen ardımdan... uzun uzun... ben şimdi gidebildiğim kadar, gidebilmiş miydim senden? ya da içim uzak bir gölgeye mi takılıp kalmış? Bu mu sebep... avaz avaz bir yangından seslenişim...
Ama ben pes etmeyeceğim... ömrümce bir seni bir bende yaşatacağım…
Ama ömrümce bende her şey bir sen eksik olacak… içimde yoksun sen solum boş benim, her şey bir sen tam olsa da, sol yanım hep bir sen noksan kalacak…
Ah hayat! içim acıyor, her hücrem acıyor, parçalanıyorum, dirhem dirhem d/ağılıyorum, savruluyorum... y/anıyorum...
Ve______  sol yanım... şimdi yoksun sen... y/anıyor... boş sol yanım... sol yanım boş...  o yangında sende yandın ve öldün... yoksun... sol yanımdan cenazen kalktı... sol yanım boş artık...

06.02.2015
Ömer Sabri Kurşun




Solum Boş Benim

Ömrümce yüzüme talih gülmedi
Ağladı her zaman gözlerim benim
Ömrümce gönlüme bahar gelmedi
Sararmış baharlar kara kış benim

Gitmiyor kalbimden zalimin izi
Yalancı sevdalar ağlatır gözü
İçimi yakıyor dillerin sözü
Yüzümde gördüğün akan yaş benim

Zehirli aşkını soktun döşüme
Yetmez mi yaptığın düşme peşime
Yalancı dudağın girmez düşüme
Şimdi huzurluyum akıl baş benim

Seni ölünceye kadar görmesem
Al kanlar tükürsem sefa sürmesem
Sürünsün bedenim dönüp of dersem
Yeter ki uzak dur artık aşk benim

Bunca yıl boşa mı geçti bu ömür
Vicdansız yüreğin ateşten demir
Bir daha kalbime veremez emir
İçimde yoksun sen solum boş benim…

02.02.2015 04.25-İZMİR(2)


Ömer Sabri Kurşun


3 Şubat 2015 Salı

Sen beni sevebilir miydin?..



Yara aldım hem de çok yara aldım, sonra hepsini kendi kendime sarmak zorunda kaldım...
Hep "ben" demeyi seven insanlar tanıdım...
"Anlıyorum" demediler bana hiç "anlıyor musun?" dediler...
Anlıyorum diyen de anlamadı zaten!..
Sonra bir bakışıyla içimi titretebilen bir kadın sevdim... Çok sevdim... Hem de çok…
Büyük umutlar beslersin gönül kafesinde, bir yaşamak çıkarırsın küçücük avuçlarından ve anlarsın yaşamak; onlu ya da onsuz yaşamaktır... Giden bilmez senin yarım kalan eksik yanını... Ne kadar seversen o kadar kanar yüreğin, o kadar incinirsin...
Bazen gönlünün sahibinden duyduğun bir söz kıyar kalbine. Bazen söylemek isteyipte söyleyemediklerin zehirli ok gibi saplanır yüreğine...
Bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur yağar üstüne bazen, çöllere düşürür, bazen de dağları deldirir...
Yanımda sızısını en derinden duyduğum bir kalbim, gözyaşlarımı akıttığım defterim, bir de kalemim var elimde ve ben tüm umutların bittiği tüm kelimelerimin tükendiği yerdeyim!..
Bilinmezlikler almış beni, bilinmeyen bir yerde sensizim...
Her yer sırılsıklam, yağmur bulutları yüreğime yağıyorlar sanki...
Ömrün değil ama sözün bittiği, sızının dinmediği yerdeyim...
Tahammülümün bittiği son noktadayım!..

Hiç söylenmemiş sözler yazmaya ve yeniden cümleler kurmaya ihtiyacım var...
Yetmiyor bildiklerim! Seni düşünüyorum kalbimin en acı veren derinliklerinde...
Bütün gücüm bitiyor, acılar damla damla akıyor gözlerimden...
Ruhum çaresizlikler girdabında sıkışmış dayanılmaz acılar çekiyor... Kanayan gözlerimden sızılar damlıyor... Hayalin karşımdan bir an olsun gitmiyor... Her yer her şey sen kokuyor sanki delirtircesine... Her şey her yer senin kokuna bulanmış!..
Adım attığım, gördüğüm, ulaştığım her yer sen kokuyor...
Söylediğim her hece her kelime sen kokuyor... Bedenim sen kokuyor, ellerim sen...
Ruhum sen kokuyor yüreğim sen... Düşlerim sen kokuyor, hayallerim sen...
Tenim sen kokuyor saçlarım sen... Dudaklarım sen kokuyor nefesim sen...
Senin olduğun her yer aşk kokuyor, her anımda seni soluyorum sevgili...
Sen uğruna ağladığım, üşürken yandığımsın... Sen her gece hayalini üzerime yorgan misali örttüğümsün... Sen yastığıma uyku diye baş koyduğum, rüyalarımda gördüğümsün...
Keşke sen ben olsan; seni sevmenin ne kadar zor olduğunu anlasan...

Hala küskün sana kalbim ama yine gördüğün gibi dilimde ismin... Unuttum desem de inanma sakın, istesem de unutamam...
Dilim unuttum dese de kalbim unutmaz seni...
Hala aşkın içimde... Hasretin alev alev gönlümde...
Özlemini yenemedim içimde... Yokluğuna alışamadım sevgili...
Her ne kadar suskun ve dilsiz yüreğimle yazmış olsam da bu satırları, sakın bana hayat böyle bir yer, her şey bitip tükeniyor, her aşk hayata yenik düşüyor deme...
Senden sonra diye bir hayat var mı bilmiyorum ama, ben senle yaşayıp senle ölmeye, senle bitmeye hükümlüyüm sevgili!..
Bir sessizlik ki tüm benliğimi sarmış... Ağlamaklıyım bu gece...
Biraz dalgın, biraz da yorgunum... Bir çığlık kopuyor içimde...
Boğazımda hiç bulmadan yitirdiklerimin acısı, yutkunamıyorum...
Bu gece farklı hissediyorum içimdeki seni... Farklı düşünüyorum, farklı atıyor kalbim...
Duygularım, hislerim, özlemlerim birbirine karışıyor bu gece ve ben düşlüyorum düşlerimde, seviyorum seni...
Neden hala aklımdasın? Neden hala en sevdiğimsin?

Hala sorularımın bir cevabı yok!
Ve ben hala seninleyim en sensiz olduğum ya da olduğumu sandığım anlarda o kadar içimdesin, o kadar benimlesin, o kadar bensin ki seni bulamıyorum...
O kadar karışmışsın ki bana bulup çıkartamıyorum içimden...
Ve işte gidiyorsun... Bir hüznü savuruyorsun üzerime... Paramparça eden bir kasveti salıyorsun gecelerime... Kuytulara düşüyorum apansız... Acılar birikiyor yüreğime...
Tüm kelimeleri çırılçıplak bırakıp beynimde, batırıp yokluğunu yüreğime gidiyorsun...
Ve sen gidiyorsun ben kanıyorum...
Söylesene sevgili, eğer aşka kırgın olmasaydın yer alabilir miydim yüreğinde?..
Eğer sana geç kalmamış olsaydım hak eder miydim sevgini?..
Eğer birini sevecek olsan; o ben olur muydum?..
Gurur duyar mıydın beni sevmekle?..
Mutlu eder miydi seni gözlerim ve gülüşlerim?..
Benim için de iki satır karalar mıydın?..
Çirkin olmama rağmen güzel görür müydü beni gözlerin?..
Özleyince ağlar mıydı yüreğin?..
Kaybetmekten korkar mıydın?..
Vazgeçemediğin olur muydum?..
Dokunur muydun gözlerime gözyaşımı silmek için?..
Sen beni sevebilir miydin?..
Sahi, eğer sevseydin sen beni nasıl severdin?..
Bu soruları öyle çok sordum ki kendime, bilemezsin...
Ben sana hep sevdim dedim, sen hep sustun... Hani desen git başımdan, yeter!
Belki ağlardım, belki üzülürdüm ama seni sevindirmek adına hayalinle yaşardım bir ömür...

Sen hiç sonu belli olmayan bir sevgiye ömür adar mıydın? Ben adarım bunu biliyorsun... Belki de seni en çok korkutan bu... Seni böylesi çok sevmem... Yeryüzünde birçok insan böylesine sevilmek için can atarken sen bu sevgiden kaçıyorsun...

Beni kırmak mı?
Bence ondan öte... Çünkü kırılmamamı düşünseydin böyle daha çok kırıldığımı görürdün...
Ah sevgili! Yorgun ve bezgin yılların rüzgârına kapıldım sürüklenip gidiyorum eksikliğini duyarak sensiz yarım kalmışlığımı alıp götürecek ölüm anımı bekliyorum... Son nefesimi elimi tuttuğunda vereceğim gel artık acı çekiyor ruhum bedenimden gitmek için…

03 Şubat 2015
Ömer Sabri Kurşun




19 Ocak 2015 Pazartesi

Ölüm, acılı mı, acısız mı?

Değerli dostlarım; Allah, insanı çok özel yaratmış. Ölüm, acılı mı, acısız mı, bir anda mı, yoksa birilerine uzun süre muhtaç kalıp, sürünerek mi olacak bilmiyoruz. Ama hepimiz, bir gün bir şekilde öleceğimizi biliyoruz. Ne var ki, insanoğlu, günün birinde bir şekilde öleceğini bildiği halde, bu dünyada sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya da kurgulanmış. Yaş biraz ilerleyip, oranız buranız ağrıdığında, kalbinizin ritmi biraz bozulduğunda, sırtınızda bir adale ağrısı, ya da böbreğiniz de bir taş ağrısı olduğunda belki ölüm aklınıza geliyor ama yine de kendinize kolay kolay konduramıyorsunuz...

Bu konu hakkında düşünüp, ölüme yaklaşan insanların pişmanlıkları hakkında araştırmalar yapan Bronnie Ware isimli Avustralyalı araştırmacı, yazar bu konuyla ilgili yazdığı “Ölüm Öncesi İlk 5 Pişmanlık” isimli kitabında, insanların hayatlarının sonuna geldiğinde en fazla pişmanlık duyduğu konuları şöyle sıralıyor;

-“Keşke başkalarının benden beklediği hayatı yaşamak yerine hayallerimi gerçekleştirme cesaretim olsaydı”
-“Keşke bu kadar çok çalışmasaydım”
-“Keşke duygularımı ifade edecek cesaretim olsaydı”
-“Keşke arkadaşlarımla bağlantılarımı kopartmasaydım”
-“Keşke kendime daha fazla mutlu olmak için izin verseydim”
(bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim)

Hiç kimse, bu dünyadan göçüp giderken “Keşke daha çok para kazansaydım” ya da “Keşke belediye başkanı, milletvekili olsaydım” demiyor. Hatta belki bunlar aklına bile gelmiyor.
İnsanlar için önemli olan, hayatı olabildiğince özgür yaşamak. Davranışlarını, yaşam şekillerini, “Acaba biri görse benim için ne der ?” diye kaygılanarak yaşamak, vadenin sonuna gelindiğinde en büyük pişmanlıklar arasında yer alıyor.
Eski dostları, arkadaşları kırmak, onlardan uzaklaşmak; düşünceleri açıkça insanların yüzüne söylemek yerine; günün koşullarına ve rüzgârın estiği yöne göre yalpalayarak davranmış olmak, ömür biterken fayda etmeyen son pişmanlıklar arasında yer alıyor.

Tavsiye ederim. Siz de bir düşünün. O kaçınılmaz son an geldiğinde, biri size soracak olsa, pişmanlıklarınızı nasıl sıralardınız?
Ben bunun çok önemli bir sınav olduğuna inanıyorum. Öbür tarafa gittikten sonra, hesap verirken zorlanmak, cehennem ateşinin sıcaklığını hissedip, terden sırılsıklam olmak yerine oturun, hatalarınızı, günahlarınızı bir düşünün.

Bu aynı zamanda kendinize yaptığınız kötülüklerle de hesaplaşmak olacaktır. Belki hatalarınızı, yanlışlarınızı kendinize itiraf edecek cesareti bulabilirseniz, ömrünüzün geri kalan kısmını “ki Allah herkese uzun ömür versin” daha iyi ve hayırlı bir insan olarak geçirebilirsiniz... Bencilliğinizi ve egolarınızı bir kenara bırakın benlik elbisesini çıkarıp bizlik elbisesini giyin ve aynaya bakın önce. İnanın siz bile tanıyamayacaksınız yüzünüzdeki sevgi dolu dost gülümsemenizi. Ve dışarıya çıkın dudağınızda ki o gülümsemeyle. Göreceksiniz ki aldığınız selamlar çoğalacak çoğalan bu selamlar ürkek olmayacak eskisi gibi. Sıcacık sarmalayacak yüreğinizi…
Hiç kimse hayatı boyunca bir başkasının gözleriyle görüp bir başkasının kalbiyle hissedemeyeceği için kimse birbirinin ne çektiğini de bilemez. Kalbini dinle ve korkma…
Keşkesiz bir hayat yaşamak için…
1-Cesur olun.
2-Hırsınıza yenilmeyin.
3-Dürüst olun.
4-Kendinize ve çevrenize değer verin.
5-Mutluluğu kovalayın.

Şiirler bahane dostluklar şahane yaşamaya bakın.
Hoşça kalın dostça kalın, bir dost sesi duymak isterseniz telefonun ucunda bulacağınızı bilerek rahat kalın. Hep telefonun ucunda olacağım...
Kabul ediyorsanız bir dost selamı, uzanıp alın buradan ama heder etmeyin, kederlendirmeyin dostluğu...

Yılların yaprak misali döküldüğü, sevginin eridiği, insanın öz değerini yitirdiği şu âlemde, dostluğunu kaybetmemiş nadide insanlara, dostlarıma, sevgi bestesinin notasını yüreğinizde hissedeceğiniz, ümitlerinizin dostluklarla pekişeceği, gülücüklerinizin hiç bitmeyeceği, barış dolu, sağlıkla, sevgiyle, sevdiklerinizle, nice mutlu, riyasız, egolardan uzak yeni bir gün olsun yaşamınızda. Dün geçti yarın da henüz gelmedi. Dün için yapacak bir şey yok.
Yarına sağ çıkacağımız belli değil. Günün kıymetini bil… Allah’ım! Tüm dostlarımın yanı sıra benim de, ruhumu daraltma, kalbimi karartma, darda koyup aratma, Hak yolundan saptırma, beni senden başkasına yalvartma…
Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…

19 Ocak 2015
Ömer Sabri Kurşun



12 Ekim 2014 Pazar

O Sen Misin?






Birden bire o soruyu sordu adam… Oysa uzun süredir bekliyordu ki bu soruyu sormak için. Yorgundu kırık parça parça savrulan ruhu.

O Sen misin?
Devam etti... Susmak istemeksizin...

Sen miydin geldiğinde penceremin pervazına konan ak güvercin gibi canıma tıklayan?
Sen miydin söylenen söylenecek tüm şarkıların anlamı?
Sen miydin yazılan yazılacak tüm şiirlerin ilhamı?
Sen miydin romanların mutlu sonu?
Sen miydin filmlerde beklenen kadın?
Sen miydin gecenin kara karanlığında beklenen?
Sen miydin yalnızlığıma ağladığımda gözyaşlarımı silmek için kenarı aşk oyalı mendilini alıp gelen?
Sen miydin kapımı açtığımda yaz akşamlarının serin meltem rüzgârı gibi yüzüme dokunan serinlik?
Sen miydin saçlarımı okşayıp değip geçen, gökkuşağı gibi rengârenk aşkla gülümseyen gözler?.
Sen miydin avaz avaz çığlıklarda gönlüm seni ararken, çınarın arkasına saklanan?
Sen miydin bir çocuğun düşünce kanayan dizini öpen anne gibi, şefkatle yanaklarımdan öpen?

Sessizleşti o an akan sular durdu. Denizler dalgalanmayı kesti. Dünya dönmekten vazgeçti. O an durdu adam sadece kelimeler durmadı...
Neredeydin diye sormak istemedi adam? Neredeydin beni çok kırdılar parça parça ettiler yaraladılar...
Oysaki yüzündeydi cevap. Alın yazısında saklıydı aramak gerekiyordu Onu bulmak için bataklıktan, dikenli yollardan geçmek gerekiyordu. Tüm o kötü zamanların acıların bir sebebi olduğunu anlıyordu adam...

Bir daha sordu bu sefer sessiz bir çığlık gibi.
O sen misin?
Sen misin umudum geleceğim hayalim Kadınım sen misin?
Cevabı bilmek istiyordu oysa hemen beklemek zor geliyordu o kadar beklemişti ki…
O sen misin?
Sevgili,
O Senmişsin...

12 Ekim 2014
Ömer Sabri Kurşun





Son durak...

Eğer 9 Canlı Bile olsaydın,
An Fazla 8 Kez Kaçabilirdin Ölümden!
Bil ki 7 Düvele Sultan Dahi Olsan,
kursunsabriomer.blogspot.comYerin 6 Mekân Olacak Sana.
En Fazla 5 Metre Kumaş Götürebileceksin!
Kapatacaksın 4 Açsan da Gözlerini!
Bu 3 Günlük Fani Dünyada.
Azrail’e 2 Kat Olup Yalvarsan da Nafile,
Ecel Geldiğinde 1 Gün Öleceksin! ;
İşte, O An Her şey 0 dan Başlayacak.
Çünkü;ÖLÜM BİR YOK OLUŞ DEĞİL, YENİDEN DiRiLiŞTiR!

Ömer Sabri Kurşun

http://kursunsabriomer.blogspot.com


Bu sayfada

Dakika

Saniye
Misafirim oldunuz




https://kursunsabriomer.blogspot.com[diploma.gif]
Diploma  of  Ömer Sabri KURSUN