Powered By Blogger

GİRİŞ

Düşüncelerim,benim hayatım için seçtiklerim ve değiştirmenin yolu da kabullenmek, herşey için öncelikle şükretmek...
Kocaman bir evren kollarını açmış kucaklamak için bizi bekliyor.
Ve emin olun ki dünya hepimizin etrafında dönüyor...
Belki farkındasınız belki de değilsiniz ama gerçek bu!
Düşüncelerimiz ne ise biz o’yuz...
Yani bugün yaşadıklarınız, geçmişte kendiniz için düşündüklerinizin toplamı!
Gelecekte yaşayacaklarınız ise bugün ki düşünceleriniz ile şekillenecek tabii ki.
Bugün sahip olduğunuz herşeye şükrettiğiniz, teşekkür ettiğiniz ve istemeye devam ettiğiniz sürece...
Sahip olduğumuz(düşünce gücüyle)enerjiyle, olumlu ya da olumsuz düşündüğümüz her şeyi hızla hayatımıza çekiyoruz...
Ve çok ilginç insan bedenindeki enerji miktarı yaşadığı şehri(ne kadar büyük olursa olsun) bir hafta boyunca aydınlatacak kadarmış.
Şimdi geçmişe şöyle bir baktığımda içsel anlamda bunu bildiğimi fark ettim ve farkında olmayarak kullandığımı.
Ama önemli olan farkında olmak dolayısıyla hatırlamayı hatırlamak...
Şimdi farkındayım!

Ömer Sabri KURŞUN

Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma!Taşıyamazlar,kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar...
Üç çeşit dost vardır;birincisi ekmek gibidir her zaman istersin.İkincisi ilaç gibidir lazım olunca ararsın.
Üçüncüsü mikrop gibidir o gelir seni bulur.
*****
Karıncaya sormuşlar; '' nereye gidiyorsun?'',
'' dostuma'', demiş.
''Bu bacaklarla zor'' demişler.
Karınca; '' olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş...
Yolunda ölünecek dostlara...


https://kursunsabriomer.blogspot.com
Çeşit çeşit insanlar yanıltmasın sizi;
yalancılar, dürüstler, düz insanlar, zorbalar..
Gülümseyen kalpler arayın, az da olsa etrafı tarayın.
Gözlere mi sakın ha aldanmayın, sözlere hele hiç kanmayın.
Haydi rast gele...
Ş A N S I N I Z A...

27 Mart 2009 Cuma

ENAYİ DİYORLAR


Hayatımdaki değer verdiğim insanların..
Beni ..hastalandıkları zaman hayatın ruhlarına bulaştırdığı bakterilerden kurtulmak için kullandıkları bir antibiyotik gibi görmeleri nasılda canımı acıtıyor.

Ruhlarının yara almış yanlarını pansuman etmek bana düşerken,
benim iyileştirdiğim,benim onardığım yerlerde hak etmeyenler hüküm sürerken...
Bana yine yalnızlık düşüyor…

Sen bir tanesin, çok iyisin,canımsın, bebeğimsin,diyenler,aslında bir sonraki yaralarına lazım olacağını bildikleri ..
Bir merhemi kaybetmemek sağlama almak düşüncesi içerisinde olduklarını bildiğimi bilmiyorlar.

Yalanlarla süslenmiş,birkaç sözle,yapay sahte davranışlarla,entrikalarla kalbimi fethettiklerini zannedip,kendiyle kavgalarında hep yenik düşen,zavallı zayıf biri olarak görmeleri daha çok canımı acıtıyor.

Bütün gerçekleri tüm çıplağıyla görüyorum oysa hayatı,yalanı,riyakarlığı,kirlenmiş ruhları,kaybedilen değerleri.Merhametten,iyilikten yana karşılık beklemeden ..
Sevgi güzellik iyilik dağıtanlara enayi diyorlar bu devirde…

Oysa gerçek enayi kendileridir..
Benciliğin maddeleştirdiği kalpleriyle,gerçek sevginin açlığı içinde kıvranacaklar bir gün.

Çünkü insan verdiği kadarını alır.Başkalarının sırtından geçinmeyi yaşam biçimi haline getiren,vermeden alan kan emicilerden olmadım,ruhumu bencilliğe peşkeş çekmedim hiç...

Benimde cerahat tutmuş yaralarım var elbet.
Ama ben kimseyi yaralarımdaki mikrobu dağıtacak antibiyotik gibi görmedim.Kendi panzehirimi kendim ürettim içimdeki zehre,iyilikle güzellikle donattım yüreğimi ve gülümseyen yüzümün arkasına gizledim hayatımın gülmeyen yüzünü.

Kırgınım belki ama küs değilim kimseye.

Hani...insanın iyi yada kötü oluşunu hayat şartları belirlermiş ya

Önemli olan,yaralar aldım,ezildim..

Haksızlıkları yaşadım,düzen bu olmuş ayakta kalmak için ezeceksin vuracaksın
kıracaksın diyenlerden olmamak ve ruhunun kirlenen yerlerini,sevgiyle,hoşgörüyle yıkayıp arındırmak...
Adam gibi adam kalabilmek,adam gibi adam olabilmek aslolan…..



Sessiz çığlıklar Prensesi



http://kursunsabriomer.blogspot.com


SESSİZ ÇIĞLIKLAR PRENSESİ.

Benim adım

Sessiz çığlıklar PRENSESİ

Kaybolmuş

Yitirilmiş

Sevdaların sesiyim ben.

Ben aslında bir hayalim…..

Soyut….

Şeffaf……..

Üzgün ….bir hayal.

Yaşarım içimde,sensiz

Sessiz çığlıkları.

Bir ben ..

Bir yaradan..

Bir de okyanusların derinliklerinde,

Neptün duyar sesimi.

http://kursunsabriomer.blogspot.com

Kımıldanır yattığı yerden,hafifçe

Her damla gözyaşımda……

Yüreği biraz daha kor olur,

Sıkılır mengenelerle….

Gelmek ister ama gelemez..

Hapsolmuştur sessiz karanlıklara.

Yüce haybetiyle devşinir,

Bir sağa

Bir sola.

Devşinirde.denizlerde

Okyanuslarda depremler olur.

http://kursunsabriomer.blogspot.com

Kocaman,kocaman uçurumlar açılır…

Denizlerin,okyanusların..derinliklerinde.

Tarih öncesi yaşamış

Deniz canavarları,

Canlanırlar birde bire.

Gelirler diz çökerek>

Yüce heybetli NEPTÜN’ün önüne

Emret bize TANRI NEPTÜNdiye.

NEPTÜNkıvılcım saçan gözleriyle

Emreder onlara.

Gidin…gidin ....

PRENSESİMİ bulun diye.

Oysaki benim sesimi duyamaz onlar,

Beni ….beni….bulamaz onlar.

Çünkü ben sessiz çığlıklar

PRENSESİYİM

Kaybolmuş

Yitirilmiş

Sevdaların sesiyim.

Dökülür her yanımdan,

Bir şelale gibi gözyaşlarım.

Dökülürde…karışır

Bir köpük misali

Okyanuslara.

Her gözyaşı damlasında

Biraz daha yok olurum ben.

http://kursunsabriomer.blogspot.com

Ruhum ..

Bir deniz anası ..şeffaflığı ile..

Karışır gider

Okyanusların derinliklerine.

Ararım sevdiğimi..

Engin maviliklerde.

Esir kalmıştır NEPTÜN

Karanlıklar prensinin elinde.

Gözyaşlarım,asit yağmurları olmuştur.

NEPTÜN’ün kelepçelerini eritebilmek için

Yağmıştır denizlerin

Okyanusların üstüne.

Gözyaşlarım ..ılgıt ılgıt..

Karışınca denizlerin

Okyanusların içine ..

İşlemiştir NEPTÜN’ün kolarındaki

Kelepçelere.

Kelepçeler bu sevda gözyaşlarından

Erimiş NEPTÜN esaretten kurtulmuş…

Sesiz çığlıklar PRENSESİ

Yitirilmiş

Kaybolmuş sevdaların sesi,

NEPTÜN ile bir beden olmuş.

İşte o anda,

http://kursunsabriomer.blogspot.com

Gökte şimşekler

Denizlerde

Okyanuslarda

Fırtınalar kopmuş.

Yer ..gök..

Bir olmuşta ..kırk gün

Kırk gece yağmurlar yağmış.

Gökler ağlamış..

Dağlar taşlar inlemiş..

Denizler

Okyanuslar..

İskenderiye fenerine kadar yükselmiş.

Sular durulmuş..

Denizler okyanuslar..

Köpük köpük….

Bembeyaz çarşaf olmuş.

Ama NEPTÜN‘le sevdiğinin

Bir beden olup,

Yok olduğu,

Yerin adı rivayettirki

Kayıp şehir ATLANTİSolmuş.

O gün bu gündür

Denizciler arar dururmuş

NEPTÜN'ü ve sessiz çığlıklar

Yitirilmiş sevdalar

PRENSESİNİ.

http://kursunsabriomer.blogspot.com

(a)


Hayat Bizim Çabamızla Güzeldir



http://kursunsabriomer.blogspot.com/
Her şey zıddı ile bilinir…

Acı olmazsa tatlı,

Kötü olmazsa iyi,

Çirkin olmazsa güzel,

Ölüm olmazsa yaşam,

Yokluk olmazsa varlık,

Hastalık olmazsa sağlık,

Çileler ve hüzünler olmazsa mutluluk,

Nasıl bilinebilir!



Çoğu zaman herkesin hayattan nefret ettiği anlar olmuştur.

Bazen ölsem de kurtulsam dediğimiz anlar…

İşte böyle bir anda Azrail kapımızı çalsa ve ruhunu almaya geldim dese,

Kaçımız buyur içeri deriz.

Biraz önce bıktım artık yaşamak istemiyorum diyorduk, ama Azrail’e de kapıyı açmak istemiyoruz. Demek ki her şeye rağmen yaşamak istiyoruz…

Hayat standardı bizlerden daha zor olanları düşüneceğiz, bizlerden iyileri değil. İsyan etmek, bağırıp çağırmak, birilerinin hayatına bakıp sürekli imrenmek veya kıskançlık krizlerine girmek çözüm değil!

Hayatın renklerini biz aramalıyız.

Hayat hep siyah-beyaz renklerden oluşuyor ve başka renk göremiyorsak,

Siyah ve beyazında bir renk olduğunu kabul edip bu iki renkle mutlu olmaya çalışmalıyız.

Güzel görme, güzellikler bulma adına çabalarımız olmalı! Değiştiremediğimiz şeyler içinde üzülmemeli ve ruhumuza eziyet etmemeliyiz.

Kader defterinde bizim için uygun görülen hayatı;

Kabul ederek,

Küsmeden, Onunla barışık yaşayarak,

Geçmişe hayıflanmadan,

Yapamadıklarımızı ve keşkelerimizi bir yana bırakarak,

Umudunuzu kaybetmeden,

Mevcut hayattan mutluluğu nasıl sağabilirimin hesabının yaparak,

Hayat yolunun bundan sonraki kısmında güzellikler de, engellerde olabileceğini düşünerek,

Neden ve niçin’lerle boğuşmadan,

Hayattan çok şey beklemeden, beklentilerimizi abartmadan,

Hayatın ellerini bırakmadan (nasıl olsa o bizi bir gün bırakacak acele etme)

Bir kere dünyaya geldiğimizin, bir defa yaşama hakkımızın olduğunun, başka şans tanınmayacağının bilinci ile:

Kabulleneceğiz!

Yaşayacağız!

Güzelleştireceğiz!

Seveceğiz!



25 Mart 2009 Çarşamba

Ben Bunları Kendim İçin Yaptım…




http://kursunsabriomer.blogspot.com

Ben Bunları Kendim İçin Yaptım…

Bile bile girdim bu oyuna. Ne olursa olsun hep dışında kalacağımı bile bile, beni oyununa al istedim.

Bir kenarda durup senin yaşamını izleyerek sessizce sıramı bekledim. Ve hep sevdim seni. Sen gülerken, ağlarken, severken, kanarken, kanatırken, orada öylece durup sevdim seni. Elimden de başka birşey gelmedi.

Hiç şikayet etmedim senden. Hiç şikayet etmedim sevginden. Hiç şikayet etmedim sevgisizliğinden. Asla sevilmek için sıramın gelmeyeceğinden.

Bilerek girdim bu oyuna. Ve çıkıp gitmeyi, seni bırakmayı, seni artık sevmemeyi göze alamayacağıma göre şikayet etmeye de hakkım yoktu.

Kendimce sebepler buldum. Kendimce haklar verdim, kendimce haklar aldım kendimden. Sadece küçük bir ihtimal için kendimce senin oyunlarınla savaştım.Senin hayatın tüm gerçekliğiyle sürüp giderken gözlerimin önünde, ben kendime yalanlardan bir yaşam yarattım.

Hiç şikayet etmedim. Hiç suçlu aramadım. Çünkü ben bunları sadece kendim için yaşadım.

Kendim için sevdim seni. Seni sevmek beni yaşama yakın tuttuğu için. Seni sevdikçe kendime bağlandığım için. Seni sevdikçe herşeyi sevdiğim için.

Ben bunları kendim için yaptım.

Hiç bir zaman bir hayatım olmayacağını bile bile. Senden bir hayat istemeye hakkım olmadığını düşüne düşüne. İçten içe beni çok sevmeni isteyerek ve bunun hiç olmayacağını bilerek sevdim seni.

Elimden de başka bir şey gelmedi.

Sonra yoruldum orada öylece durmaktan. Dahil olmadığım bir yaşamı izleyerek içindeymişim gibi davranmaktan. Yoruldum dışarıda kalmaktan. Buna hakkım yoktu farkındaydım. Çünkü ben bunları kendime, kendim yaptım.

Zor zamanlarında elinden tutarken bunun bir anlamı olmadığını bile bile yaptım. Sen ağlarken kanayan yüreğimin yalvarışlarını duymayacağını bile bile sarıldım sana. Sen hayattan vazgeçerken umurunda olmadığını bile bile yalvardım. Sadece bir an için seni mutlu edebilirsem, dünyanın en mutlu insanı olduğum için çırpındım seni mutlu etmek için.

Sadece kendim için.

Aciz bir aşktı bu. Bencil bir aşktı bu. Çaresiz ve imkansız bir aşktı bu.

Ama yine de çok büyük bir aşkla yaşadım bunları.

Sadece kendim için yaşadım.

Yoruldum sonra. Sen de benim için birşeyler yap istemeye başladım. Benim için yapacak hiç birşeyin olmadığını bile bile istedim.

Mesela sevebilirdin beni.

Seni sevdiğim kadar olmasa da sevebilirdin, az da olsa, bir anlık da olsa, gücün ne kadarına yetiyorsa mesela…


(a)


Teneke sobalar…



Bekir COŞKUN  





Teneke sobalar…

SOBALARIMIZ tenekedendi.

Ağırlıktan yanlara doğru hafif açılmış dört ayağı, odunları koymak için büyük, hava ayarı için küçük sürgülü kapakları vardı.

Borular önce tavana doğru yükselir, sonra dirsekle döner, duvardaki deliğe girerdi.

Bir-iki yerinden telle tavana ya da duvarlara bağlanırdı borular, ki başımıza düşmesin.

Soba altlıkları, üzeri teneke ile kaplı tahtadan yapılırdı. Kenarları dört parmak yüksekliğinde ve yapan ustanın zevkine göre çivinin ucuyla süslenirdi…

Yakıldığında genelde evi duman basardı. Kapıyı-pencereyi açardık ve paltolarımızı giyerdik, baca ısınıp da sıcak hava doğal yolunu bulana ve ev ısınana dek. Ve ısındıkça çıtır çıtır sesler gelirdi borulardan, toplanırdık teneke sobanın başına.

Sobalar evin fırınıydı, ocağı, çocukların çalışma salonu, kestaneci, mısırcı, çayhanesi, büyüklerin kütüphanesi, kedinin uyku yeri, ailenin toplantı mekánı…

Yuva olmanın, sevginin, özlemlerin, umutların, hayallerin çatırdadığı yer…

Sıcaklıktı sobalarımız…

*

Ben kalorifer peteklerini hiç sevmedim.

Borularla ayrı ayrı odalara bölündü sıcaklıklar.

Duvarlara takılan kalorifer petekleri aslında bizi bölüyordu, farkında değildik. Kız ile oğlan odalarına çekildiler. Anne yemeği mutfakta yapıyor artık.

Baba kitabını nerede okusa olur.

Evi artık duman basmıyor, hep birlikte yaşanan minik duman savaşının o unutulmaz işbirliği son buldu. Yuvalar odalara dağıldı, kestaneci gitti, mısırcı orda değil, çay ocağı kapandı, kedi kayboldu ortadan…

Hikáyeler, anılar, sohbetler, bir arada olmanın o damak tadı, o yuva olmanın ısısı bitti…

Bir teneke soba giderken neler götürdü bizden farkına varmadık bile.

(………)

“Doğalgaza çok zam geldi” diyorlar:

“Zam geldi, ısınmak artık daha pahalı…”

Modern hayat böyle istiyor, ne yapacaksınız?

Bu size medeniyetin getirdiği ağır fatura gibi gelebilir, ama bir teneke sobanın götürdükleri yanında lafı mı olur a dostlar.

Bizim bir teneke sobamız vardı…

Türk olmak…



Kasım 28, 2008

Amerika’dan bir vatandaşımızın (Türkiye’nin abd seattle Fahri Konsolosu olan Sn. J.Ufuk Gokcen) ‘Türk olmak nasıl bir duygudur?’ konulu yazısı.

Aslında çok şeydir,Türk olmak.

Türk olmak,Osmanlı’nın borcunu ödemektir.Hovarda babanın borçla yaşayan evladı gibi.Kosova’da ve Bosna’da,Batı Trakya’da ve Makedonya’da bilmem kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir.

Türk olmak Kıbrıs’ta,Hocalı’da,Anadolu’da ve Balkanlar’da soykırıma uğrayıp karşılığında yapmadığın soykırımla suçlanmaktır.

Türk olmak faşist olmaktır,vatanına,milletine,tarihine sahip çıktığında…

Türk olmak demokrat ve çağdaş olmaktır,vatanına, milletine,tarihine sövdüğünde…

Türk olmak lisanının Avrupa’da yasaklanmasıdır ve yine Türk olmak kendini ve derdini anlatamamaktır.

Avrupa’da hor görülmek Türk olmaktır,ataların bir çok asır önce Viyana’yı kuşattığı için ve hoş görülmemektir tabii ki sadece kuşatıp;
Napolyon gibi bütün Viyana’yı yakmadığın için.

Türk olmak Selanik’te Pontus Anıtı’nın,Viyana’da çiğnenen yeniçeri minberinin ve Malta’da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin önünden geçmektir.

Türk olmak zordur,çetindir ve eziyetlidir.Üç kıtadan dönüp,bir küçük yarımadada misafir muamelesi görmektir.Sayısız imparatorluk kurmak Türk olmaktır,aynı zamanda sayısız imparatorluk yıkmak da Türk olmaktır.

Arabaya koşulan ilk atın vatanında, ilk yazılı antlaşmanın imzalandığı yurtta, yazının bulunduğu,paranın icat edildiği her metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta,kalkınmak için yabancı sermaye beklemektir.

Türk olmak; Truva’dan bu yana,Sümer’den bu yana serpilerek gelse de,tarihten eski bu topraklarda,bütün zamandan damıtılarak gelen yüksek değerlerine rağmen,bir haftalık hafıza ile yaşamaktır.Doğu Roma’yı da Batı Roma’yı da yıkıp,yeni Roma olan AB’ye girmeye çalışmaktır Türk olmak.

Türk olmak,Mostar’da köprüdür,Kerkük’te kaledir,İstanbul’da Kızkulesi’dir, Anadolu’da buğdaydır,Çukurova’da pamuktur,Ege’de tütün,Karadeniz’de fındık, Trakya’da ayçiçeğidir.

Türk olmak Çanakkale’de ölmektir.Çanakkale’de ölmeden önce düşmana su vermektir, onun yaralısını sırtında kendi hastanesine taşımaktır.
Düşmanın ardından rahmet okumak,kanlısından helallik almaktır.
Sabahları odana rahmet dolsun diye,camı açmaktır.Kar yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir.Balkon köşesine kuşlar için,kışın ekmek kırıntısı,yazın su koymaktır.Yağmura rahmet,kara bereket diye bakmaktır.

Türk olmak,harap bir ülkede,zengin ülkelerin müstemlekesini reddedip,tahtadan kılıç ve ipten üzengi ile,paylaşacak ve sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen, yedi düvele meydan okumaktır.

Türk olmak askere davul-zurna ile uğurlanmaktır,belki de dönmeyeceğini bilerek.Türk olmak,annenin şehit oğlunun ardından‘Bir oğlum daha olsun,onu da vatan için göndereceğim.’demesidir.Babanın gözyaşlarını tutarak,tabutuna son kez dokunurken ‘Vatan sağ olsun!’demesidir.

Türk olmak‘Türk çayında radyasyon olmaz!’yalanları ile,‘Gusül abdesti alana AIDS bulaşmaz!’dolanları ile yaşamaktır.Her hükümetin enkaz devraldığı,ama asla ardında enkaz bırakmadığı ülkede olmaktır.

Türk olmak,ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir.Aynı nedenle Türk olmak,yemeği ziyan etmekten korkmaktır.Göz hakkına,diş kirasına saygıdır.

Türk olmak.Evindeki bir kap aşın yarısını tanrı misafirine vermektir.
Kendi yerde,misafiri döşekte yatırmaktır Türk olmak.

Türk olmak, milli maçta ağlamaktır.Ayhan Işık’a,Belgin Doruk’a aşık olmaktır.

Türk olmak,aşkını ölesiye sevmektir.Aşkı için ölmektir,öldürmektir.Sevdiceğinin elini bir kez tutamadan, toprağa girmektir.En güzel aşk şiirlerini yüreğinde hissetmektir.Eşkiyaya türkü yakmaktır,Türk olmak.
Milletine sövmektir,ama başkasına sövdürmemektir,Türk olmak.

Türk olmak Yunus’u bilmektir,Aşık Veysel’i sevmektir.Mevlana’yı,Hacı Bektaş-ı Veli’yi ve Hoca Yesevî -tek bir satırını okumasa da yüreğinde taşımaktır.
Türk olmak,saz çaldığında,ney üflendiğinde,kös dövüldüğünde ve kaval çaldığında, yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir,
bir de Yemen Türküsü’nde…
Hayatın sana verdiklerine‘Nasip’,vermediklerine‘Kısmet’ demektir.
Her işin‘Hayırlısına’inanmaktır ve ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir.

Türk olmak,Asya’da batılı,Avrupa’da doğulu diye tepki görmektir.
Irk sözünü bilmeden yaşamak,yaradılanı Yaradandan ötürü sevmektir.
Magazin programları ile dizilerin arasına sıkışsa da,silkinip üzerindeki ölü toprağını atabilmektir.

Türk olmak,mahalle maçı için aynı saatte,on kişi buluşamazken,milyon kişinin bir araya gelmesidir.
Tavla oynarken bile kavga ederken,milyon kişinin kavga etmeden gösteri yapabilmesidir.

Türk olmak,buhran zamanında Arjantin’de de mağazalar yağmalanırken,daha ağır buhranda sıraya girerek,sorumlusuna en ağır cezayı tek bir cam kırmadan sandıkta kesmektir.

Türk olmak en zayıf gününde bile dünyaya meydan okumak,en dertli gününde bile her ufunetin bir şafakta biteceğini bilerek tevekkül göstermektir.

Zor iştir Türk olmak.Türk olmak Anadolu’da her düşen yağmur damlasına hamdetmek,her çıkan başak için şükretmektir.

Türk olmak, medeniyetler mezarlığı Anadolu’da dik durabilmektir.

(a)


Son durak...

Eğer 9 Canlı Bile olsaydın,
An Fazla 8 Kez Kaçabilirdin Ölümden!
Bil ki 7 Düvele Sultan Dahi Olsan,
kursunsabriomer.blogspot.comYerin 6 Mekân Olacak Sana.
En Fazla 5 Metre Kumaş Götürebileceksin!
Kapatacaksın 4 Açsan da Gözlerini!
Bu 3 Günlük Fani Dünyada.
Azrail’e 2 Kat Olup Yalvarsan da Nafile,
Ecel Geldiğinde 1 Gün Öleceksin! ;
İşte, O An Her şey 0 dan Başlayacak.
Çünkü;ÖLÜM BİR YOK OLUŞ DEĞİL, YENİDEN DiRiLiŞTiR!

Ömer Sabri Kurşun

http://kursunsabriomer.blogspot.com


Bu sayfada

Dakika

Saniye
Misafirim oldunuz




https://kursunsabriomer.blogspot.com[diploma.gif]
Diploma  of  Ömer Sabri KURSUN