Bir adam, bilmem kaç bin dolarlık saatini denize atmayı, aşk gösterisi sayıyorsa.
Topluma, böyle adamları bir kaşık suda boğma hakkı doğuyordur.
Bir kadın, bilmem kaç bin dolarlık saatini denize atan adamı, adam sayıyorsa.
Topluma, böyle kadınlara yumurta atma hakkı da, kendiliğinden doğuyordur.
İyilik yapıp denize atmayan bir adam, saatini denize atarak, kaç paralık bir gösteriye soyunmuştur acaba?
Gerçek aşk adına, bir gülün dikenini bile hak etmeyen bir kadın, kendisi için denize atılan saatle tatmin olmuş mudur acaba?
Yerdeki ekmek kırıntılarını bile toplayan öğretmenler ülkesinde, adamın biri pahalı saatini denize atarak, aşkını mı göstermiştir?
Yoksa bu topraklarda bedavadan zengin olmanın getirdiği züppeliği mi?
Şimdi, bu gösteriyi yeterli bulmayan kadın, yarından sonra ne isteyecektir adamdan?
Denizin dibinde demirden evler mi, yalılar mı?
Kolay para kazanmanın kitabını yazan adam, nasıl karşılık verecektir kadına?
Tektaşla mı, pırlantayla mı?
Çünkü magazin aleminde bir beraberliğin varolması, erkeğin cömert olmasıyla mümkündür.
Sudan para kazanan erkeklerin cömertliğiyle...
Düzeyli ilişki denen, soysuz bir tabiri vardır, magazine meraklı televizyon kanallarının.
Bunun adı düzeysiz ilişkidir.
Bunun adı; altına kaçırmış düşüncelerin, üzerine çıkıp tepinmektir.
Bir lokantanın önünde, saatini satan bir adam hatırlıyorum.
Bir lokma bir şey yiyebilmek için.
Onların denizi yoktur, onların çorak patikaları vardır.
Onların kollarındaki satılık saat, sefaletlerine delildir.
Pahalı saatlerin denize atıldığı böyle ucuz gösteriler, yağmacı zenginlerin ve zavallı kadınların hoşuna gidiyor olabilir ama...
İnsan olanın gücüne gidiyor.
(a) -Hakkı Yalçın-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder