Merhaba Hayat!..
Seni yaşamak zorundayız, sen de bize biraz iyi davransan? Biraz daha makul olsan ne olur? Hayat seni mahvetmek istiyorum bazen, sana olabildiğince zarar vermek istiyorum. Ama bir bakıyorum ki; aslında zararı kendime veriyorum. Bu kadar kahpesin bazen… Karşımda bir siluetin bile yok, küfürler edecek, yumruklar vuracak, zarar verip bir parça hıncımın alınmasına katkıda bulunacak bir siluetin bile yok…
Hayat sen ne menem bir şeysin, istediklerini yapıyorum, koyduğun tüm kurallara riayet ediyorum ve bu sefer iyi davranacak diyorum ama yine kalleşlik yapıyorsun, yine beğenmiyorsun yaptıklarımı. Yaptıklarımın daha fazlasını istiyorsun her daim…
Seni yaşamak istemiyorum ama o zaman da gücüm yetmiyor seni bırakmaya… Öteki hayat beni sahiplensin, gidince beni iyi karşılasın, bana senin vermediğin değeri versin diye seni her şeye rağmen bırakamıyorum. Bırakmak çok kolay aslında, ama göze almaktır bırakmak… Seni bırakmayı değil öteki hayatı da senin gibi yaşamayı göze alamıyorum…
Hayata güzel görüneyim diye çabalıyorum, çalışıyorum ama yine çirkinlik yapıyorsun hayat. Güzel şeyleri sunmuyorsun bana beklediğim zaman güzellikleri. Ben senin olmadık zamanda, işe yaramayacak anda yaptığın sürprizleri istemiyorum hayat… İstemiyorum zamanında vermediğin, çok gördüğün mutlulukları, güzellikleri istemiyorum hayat.
İsyan ediyorsun deyip üste çıkmaya çalışma, isyan etmiyorum ben, etseydim terk ederdim zaten hemen seni, öteki hayata yelken açmıştım şimdi. Zaten gideceğiz hepimiz, sessiz gemiler beklemekte limanda. Ama benimkisi isyan sayılmaz, biraz daha tahammül ediyorum sana, ederken de serzenişte bulunuyorum… Cevap vermeyeceğini bilerek, cevap veremeyeceğini, cesaretinin olmadığını bilerek serzenişte bulunuyorum.
Anlatmak istediğin şeyi anlıyorum sanki diyorsun ki; “Ben hem cennetinizim hem cehenneminiz, ikisini de tattırıyorum… İkisinden de tadın ki, hazırlıklı olun.” diyorsun. Diyorsun ama bizi sınamak için karşılaştırdığın engelleri, zorlukları aştıkça daha fazlasını çıkartıyorsun karşımıza… Senin için sınav demişlerdi daha önce bana… Haklılarmış… Sınavsın ama sınavında kolayı olur… Hep zor sorular çıkartıyorsun karşıma hayat… Hem ne olur benim alanımla ilgili sorular sorsan… Çözemiyorum bu soruları, yapamıyorum… Bildiğim yerlerden çıkart sorularını hayat…
Hayat sana türküler söylemişler, ağıtlar yakmışlar, feryatlar etmişler… Hiç vicdanın yokmuş senin hayat… Birine de merhamet et söyleyenlerin, birinin de telafi et derdini. Yalansın, sahtesin diyorlar sana… Hayır, gerçeksin ama o kadar da korkaksın, korkaksın ama o kadar da kahpesin… Sen gerçek bir korkak kahpesin hayat…
Senle barışık olmak, sana boyun eğmekse eğer, eğmiyorum boynumu… Ne yapacaksan yap. Sana uyum sağlamak, itiraz etmemekse, itiraz ediyorum… Başkaldırmamaksa, başkaldırıyorum. Yap yapacağını hayat!
Madem bana zarar verdin bir defa, madem beni seçtin içlerinden insanlığın… Andım olsun hayat, yeminler olsun ki; sana zarar veremesem de, seni yerden yere vuramasam da, seni bırakıp gidemesem de, dik duracağım karşında hayat. Devrilmeyeceğim… İstediğin kadar vur, istediğin kadar zarar ver!
Dik duracağım karşında… Ağlatsan da gözlerimi, dağlasan da yüreğimi, alsan da sevdiklerimi, oynasan da en kahpe, en kalleş oyunlarını dik duracağım. Seni güldürmeyeceğim! Evet başaracaksın yine ama bu başarıların sana haz vermesin, vermeyecekte zaten hayat!
Kaybedecek bir şeyimi bırakmadın zaten, daha ne kahpelikler, ne kalleşlikler yapacaksın bilemem ama sen şunu bil ki; dik duracağım karşında, seni yenemesem de zorlayacağım hayat! Yensen de zafer kazanmayacaksın! Yensen de mutlu olamayacaksın bu defa!
10 Temmuz 2010
Ömer Sabri Kurşun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder