Bir yansımadır sadece,akıp gidermiş gibi görünen yollar.
Oysa hepsi içimize doğru uzanır kaybolmuşluğun verdiği sızıyla...
Dikiz aynasından bakıldığında, arkada uçuştuğunu gördüğümüz kuru yapraklar gibidir ömrümüz;
Rüzgârla savrulup, yol kenarına doğru bir kavis çizerek havalanan ve sonra tekrar yola düşen. Ömrümüzün yollarında yaşlanır o yapraklar.
Yollar hep birbirine çıkar. Bir bilinmeze uzanırken her biri, bazı insanları birleştirir,bazılarını ayırır. Bu yüzden bazı yollar gözyaşı besler yüreğinde.Tren düdüğünün raylara vuran sessiz çığlığı gibi... Raylar birbirini izler.Uzayıp gittikçe,belirsizliğe gömülür her biri.
Sonra ani bir kararlılıkla bir yöne kıvrılıp gözden kaybolur Bakakalırsınız ardından.
Ne diyecek bir söz kalmıştır artık, ne yapacak bir şey.
Bir “hoşçakal”ı bile çok görmüşlüğünün sızısı vardır yüreğinizde.
Bütün gidenler bir bir geçer gözünün önünden...
Ama içimizdeki yollar bir türlü “gitmek” düşüncesine götürmez bizi.
Çizilmiş yolların mecburiyetidir bu.Gidilmesi gereken yollar vardır, bu yüzden korkarız bilinmeze uzananlardan.
Bazı yollar da buluşmanın sevincini armağan eder bize.Camların ardından süzülüp giden bu yollarda, geceyi bir gerdanlık gibi süsleyen yıldızlar parıldar.Her biri bir heyecan parıltısıdır gönlümüzün kıyılarında. Uzayıp gidermiş gibi görünen şey yol değildir o zaman; anne kokusudur, sevgilinin umutla bekleyen gözleridir, hasretin içimizdeki kıpırtısıdır.İşte o zaman bir ağaç filizlenir usulca.
Ta yüreğine kök saldığını hissedersin.Bu ağacın gölgesinde uzanır içindeki yollar.
Yeşil yaprakların arasından yola süzülen ışığı izlerken dikiz aynasından,o kadar rahatlarsın ki,kuru yapraklar kayboluverir bir anda.
Ömer Sabri KURSUN