O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Can Yücel
Sonunda diyorum .. Fazla ağrılı oldu - mecazi değil gerçekten- ama sonunda farkına vardım gerçeklerin. Sonunda farkına vardım önemli olanın kim olduğunun. Gece güne dönünce hatırladım... aslında unutmaya çalıştıklarımı, zihnimi bulandıranları... Nefret ettim ve bıraktım. En kötü alışkanlığımı bırakmaya çalışıyorum şuan. Kendi 'AMATEM'imde..
Ne kadar inanırdım eskiden doğru insanların olduğuna.. şimdiyse değişti tüm düşüncelerim.. elimden geldiğince sivrilttim kendimi.. doğru insan yok! ‘ulan ne yaşadın da eminsin bu kadar’ , ‘ ne yaşadın da yoruldun bu kadar’..
Zamanla onlar gibi oluyorum.. nefret ettiğim insanlara benziyorum. Eleştirdiklerim gibi.. öğren artık! Ahmaklık yapma daha fazla! ‘dünya acımasız bir yer ve biz buraya acı çekmeye geliyoruz’ .. ama ben şimdiden yoruldum. Başkalarıyla olmaktan.. başkaları olmaktan.. bugüne kadar olan her şeyden ders çıkar o zaman ! yap artık bunu! Erteleme ! aslında yanında kimse yok bunu biliyorsun.. artık biliyormuş gibi davranmaya başla .. sen ve duvarların .. sadece .. Artık oyun bitti.. perde kapanmalı! Daha fazla acımamalı canın!
* Yalnız da ayağa kalkabilirim ...
Ömer Sabri Kurşun
Uğruna ölmekse eğer seni yaşatmak,bin defa ölürüm de adına leke sürdürmem...
Gururdur, namustur bayrak ve sancak, aksa da kanım korkma; haini güldürmem...
"Bankacılar paranın sahte olup olmadığını anlamak için, parayı ışığa doğru tutup,
bakın bakalım içerisinde ATATÜRK var mı, yok mu?
İçerisinde ATATÜRK olmayan adamlara iltifat etmeyiniz.
Cumhuriyete sahip çıkınız."
GİRİŞ
Düşüncelerim,benim hayatım için seçtiklerim ve değiştirmenin yolu da kabullenmek, herşey için öncelikle şükretmek...
Kocaman bir evren kollarını açmış kucaklamak için bizi bekliyor.
Ve emin olun ki dünya hepimizin etrafında dönüyor...
Belki farkındasınız belki de değilsiniz ama gerçek bu!
Düşüncelerimiz ne ise biz o’yuz...
Yani bugün yaşadıklarınız, geçmişte kendiniz için düşündüklerinizin toplamı!
Gelecekte yaşayacaklarınız ise bugün ki düşünceleriniz ile şekillenecek tabii ki.
Bugün sahip olduğunuz herşeye şükrettiğiniz, teşekkür ettiğiniz ve istemeye devam ettiğiniz sürece...
Sahip olduğumuz(düşünce gücüyle)enerjiyle, olumlu ya da olumsuz düşündüğümüz her şeyi hızla hayatımıza çekiyoruz...
Ve çok ilginç insan bedenindeki enerji miktarı yaşadığı şehri(ne kadar büyük olursa olsun) bir hafta boyunca aydınlatacak kadarmış.
Şimdi geçmişe şöyle bir baktığımda içsel anlamda bunu bildiğimi fark ettim ve farkında olmayarak kullandığımı.
Ama önemli olan farkında olmak dolayısıyla hatırlamayı hatırlamak...
Şimdi farkındayım!
Ömer Sabri KURŞUN
Üç çeşit dost vardır;birincisi ekmek gibidir her zaman istersin.İkincisi ilaç gibidir lazım olunca ararsın.
Üçüncüsü mikrop gibidir o gelir seni bulur.
*****
Karıncaya sormuşlar; '' nereye gidiyorsun?'',
'' dostuma'', demiş.
''Bu bacaklarla zor'' demişler.
Karınca; '' olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş...
Yolunda ölünecek dostlara...
yalancılar, dürüstler, düz insanlar, zorbalar..
Gülümseyen kalpler arayın, az da olsa etrafı tarayın.
Gözlere mi sakın ha aldanmayın, sözlere hele hiç kanmayın.
Haydi rast gele...
Ş A N S I N I Z A...
9 Nisan 2009 Perşembe
Artık özgürüm; öyle yalnızım ki
Can YÜCEL/Boşver be yaşı başı
..şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna,ondan haber ver?
Koyma bir kenara yüreğini,aç kapılarını,gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama,gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,bırak aksın yollarına.Yağ geç,yık geç,kimse inanmazsa inanmasın.Sen inan yüreğine,hem ona geçmezse kime geçer sözün?..
Büyü büyü... bak ellerin ayakların kocaman.Aklın da maaşallah yerinde,e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.Akıllı ol,yüreğin gelir peşinden,boşver yaşı başı,aşk var mı aşk,sen ondan haber ver?
Takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir,kış günü,öl gitsin...
Parayı pulu savurup,bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin,savrul gitsin...
Boş ver be yaşı başı,kim tutar seni kim,kendi yüreğinden başka kim?.
Aklını al da öyle git,ister bir duvara,ister bir od aya,ister kıra
bayıra vur da git.Dert etme ellerini,onlar da gelir seninle bırakmadıkça
birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, seveceksen ve öleceksen uğruna...
Yaşa be, yaşa da öyle git,gireceksen toprağa...
Yaş 70'e(burası herkese göre değişir)gelse bile,hayat daha bitmemiş.
Sen mi biteceksin?
Çekeceksen bile bayrağı,
yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin?
Can Yücel
SENİNLE OLMANIN EN GÜZEL YANI NE BİLİYORMUSUN?
Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda bos
yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek.Ve
buradayken bile seni çılgınca özlemek.
Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak.Senin yanında olan
seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
Seninle olmanın en mutlu yani ne biliyor musun?
Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte.Elimde kır çiçeğiyle
seni beklemek...Ayni mekânlarda aynı yiyecekleri yemek.
Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak..
Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin
her mısrasında seni bulmak.
Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı
umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek...Sevgili yerine
yıllarca dost kalmayı başarmak.Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin
yerinde.Kanadıkça tuz yerine göz yaşlarımı basmak yüreğime.
Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
Nereden bileceksin? Sen benimle hiç olmadın ki.Olsaydın avuçlarım
terlemezdi...Isırmazdım dilimin ucunu...Özlemezdim seni
yanımdayken...Kıskanmazdım. Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım
yağmurlarda...Yıldızlara aya dert yanmaz böyle her şarkıda sarhoş
olmazdım.Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım
sandaldan denize...Ve her kulaçta haykırırdım seni
Ama sen hiç benimle olmadın ki...
Ya aklın başka yerdeydi ya yüreğin.
CAN YÜCEL
Aşkı kadınlar başlatıyor
Prof. Dr. Tuncay Özgünen, Selçuk Üniversitesi tarafından Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında Meram Tıp Fakültesi’nde düzenlenen“Aşkın ve Sevginin Fizyolojisi”konulu konferansta bir konuşma yaptı.Aşk kavramının kadın ve erkekte ergenlik çağlarında başladığını ifade eden Özgünen,sevgi kavramının ise kişinin kendisini “ben kimim, neyim, neden dünyaya geldim” gibi sorularla tanımaya başladığı 5 yaş sürecinde ortaya çıktığını dile getirdi.
Aşk dürtüsü başlarken 4 duyunun harekete geçtiğini vurgulayan Özgünen,“Aşkın başlaması için ilk olarak karşımızdaki insanın kokusunun beynimizdeki aşk dürtülerini uyarması gerekiyor.Daha sonra sesini ve görüntüsünü beğendiğimiz kişiye dokunmak istiyoruz”dedi.Özgünen,kadının koku yolu ile karşısındaki erkeğin bağışıklık sistemi hakkında bilgi sahibi olduğunu dile getirerek,şunları söyledi:“Eşler seçim yaparken kendi bağışıklık sisteminden çok daha farklı bir sisteme sahip olan kişilere yönelir.Bunun nedeni ise kadının doğacak çocuğunu daha gelişmiş bir bağışıklık sistemiyle dünyaya getirmek isteğidir.İlk olarak kokuyla başlayan sinyaller,daha sonra gözlerle kurulan iletişim, ses ve dokunma ile aşkı ortaya çıkarır.Bu nedenle aşk, hiçbir zaman erkek tarafından başlatılmaz,seçimi kadınlar yapar.”
“ERKEĞİN KENDİNE ÖZGÜ KRİTERLERİ YOKTUR”
Sinyalleri kadınların gönderdiğini ve daha sonraki sürecin erkek- kadın ilişkisi içinde geliştiğini vurgulayan Özgünen,şöyle devam etti:“Eş seçiminde erkeğin kendisine özgü kriterleri yoktur.Erkek, biyolojik olarak güzel olana yönelir.Çocuğunu en sağlıklı şekilde taşıyacak, besleyecek, doğuracak ve bakacak kadını arar. Kadın ise özgüldür. Belirli bir sisteme göre ölçer,tartar ve iyi partneri seçmeye özen gösterir.İlk olarak erkeğin kokusunun kendisine uygun olup olmadığına karar verir daha sonra görüntüsüne dikkat eder.Zeka, güvenilirlik, iletişim,erkeğin kendinden mutlu olması kadınların aradığı özelliklerdir. Kadın için cinsellik son sıralardadır.”
Özgünen,erkeğin karşı cinse agresif tutum ve davranışlarla kendisini göstermeye çalıştığını,kadının ise bu süreçte vücut dilini kullanarak erkeği kendisine çekmek istediğini söyledi.
Eğer!...
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
..........
..........
CAN YÜCEL'den/Yaşamın en tatsız tarafı.
Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir...
Şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel, hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mı?
Cami'de uyanıyorsunuz.
Bir tahta sandık içerisinde, herkes karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua
ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette tabuttan doğruluyorsunuz,
yaşlı, olgun, ve ağırbaşlı olarak.
Herkes etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatl ar, çocuklar torunlar hepsi
hazır.
Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı
alıyorsunuz.
Ne güzel, hazır maaş, hazır ev...
Altmışlı yaslara kadar garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz.
Sağlığınız gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün size hoş geldin
hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz.. ve genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübelibir insan
olarak ise başlıyorsunuz.
Herkes karsınızda el pençe diva n...
Vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor.
Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor, fevkalade.....aman ne güzel günler
başlıyor... derken bir gün patron size artık üniversiteye gitsendaha iy i
olur diyor.
Bu arada babanız ortaya çıkmış, 'fazla çalıştın' diyor 'artık eve dön, işi
bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun...'
Keyfe bakar mısınız?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden, su gölden bir dönem
başlıyor.
Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.
Derken anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlı yor, araba kullanma
derdi de yok artık....
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, 'evde otur, keyfine bak,
oyuncaklarınla oyna' diyorlar.
Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hatta
bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvaletkullanmamaya başlıyorsunuz.
Derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli
dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır.
Bir gün karanlık ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz. Beslenmek için
ağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor, sıcacık,
yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda yaşıyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz.
Veeeeee....
En güzeli de......
Günün birinde müthiş keyifli bir geceyle hayatiniz bitiyor...
CAN YÜCEL
Son durak...
Eğer 9 Canlı Bile olsaydın,
An Fazla 8 Kez Kaçabilirdin Ölümden!
Bil ki 7 Düvele Sultan Dahi Olsan,
Yerin 6 Mekân Olacak Sana.
En Fazla 5 Metre Kumaş Götürebileceksin!
Kapatacaksın 4 Açsan da Gözlerini!
Bu 3 Günlük Fani Dünyada.
Azrail’e 2 Kat Olup Yalvarsan da Nafile,
Ecel Geldiğinde 1 Gün Öleceksin! ;
İşte, O An Her şey 0 dan Başlayacak.
Çünkü;ÖLÜM BİR YOK OLUŞ DEĞİL, YENİDEN DiRiLiŞTiR!