İnsanın bir şeylere karar vermesi ne kadar zor; ya seni içime gömmeli ya da artık içimden söküp atmalıyım. Ama her ne olursa olsun susmalıyım. Hangisi daha zor, hangisi daha acı? Şimdilerde gözlerine bakarak şiirler okuyorum içimden, sen duymuyorsun…Gözlerinin buğusuna adımı yazıyorum, yanına da mavi aşkımı; yani seni… Kapasan gözlerini, buğusu silinecek, adım silinecek gözlerinden, aşk silinecek…Sana haksızlık etmemeliyim. Ayrılık acılarından bende yakınıyorum. Bir bilsen olmadık işlere vuruyorum kendimi. Anlamsız avuntular icad ediyorum kendime. Şaşırıyorum, ben mi gurbetteyim, sen mi sıladasın?Nasıl özlemektir ki bu, aynadaki gözlerimde bile senin gözlerini görüyorum…Mevsim ne olursa olsun, her sağanak yağmurda, sana koşuyorum ben, yalın ayak bir çocuk masumluğunda…bir duvardaki resmin,bir de rüyalarımdaki gulusun.hani dönmeyecek olsan,çoktan bırakırdım hayati avuçlarımdan.kime lazım sensiz hayat,Acı oluyor yaşamın tadı, tuzu.Hisli bir buruk veda sanki sensizlik.Sisli bir sabahın bekçisi misali duygularım. Bir çiğ damlasının bekareti ve o çiğ damlası okşarken yaprakları,ihtiras ve asilik yaşanırdı o saatlerde.Bir Çekik gözlü bir kız çocuğu seszisce ağlıyor balkona oturmuşavuççunda kanlı bir güvercin hıçkırarak; ne’olur bana güvercinimi geri getir baba diyoronu balkon demirlerine asmışlar, ne’olur ben geceleri onsuz yaşayamam diyorbabası dolmuş, şaşkın, üzgün buz gibi bir suratla susuyor. Bense susuyorum;Çöl gibi!..Göl gibi bakıyordum halbuki...
Bana veda ederken, ve dökülürken yağmur gibi, yüzüme;Kelimelerin!..
Ben,,, susmuyorum aslında...Güvercinlerin guu’lamasını dinliyorum penceremin pervazında...
Geldiklerinde, her gün; ufaladığım ve önlerine koyduğum dün’ümün başında!..Dünn... Her dün bir kırıntıdır artık; canımdan alıp, cam dibine koyduğum!..işte bende sana susuyorum..
Zamanın gözbebeklerinden yuvarlanıp seni "sana" yazdım dün gece. Oysa yarın erken kalkacaktım. Göğsünde dikenleri taşıyan rüzgarların saçlarını yıkayacaktım gözyaşlarımla. Sütten yeni kesilmiş dağ ceylanlarını sabah ezanında uyandıracaktım. Uyumalıydım aslında. Kirpiklerim, uykuya hazırdı oysa. Bekledik, bekledik hep bekledik. Bekledikçe büyüdü sevgimiz, yandı, kor oldu. Küle döndük gülüm… Acı çektik ama o acıdan zevk almasını da bildik, olgunlaştık, hayata bağlandık. Sen gül oldun ben ise etrafında dönen pervane bülbül. Ben kelebek, sen ise beni bekleyen çiçek.Leyla’ ya sormuşlar: Senin mi aşkın daha büyük, yoksa Mecnun’ un ki mi diye?Benimki demiş. Nedenini sormuşlar: Mecnun’un aşkı meşhur oldu, benimki ise bende kaldı, demiş. Hani aşkını içinde saklayan, kimseye söylemeyen cennete gider derler. Benim cennetim sen değil miydin? Ya gözler… Gözler ruhun dışarıya açılan pencereleri, gözlerin yüreğime saplanan, her bakışta biraz daha derine inen bir hançer değil mi?Yeter artık gülüm! Gel! Sevgin ile gel. Gül ile gel, Gülşen ile gel… Gökteki ay misali yollara düşte gel…Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak İçin uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki…. Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini…Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin…..
Sıcak yüreğimi, soğuk ellerine bırakıyorum olur da bensiz satırlarda üşümeyesin diye.. Gayri sen varken alnımın yazgısında, gözlerini giyiniyorum üzerime. Kırlangıcların dualarını alıp avuçlarına umuda kanatlasam , orda sen olmalıydın. Aldığım nefeste, sen yaşamalıydın. Gözlerimi, gözlerine yumup esen yele veriyorum sensizliği. Gidiyorum, yüreğimi yüreğine emanet edip gidiyorum. Artık yalnızlıgın gölgelerinde yudum yudum özlemleri yakıp bir umut ateşinde ısınacaksın.örmeyenlerin gözleri duymayanların kulagı hayatım. Yaşlı birinin gençliğinde gizli hayallerim, genç birinin umutlarında yada bir çoçugun elma şekerinde… Nerdesin diye sorma bana kayıp bir şehrin ortasında hayallerinde kaybolan insanlardanım ben sonu olmayan yollarda kendini rüzgara bırakmış yalnızlığın ortasında…Geceyi izliyorum…Elimde dumanı katran sigaram,bir elimde beni benden alan son dem şişem…susuyorum ben yine…gözyaşlarım konuşuyor yerime…hayalin yanımda bakıyorum sadece,dokunsam kaybolacak biliyorum,dokunamıyorum…Sesler fısıldıyorsun kulağıma,duyamıyorum,sağırım sanki duvar gibi.Yıldızlara bakıyorum,benim en parlak yıldızım sen!kayıp,gidiyorsun artık gökyüzümden…Ayrılık diye bir şey yok… Bu bizim yalanımız… Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var… Şimdi neredesin ? Ne yapıyorsun ? Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi ? Öyleyse ayrılmadık, sadece özlemleyiz ve bekliyoruz… Göreceksin, bir gün her yerin şu mektuplar, şu resimler gibi kül olup dağılacak. Bir tel bile kalmayacak saçlarından. Niceleri gibi sen de göçüp gideceksin bir gün. Önce gençliğin terkedecek seni. Ellerin buruşacak, belin bükülecek, ak pak olacak saçların. Boş bir çuvala döneceksin. Sonra, aynaya bakınca bugün çok güvendiğin güzelliklerinin de seni birer birer bıraktığı göreceksin. Gözlerinde o vahşi parıltı kalmayacak, bütün ateşi sönecek dudaklarının.Ya o ? Ya o ? İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor, saadet bekliyor yaşamaktan. Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık. Aradıklarının çoğunu bulamamış, beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak göçüp gidiyor bu dünyadan. İşte yaşamak maceramız bu…Beynimin içinde cevapsız yığınla soru dolanıp duruyor.Aslında her sorunun birCevabı var ama benim onları yanıtlayacak cesaretim yok.Böylesine güçsüz olmaktanNefret ediyorum.Aşk dolu bir hayat sunmak isterken sana anladım ki kaybetmişimKimliğimi Anladım ki seni mutlu etmek isterken unutmuşum mutlu olmanın ne demekOlduğunu. Bu yüzden tuzak diyorum işte kendi hayatımı kendi ellerimle yaşanmaz haleGetirdiğim için üzülüyorum hepsi bu..Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı.Ne sevişmelerimiz kalır aklında, ne sevda sözlerimiz.Rahat değilim diyordun ya, rahat ol artık.Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı.Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan.Bir zamanlar diye başlayan cümlelere yer yok artık ömrümde. Geçmiş yada gelecek yok. Sonsuzmuş gibi yaşanan "Şimdi" var sadece. Seni "Şimdi" sevmek var. Geçişle geleceği topla, sonsuzlukla çarp ve "Şimdi" ye böl. Ben bir bu kadar daha seni seveceğim, sana söz...
Seni seviyorum...
Bu kadar basit değil işte.....!!
Ö.S.KURŞUN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder