Bir uçumluk da olsa varabilmek için dostların doruklardaki yüreklerine, biledim kalemimi, başladım yazmaya… Mutlulukla başlayalım güne deyip mutluluğa düşürdük kalemin izlerini bu sabah, bakalım kalem ne der dostlar ne der diye şu mutluluk denene...
Nedir mutluluk?
Peki;
Tanımlanabilir mi? Ölçülebilir mi? Artırılabilir mi? Belirleyicileri nelerdir?
Mutluluk, konusu ilk çağlardan beri insanların gündeminde olmuştur. Aristo’dan beri mutlulukla ilgili açıklamalar yapılmış ve sözler söylenmiştir. Herkesin sahip olmak istediği “en yüce amaç” olarak ifade edilen mutluluk kavramı ile ilgili bilimsel çalışmalar ise 1960’ lardan sonra görülmeye başlanmıştır.
Herkes tutturmuş bir mutluluk isteği, aldı başını gidiyor. 'Mutlu olmak istiyorum' diyenler ne istediklerini biliyorlar mı acaba? Mutlu olma kriterlerinin farkındalar mı? İyi hissetmek için ne bekliyorlar bu dünyadan böyle, senelerce erişemiyorlar?
Hayatımıza can veren, renk getiren olgulardan birisi ve en önemlisidir mutluluk… Kimi zaman üzüntü dediğimiz o ateşten gömleği giyme pahasına ulaşırız mutluluğa; kimi zaman piyangodan çıkar önümüze veya bir sabah sürprizi gibi karşılarız mutluluğu, mahmur gözlerle kapımızda...
Belki mutluluk, gök kuşağında bir renk olmayı istemek, bir çocuğun elinde hünerlerini sergileyen bir uçurtmanın, rüzgâra böbürlenmesi; yaşlı bir bünyenin göz bebeklerindeki manadır. Birbirleri için hızla çarpan kalplerin adrenalin yüklü tınısıdır belki de… Belki de mutluluk güneşli bir sabahın gizeminde, denize nazır sabah kahvaltısını, simit ve ayranla açmaktır. B ir kaç saat sonra da şöyle şerbet niyetine bir bardak çay yuvarlamaktır mideye…
Kundaktaki bir bebeğin altının temiz olması, etrafına neşe saçması ya da mışıl mışıl uyuması için yeterlidir. Daha başka beklentisi yoktur anne babasından. Dört beş yaşlarında bir çocuk, birkaç oyuncak sahibi olduğunda sevgiyle sarılır ailesine. Sokakta daha fazla kalabilme istediği dışında olağan şeyler beklemez.
Peki yaşı biraz daha büyültsek öyle olur mu dersiniz? Hele ki bu devirde, her şeye sahip olma yaşı gün geçtikçe küçülürken. Ne mümkün ortaokula giden bir çocuğu memnun etmek, lisedeki gencin sınırlarını ailesinin sınırları ile örtüştürmek. Üniversiteye giden bireyden örnek vermeye bile gerek yok, her şeyin acısını çıkartırcasına hoyrat davranmak çekici gelir ona.
Ne gençlerin arzuları biter ne ailelerin endişeleri. Baskıcı olmayan, ölçülü ailelerde durum farklıdır zaten, onlar konu dışı. Nesiller arası farklar büyüyor; bunun yanında çağ ilerledikçe beklentiler de büyüyor. Artık memnuniyet sınırı uç noktalarda. O kadar az insan var ki elindekiyle yetinebilen, çok şükür diyebilen. Bu sebepten dolayı mutsuz insan sayısı artıyor. Hoşnutsuzluk okunuyor gözlerden. ‘Aradığım sadece mutluluk’ diyor çoğu kişi; ama mutlu olmamak adına da özel bir çaba harcıyor sanki. Az olan sevindirmiyor, yüzleri somurtulmaktan kurtaramıyor.
Mutluluğu tarif edebilir misiniz? Diye sorsam ortaya bir karışık ne dersiniz acaba bu konuda. Mutluluk, insanın yaşamının en önemli anlarının unutulmayışıdır. Mutluluk, beklenen sevgi, birileri tarafından sevilmektir. Mutluluk yaşamaktır. Söz etmektir bir dostla bir kaç kelime ya da bir anneyle hasret giderme. Unutmaktır acıları, unutulmuşları hatırlamak ve bir daha unutmamak ömür boyu...
Şiir yazmaktır Mutluluk, kağıda dökmek aşkları. Okumaktır Mutluluk cevap bulmak için sorulara; soru sormak için yâra. Bir çiçektir Mutluluk, renk renk, çiçek çiçek...
Birilerinin gülmesidir Mutluluk ya da birilerinin sevinç gözyaşları. Bir çocuğun Anne deyişi, bir babanın Yiğidim deyişi yada bir sevgilinin Aşkım diye bağırışıdır Mutluluk.
Nice yaşanmışlardır, yaşanmak istenilen anlardır Mutluluk. Hayal edilen, rüyaları süsleyen bir gezidir belki de… mi dersiniz benim gibi… Ama en güzeli “Seviyorum” diyebilmektir korkmadan;
kabullenebilmektir bazı şeyleri gücenmeden. Kötü insanların pişmanlığı, iyilerin çabalarıdır Mutluluk.
Hepsi ve daha niceleridir Mutluluk. Hepsinin bir yeri vardır ve ortak bir özelliği. Yürektendir ve huzurdur.
Peki siz mutluluğu tarif edebilir misiniz? Diye tekrar soruyorum...
Ben naçizane derim ki; küçücük detaylarla bile gülümsemeyi bırakmayın. Büyük beklentiler peşinde koştururken ıskaladığınız güzelliklere bir kere dönüp göz kırparsanız mutluluk elinizi tutmaya devam edecektir.
Es geçmeyin ... ları.
Üç noktaların gizemi sizde...
Boşluğu doldurmak elinizde
Mutluluğa hoş geldin demek yok mu?
Hoşça kalın, mutlu kalın ve seviyorum diye bağırın…
16 Temmuz 2014
Ömer Sabri Kurşun

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder