Powered By Blogger

GİRİŞ

Düşüncelerim,benim hayatım için seçtiklerim ve değiştirmenin yolu da kabullenmek, herşey için öncelikle şükretmek...
Kocaman bir evren kollarını açmış kucaklamak için bizi bekliyor.
Ve emin olun ki dünya hepimizin etrafında dönüyor...
Belki farkındasınız belki de değilsiniz ama gerçek bu!
Düşüncelerimiz ne ise biz o’yuz...
Yani bugün yaşadıklarınız, geçmişte kendiniz için düşündüklerinizin toplamı!
Gelecekte yaşayacaklarınız ise bugün ki düşünceleriniz ile şekillenecek tabii ki.
Bugün sahip olduğunuz herşeye şükrettiğiniz, teşekkür ettiğiniz ve istemeye devam ettiğiniz sürece...
Sahip olduğumuz(düşünce gücüyle)enerjiyle, olumlu ya da olumsuz düşündüğümüz her şeyi hızla hayatımıza çekiyoruz...
Ve çok ilginç insan bedenindeki enerji miktarı yaşadığı şehri(ne kadar büyük olursa olsun) bir hafta boyunca aydınlatacak kadarmış.
Şimdi geçmişe şöyle bir baktığımda içsel anlamda bunu bildiğimi fark ettim ve farkında olmayarak kullandığımı.
Ama önemli olan farkında olmak dolayısıyla hatırlamayı hatırlamak...
Şimdi farkındayım!

Ömer Sabri KURŞUN

Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma!Taşıyamazlar,kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar...
Üç çeşit dost vardır;birincisi ekmek gibidir her zaman istersin.İkincisi ilaç gibidir lazım olunca ararsın.
Üçüncüsü mikrop gibidir o gelir seni bulur.
*****
Karıncaya sormuşlar; '' nereye gidiyorsun?'',
'' dostuma'', demiş.
''Bu bacaklarla zor'' demişler.
Karınca; '' olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş...
Yolunda ölünecek dostlara...


https://kursunsabriomer.blogspot.com
Çeşit çeşit insanlar yanıltmasın sizi;
yalancılar, dürüstler, düz insanlar, zorbalar..
Gülümseyen kalpler arayın, az da olsa etrafı tarayın.
Gözlere mi sakın ha aldanmayın, sözlere hele hiç kanmayın.
Haydi rast gele...
Ş A N S I N I Z A...

9 Ağustos 2009 Pazar

İnternet bankacılığından nasıl soyuluyoruz?

İnternet

Kötü niyetli kişiler parola, şifre, kullanıcı adı, kimlik bilgisi gibi gizli bilgilere hangi yollardan erişiyorlar? Birkaç metodu var

1- En yaygını; hackerlar, attığı bir mail ya da yaptıkları “çekici” internet siteleri (en yaygınları arkadaş bulma, seks veya kumar siteleri) vasıtası ile casus programlar (trojan) ör. "key logger" programı yolluyorlar. Maili açtığınızda veya siteye girdiğinizde program otomatik olarak bilgisayarınıza iniyor. Programlar menüsünden de görülemiyor. Key Logger; ortalama 45 kb boyutunda, program indirme sitelerinden bile kolayca ve ücretsiz elde edilebilen, bir resmin arkasına dahi saklanabilecek boyutta bir program. Eğer bu program herhangi bir şekilde bilgisayarınıza gönderildi ise, bilgisayarınızda yaptığınız her işlem, şifreler, bilgiler dahil klavyeden kullandığınız tuşları, mouse hareketlerinizin ekran resimlerini veya diskinizdeki dosyaları “ hacker ın kendi mail adresine gönderiyor veya hacker sizin bilgisayarınızı bire bir görebiliyor. Hatta hacker bilgisayarınızdan işlem yapabiliyor. Daha sonra sizin “sık kullanılanlar” dosyanıza bankanın heryerde satılan sitesinin kopyasını yerleştiriyor. Siz bankanın sitesine girdiğinizi zannedip ve şifre ve parola ve hatta “tek kullanımlık” şifreyi girdiğinizde, hacker “teşekkürlerle” gerçek banka sitesine girip sizin adınıza işlemi gerçekleştiriyor. Bu methoda “man in the middle” deniyor. Belirtmeliyiz ki; cep telefonunuza gelen işlem sonu şifresi güzel bir önlemdir. Mutlaka olmalı. Ancak şifre, parola ve kimlik detaylarınızı bilen bir kişinin bazı bankaların internet sitelerinden veya telefon bankacılığı yolu ile cep telefonu numarasını değiştirebileceğini veya kendi cep telefonuna yönlendirebileceğini, hatta sahte kimlikle sizin telefon numaranıza ait bir “sim kart” alabileceğini göz ardı etmemek gerekir. Not. Siz istediğiniz kadar “sanal klavye” kullanın; hackerlar sizin işlemlerinizi buffer* dan takip ediyorlar. Yani sanal klavyede hangi harf veya sayıya bastığınız belli. *Buffer: Bilgisayarınızdaki tüm haraketlerinizi hafızasında tutan bölüm. Yine siteye girişte sorulan resim, isim, özel soru v.s. gibi önlemler önemlidir. Ancak ekranınızı, resimleri, yazdıklarınızı birebir gören hacker için caydırıcı bir önlem değildir.

2- Olta (phishing) mail gönderiyorlar. Bankanın yazı dilini taklit eden bir mail geliyor, sizi ikna eden bir neden ile (şifre değişikliği, süre bitimi, adres güncelleme hatta ikramiye) verilen linki tıklayarak bir siteye yönlendiriliyorsunuz. Site banka ekranlarını taklit ediyor. Ancak bankaya ait değil. Burada banka hesap bilgilerinizin girilmesine ikna ediliyorsunuz ve böylece bilgileriniz soygun amaçlayan kişilerin eline geçiyor.

3- İnternete bağlandığınız anda, gerekli güvenlik programlarına sahip değilseniz, dünyadaki 1, 5 milyar internet kullanıcısı bilgisayarınıza girebilir. IP numaranızı bilmesi yeterli. Zaten gönderdiğiniz her mailde, her girdiğiniz sitede IP’nize ulaşılabiliyor. Sonrasını söylemeye gerek yok, her şeyinizi paylaşmaya başlarsınız.
4- Bankaların içlerinden bilgi sızdırıldığı duyumlarımız var. Nitekim bir banka içinden yakalananlar olduğu haberini de basından okuduk. 1.000.000 banka şifresi bir CD içerisinde ele geçirildi. (Bakınız 14 Şubat 2007 tarihli tüm gazeteler.) Detaylar http://www.sanalbankamagdurlari.com/images/aksam1milyonhesap.jpg Bir hesabın Hacker tarafından ele geçirilmesi birkaç saati alabilir. 1 milyon hesap için yaklaşık 25 bin (yazı ile yirmibeşbin) seneye ihtiyaç var. Bu nedenle içeriden bilgi sızdırılıyor duyumları kamuoyunda kuvvet kazanıyor.

5- Kişisel bilgilerinizle size ait olmayan, tanımadığınız bir bilgisayarı kullanarak işlem yaparsanız, kendinizi riske etmiş olursunuz. Özellikle internet cafelerde sizin şifrelerinizi “save” eden programların yerleştirilmiş olması muhtemeldir.

6- Güvenliğiniz için ev ve işyerinizde kendi bilgisayarınızla bile wireless internet kullanmayın. Bir başkası sizin ağ’ınıza veya sisteminize bu yolla çok rahat girebilir. Eğer siz, kendi bilgisayarınızla wireless sistemi kullanan bir cafe veya havaalanı v.s. de internete girecekseniz, yine kişisel bilgilerinizi kullanmaktan kaçının. Çünkü bir başkasının ağ’ını kullanıyorsunuz ve o ağ’ın dahilindeki herhangi biri sizin şahsi bilgilerinizi ele geçirebilir.

7- Kopya program veya korsan CD kullanmayınız, bilgisayarınıza yükleyeceğiniz programın orijinal olmasına dikkat ediniz. Soyguncular kopya programlara trojan yazılımlar ekliyorlar, bu şekilde bilgisayarınıza girmiş oluyorlar.

Testi kırılmadan...
Kullanıcıların bu alanda bilinçli davranması için neler yapması gerekiyor? Bir tarihte vatandaşa Galata Köprüsünü satıyorlardı. Şimdi böyle bir şeyin olması mümkün mü? Değil, çünkü herkes bunun farkında ve bu konuda biliçli, eğitimli. Tüm olayların ana nedeni, kullanıcının bilinçsiz, eğitimsiz olmasıdır. Kamu yönetimimiz eğitim kısmını ihmal ederek interneti teşvik etti, maalesef vatandaş dünyanın bütün kurtlarına yem oldu. Türk Telekom abonelerini uyarmalıydı, bankalar internet ve bankacılığı konusunda eğitim vermeliydi. İsteyen herkes ADSL abonesi oldu-oluyor. Herkese internet bankacılığı hesabı açıldı. Hatta okur-yazar olmayanların dahi internet bankacılığı hesabının olduğuna şahit oluyoruz. Ülkemizde böylesi bir ortam oluşunca, Türkiye’miz başta Rus, İsrail ve yerli soyguncuların cenneti oldu. Hukuksal boşluklar var. Soygun, yapanın yanına kar kalıyor. Ör. Benim 74.000YTL’ mı çalan şahıs yakalandı 24 saat geçmeden serbest bırakıldı. Banka ise devam eden davamda, beni hala şifremi başkasına vermekle suçluyor. Oysa Türkiye’ de diğer gelişmiş ülkelerdeki gibi “bilişim mahkemeleri” olsa benim için dava 1.celsede bitebilirdi. Çünkü; paramın EFT yapıldığı saniyede cep telefonuma bankanın yolladığı uyarı mesajı geldi. 5 sn. sonra bankamı arayarak; “böyle bir havale-EFT yapmadım. DURDURUN” dedim. Ama durdurmadılar. Üstelik beni yanlış yönlendirdiler. Peki o halde bana bankanın kendisinin yolladığı bu uyarı mesajının anlamı nedir? “Bak hırsız paranı çalıyor, biz de göz yumuyoruz. Bay-bay” mı? Ama davam 3. senedir devam ediyor. Banka avukatları oradan çekiyor, banka emeklisi “bilirkişi !” ler buradan. Bu arada banka da boş durmuyor. Beni 3 ayrı savcılığa “bankacılık yasasına muhalefet” etmekten 3 ayrı şikayette bulundu. Tesadüf ! ya özellikle cuma günleri saat 15:30 civarı polisler beni “mevcutlu” olmak kaydıyla savcılığa götürüyorlar. Herhangi bir aksilik! durumunda hafta sonunu hiçbir ülkede benzeri olmayan “bankacılık yasasını” tek ayak üzerinde ezberleyerek geçirme riskim var. Hele bu yazıdan sonra... Not. Bilişim mahkemeleri mevcut olsa dava benim ve avukatlarımın görüşüne göre 3 yönden de derhal bitebilirdi. 1) Bana hesabınızdan EFT yapıldı diye mesaj gönderen Bankam. Bu amaç için uyguladığı kendi uyarı mesajına telefon açmama rağmen paramı bloke etmeyen yine bankam. 2) Önce savcılığa gidin “X” bankaya paranızın EFT yapıldığını şikayet edin durduralım diyen bankam. Ama sadece “X” değil “X ve Y” bankalarına para ikiye bölünerek yapılmış ve bunu (“Y” bankasını) bildirmeyen yine bankam. İlk bankadaki EFT yi durduran ise BEN. “Y” bankasını da bildirse onuda durduracağım. 3) Bankanın hele o zamanki güvenlik önlemleri neredeyse sıfır. Bu da ispatlı. Zaten öyle olmasa banka o günde var olan güvenlik önlemlerini neden o zaman devam ettirmedi de şimdi yeni önlemler alıyor?
Görünen o ki, kolay bir iş olması, yaptırımının olmaması nedeniyle internet bankası soygunculuğu özendirilir hale geldi. Önümüzdeki günlerde “e-Devlet Kapısı” uygulamaları başlayacak ve bir çok alanda interneti kullanmak vatandaş için zorunlu hale gelecek. Bu nedenle her internet kullanıcısının ve kullandırıcısının son derece dikkatli olması gerekiyor. Kullanıcısını eğitmek konusunda, sunucu konumundaki kuruluşlara (bankalar, kamu ve özel kuruluşlar v.s.) çok iş düşüyor. BDDK bu konuda bankaları uyarmaya başladı bile. Acaba bazı bankaların Türkiye’de sadece kendisinin üye olduğu “ödül dağıtan” cemiyetlerin ödüllerini öne sürüp “Türkiye’deki en iyi internet bankacılığı bizde” diyerek reklam yapmalarının önüne de geçilebilecek mi? SBM derneği olarak biz sonuca bakıyoruz. Hala soygunlar devam ediyor ve bu yolla paralarımız yurtdışında ki hackerların eline geçiyor.

Not: Telekominikasyon Kurumu Başkanı Sn. Mustafa Alkan demeci; “2004 Nisan ayında kabul edilen e-imza yönetmeliğine göre; bu tarihten sonra yapılan internet bankacılığı dahil ıslak imza ve e-imza dışında yapılan tüm işlemler geçersizdir.”
Gelelim Güvenlik önlemlerine; bunun 3 bacağı var. 1-Kamu 2-Banka 3-Kullanıcı Öncelikle Kamu; Başta ADSL olmak üzere bütün port sağlayıcıları, tencere-tava satar misali evlerimize kadar gelip sistemi kurup gidiyorlar. Kullanım ve güvenlik konusunda ne bir eğitim ne de bir kitapcık veriyorlar (Kurmaya gelenlerin de güvenlikten habersiz olduklarına hiç şüphe yok!) Tüketici bilinçsizce yada kulaktan dolma “eğitim” ile ve deneme-yanılma metoduyla kendi internet güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Ya da sağlayamıyor. Güvenliği olmayan, kuralları olmayan, frensiz, direksiyonsuz arabanın (internetin) başına oturtulan ve bilgisayarı dünyada ki 1, 5 milyar internet kullanıcısına açık olan tüketici; sonunda istenmeyen “kaza”lara uğruyor. Ya Hacker’lar tarafından bankası soyuluyor, ya kredi kartı bilgileri ile dolandırılıyor veya diğer önemli iş veya özel bilgileri “hacker” lar tarafından ele geçirilip kötüye kullanılabiliyor, santaj yapılabiliyor, bir bedelle satılabiliyor. Bankalar: Bankaların bir çoğunun internet bankacılığı, standart pazarlama şirketlerinin web sitesinin güvenliğinden dahi yoksun. Bir tek telefonla internet şifresi alınabildiği gibi, ankesörlü telefonlarla dahi telefon bankacılığı yapılabiliyor. Oysa sizin belirlediğiniz en fazla üç adet telefon numarası ile telefon bankacılığı yapılabilmeli. Ör. ev, iş, cep telefonu. Banka bu numaraları gördükten sonra size işlem yetkisi verebilmeli. Ayrıca bankalarda başka bir evrak sormadan, sadece sahte kimlik belgeleri ve sahte muhtar çıktıları ile mevduat hesabı açılıp, çalınan paralar bu kimlikle açılan hesaplara aktarılıp çekiliyor. Bankaya; neden başka evrak istemedin? diye sorulduğunda; “Bu bizi ilgilendirmez. Kredi mi istedi, çek defteri mi, kredi kartımı?. Annesine para göndereceğini söyledi, biz de açtık hesabı” diyebiliyor. Ayrıca; bankaların mevduatları sigortalamaları gerekiyor. Ama sigorta şirketleri Kredi Kartlarını sigortalarken “hergün camı kırılan” dükkanları sigortalamak istemedikleri gibi internet bankacılığını da sigortalamak istemiyorlar.

Tek ve kesin çözüm: e-imza internet bankacılığında kullanılmalıdır.
Bunun dışında “e-kart” (e-imza) internet bankacılığında mutlaka kullanılmalı. Bu, ufak bir aparat (token) ile uygulanıyor. USB ye takılıyor. Banka şifrenizi v.s. girdikten sonra bu şifreli, 128 bit’lik, herseferinde yeni “key” üreten kredi kartı büyüklüğünde ve sigorta kapsamında ki kopyalanması hemen hemen imkansız olan bu e-kartı aparata takıp, kartın 4 haneli şifresini giriyorsunuz. Banka sistemi, bunu görüp sizi onayladıktan sonra işlem yapabiliyorsunuz. Yani "hacker" ın sizin şifrelerinizi elde etmesi yeterli değil sizin “e-kart”ınızın aslını da çalmalı. Yetmedi e-kart’ın da şifresini bilmeli. Şu anda bunu Türkiye’de bir tek banka uyguluyor. O da opsiyonlu. Yani seçeneğe ve ayrı bir ücrete tabi. Bu işin, yani güvenliğin opsiyonu, seçeneği olmaz!. Her dönem hatta her işlemde masraf diyerek para alan banka, bu imkanı da internet bankacılığı kullanıcılarına vermek zorunda. Bunu da, internet bankacılığı kullandırtarak elde ettiği artıyı hesaplayarak ücretsiz vermeli. Yukarıda ki önlemleri bankalar mutlaka almalı. Aksi takdirde bu sanal soygunlar giderek daha yaygınlaşacak ve bankalar mevduat toplayacak insan bulamayacaklardır. Nitekim şimdiden insanlar, şirketler korkudan ya mevduatlarını internet bankacılığı olmayan bankalarına aktardılar, ya paralarını kasada tutuyorlar veya insanlar eski usul paraları “yastık altına” saklıyorlar. Türk Telekom internet omurgasının sahibidir, halen teşvik amaçlı yoğun reklam kampanyaları düzenlemektedir. Bu reklamlarında internet güvenliği konusunda farkındalık yaratmak sorumluluğunu ortaya koymasını bekliyoruz. Her canı isteyen kamu veya özel kuruluş vatandaşın hüviyet belgesini istemektedir (ör: bina girişinde). Kimlik bilgisi hırsızlıklarının artış nedenlerinden birisi budur, önlem alınması gerekmektedir.

Ve biz Kullanıcılar;

1) Başta anti-virüs, anti-spyware, firewall, site erişim filtresi, anti-spam lisanslı programlarını bilgisayarınızda bulundurun ve sürekli güncelleyin.
2) Phishing dediğimiz bizleri kandırmaya yönelik maillere dikkat edin. Yukarıda dediğimiz gibi bir resmin arkasına dahi “keylogger” programını atabiliyorlar.
3) Artık bu derece “saf” insan kalmadı ama şifrelerimizi kimseyle paylaşmamamız gerekiyor. Şifrelerin karınızın, kızınızın, annenizin v.s. doğum tarihleri olmamasına da dikkat edin. Şifrelerinizi unutmamak için biryere yazıyorsanız şifrenizde ortadaki herhangi bir harf yada rakkam yerine başka harf veya rakkam kullanın. ör. şifrede “5” rakkamı kullanıyorsanız kağıda “5” yerine “7” veya “S” harfi yerine “C” kullanın.
4) Kopya program kullanmayın, internette kırık program dağıtan sitelere itibar etmeyin.
5) Banka ismini i-explorere baştan sona kendiniz yazın. “sık kullanılanlar” bölümünü kullanmayın.
6) Wireless internetten kaçının. Başkalarının, özellikle internet cafe’lerin bilgisayarlarından işlem yapmayın.
7) Gerekirse bankada birbiri ile ilişkisi olmayan ve internet bankacılığında gözükmeyen 2. bir hesap açtırın ve ana mevduatınızı orada saklayın. Gerektiğinde talimatla “gerektiği kadar” diğer hesaba aktarırsınız.
8) Güvenlik sertifikası olmayan, işlem sonu şifresi istemeyen banka ve internet sitelerinden işlem veya alışveriş yapmayın. Ör.GlobalSign SSL korumalı.
Ayrıca; Eğer kullanılan bilgisayar bir ağ (network) üzerindeyse, ağda internet sunucunun olması, internet çıkışının bir LAN programı tarafından yönetilmesi ve korunuyor olması gerekiyor. Gördüğümüz şekli ile yaygın olarak ADSL hattı bir hub veya switche takılıyor, ağdaki bilgisayarlar bu şekilde internete erişiyorlar. Bu son derece tehlikelidir. Buradan müşterilerine bu şekilde kurulum yapan bilgisayarcı ve sistemcileri de uyarıyoruz.,

Kredi Kartı kullanıcıları. Dikkat!...
Sanal ortamda Kredi Kartı kullanıcılarının dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir? 1. Öncelikle güvenli olmayan, güvenlik sertifikaları bulunmayan sitelerden alışveriş yapılmamalıdır. Ör.GlobalSign SSL korumalı olmasına dikkat edin. 2. Mutlaka Sanal Ortamda “Sanal Kredi Kartı” kullanılmalıdır. Bu bir ek kart gibi işlem gören, ayrı bir Kredi Kartı numarası ve güvenlik numarası bulunan, limitini sizin belirlediğiniz karttır. 3. Özellikle yurtdışında (Rusya ve Uzakdoğu ya dikkat) Kredi kartı kullanmamaya, kullanılırsa da ancak yanımızda kredi kartımızı çektirmeye dikkat etmeliyiz.. Çünkü, Papağan adı verilen Kredi Kartı okuyucuları ile kartınızın detayları kopyalanabilmektedir..



7 Ağustos 2009 Cuma

Bekleyişin Öyküsü


Günler güz yaprakları gibi birer birer dökülürken ayaklarımın dibine, ben
her gece karanlığa dikip gözlerimi senin aydınlığını bekledim.
Sen yoktun...

Binlerce adim attım bu kentin sokaklarında. Her köşeyi, her parkı, her ağacı
ezberledim. Sevdaya bulanmış her kaldırım taşında senin adini aradım.
Sen yoktun...

Evlerin duvarları birer birer üzerime yıkıldı. Her bir hücremin acısını ta
yüreğimde hissederken beni enkazın altından çekip alacak elini aradım. Sen
yoktun...

Özlem şarkılarını ezberledim. Kimini bağıra bağıra, kimini fısıltıyla
söyledim. karanlığa haykırdım hasretimi. Sesimi duyacaksın diye bekledim.
Sen yoktun...

Senden gelecek bir tek haberi bekledim. Saatler asırlar gibi geldi, geçmedi.

Çalan her telefonu yüreğimin deli bir çağlayana donen atışlarıyla açtım.
Senden başka duyduğum her seste hep ayni hayal kırıklığını yaşadım.
Onlar beni duymak istiyordu, bense seni.
Sen yoktun...

Seni aramaktan yorgun düşmüş bedenimi karanlığın kucağına uzattım her gece.
Bir an önce sabah olsun diye uykunun beni çekip almasını istedim. Olmadı.
Kaç gece sabahı ettim gözlerimi kapamadan, Kaç gece merdivendeki ayak
seslerini dinledim gelen sensindir diye.
Sen yoktun...

Her yağmurla birlikte hüzün de yağdı bu kentin üzerine. Bulutlar yalnızlığın
işaretiydi benim için. Beni ıslatan yağmur Olmadı. Ben senin özleminle
sırılsıklamdım her mevsim. Hayat merhaba dedi bahara çiçek çiçek. Uzun
kıştan sonra gelmez dediğim göçmen kuşların donuşunu gördüm.
Sen yoktun...

Her istasyon her otogar adresim oldu. Bir trenden inersin sandım.
Otobüslerdeki her yolcuya sensin diye baktım. Ya da yolculuklara vurdum
kendimi. Kimsenin uğramadığı köylere, adi duyulmamış kasabalara gittim.
Senden bir iz aradım.
Sen yoktun...

Denizin sonsuz maviliğine umut bağladım. Kıyılarda tükettim bekleyişlerimi.
Hep sensiz gemiler geçti limanlardan. Ben gemicilerin hasret türkülerine
eslik ettim.
Sen yoktun...

Gözümden bir tek damla yas akmadı. Onlar sana aitti, sana kalmalıydı.
Kimselere söyleyemedim acılarımı. Bekleyişimin öyküsünü kimselere
anlatamadım.
Nice fırtınalar koptu yüreğimde. Dalgalar dövdü hayallerimi. Sığınacak bir
liman, yaslanacak bir omuz aradım. İçimi dökecek bir insan aradım.
Sen yoktun...

Her gece ay paramparça oldu. Her gece yıldızlar birer birer duştu sokaklara.
Yıldızları saçına takip gelmeni bekledim. Ayı avucunda bana getirmeni
bekledim. Ve bir güneş gibi doğup aydınlatmanı bekledim bu kapkara dünyamı.
Ama...

Sen yoktun...

(alt)



6 Ağustos 2009 Perşembe

Suyun anlatımı...

SUYUN YEDİ RENGİ


http://omersabrikursun1.spaces.live.com/arşiv/resimler/su/no:9eb5[1].jpg
SUYUN YEDİ RENGİ

SU HAYATIMIZDIR

Su cansızdır olabilir ama can susuz olamaz.
Canlı olan her şeyin kaderi su üzerine yazılmıştır.
Nerede can varsa orada bir su arayışı vardır.
Madde sanki suyun dudağından emer gibidir hayatı.
Hayat ateşi, önce suyun duru ayinesine düşer,
öylece görünür olur.
Onun içindir ki, bir canlıya baktığımızda
yarıdan fazla suyu görürüz aslında.
Her canlı bedeni su üzerine yazılmış yazı gibidir.
Öyle ki yüreğimizin yüreğinde her an bir su
Şelalesi’nin ritmik akışını duyarız,
beynimizin çeperlerinde suya yazan
bir kalemin vuruşlarını ağırlarız.
Şah damarımızdadır su.
Şah damarımızdır su.
Su kanımızdır.
Su, yüreğimizde ‘can suyu’muzdur.
Su hayatımızdır.
“Ab-ı hayatımız”dır.
Su, Muhyi’den ihya dokunuşu,
Hayy’den diriliş nefhasıdır.

http://omersabrikursun1.spaces.live.com/arşiv/dalga4ls4.gif/Image Hosted by ImageShack.us

SU YAKINIMIZDIR

Tohumlar bir damla suyun dokunuşu ile uyanır.
İnsan gün ışığına suyun dokunuşu ile uzanır.
Su bizi bize yakınlaştırır, eşyayı birbirine yakın eyler.
Su var oluşumuzun ele avuca gelmez ilmeği gibidir.
Suyun aktığı yerde, suyun coştuğu yerde,
 suyun uğradığı yere yakın durur hayat;
suya tutunur ve yeşeriverir, canlanır ve neşelenir.
Suyun yokluğu eşyayı birbirine uzak eyler,
canlıları tarif edilmez bir ayrılığa düşürür,
bitimsiz bir boşluğa iter.
Su yakınlıktır.
Tüm dağılmışlıklar suyun billur
dokunuşunda kristalleşir,
tüm uzaklıklar suyun serin yüzünde son bulur.

 Su varlığın tanıdık sahili,
buluşmaların şeffaf gülü,
birleşmelerin tanıdık köprüsüdür.
Su sahilimiz, gülümüz, köprümüzdür.
Yakınlığı “aramızdan su sızmıyor” diye tarife kalkanlar,
aramızda su olmasaydı bütün yakınlıkların,
birleşmelerin ve buluşmaların eriyeceğini hatırlamalı..
Su, Mahbub’dan yakınlık müjdesi,
Vedud’dan dostluk habercidir.

http://omersabrikursun1.spaces.live.com/arşiv/annyblogarnatura0ro9odwmw9.gif/Image Hosted by ImageShack.us

SU RENGİMİZDİR

Renksizdir su ancak tüm renklerin boyalarını
ödünç aldığı da sudur.
Suyun olmadığı bir dünyada rengin
elbette sözü edilemez.
Gülün alı, yaprağın yeşili, göğün mavisi..
hepsi suyun yüzünde gerçekleşir.
Suların çekildiği yerde renkler ölür.
Su varoluşun rengi ve ahengidir.
Tüm renkler su üzerine yazılmış gibidir.
Reng ahengimizdir su...
Su, Mülevvin’den gözümüze gökkuşağı,
Musavvir’den gönlümüze ahenk boyasıdır.

http://omersabrikursun1.spaces.live.com/arşiv/elfewasser2esii7io6fy2.gif/Image Hosted by ImageShack.us

SU SURETİMİZDİR

Su biçimsizdir ancak biçimlerin biçimlendiği kalıptır.
Suyun olmadığı yerde bozulma,
çürüme, pörsüme, erime başlar.
Su hiç biçime girmese de,
Eşya’nın biçimlenmesinde ve suretlerin
güzelleşmesinde vazgeçilmezdir.
Su, girdiği her kabın biçimini alırken,
kalıbımızı giyinmeye hazırlanır,
kalbimizi okşamaya koşar.
Yüzümüzün güzelliği suyun gezinişiyledir,
gözümüzün nuru suyun yoklayışıyladır,
kalbimizin kalbi suyun akışıyladır,
kalıbımızın kalıbı suyun suretiyledir.
Su, Cemil’den güzellik dokunuşu,
Latif’ten estetik okşayışıdır.

http://omersabrikursun1.spaces.live.com/arşiv/87761387dc7od8.gif/Image Hosted by ImageShack.us

SU LEZZETİMİZDİR

Tadı tuzu yoktur, ancak hayatın tadı tuzu suyla gelir.
Tuz suda kıvama erişir, şeker suda tadını bulur.
Hayatın tüm lezzetleri suyla gerçekleşir,
suyla hissedilir hale gelir.
Hiç bir lezzet suya uğramadan gelmez damağımıza..
Dudağımıza kurulmuş sofra,
dilimize sunulmuş çeşni gibidir su.
Her nimet bu sofraya uğrar,
her lezzet bu çeşniye katılır.
Eşsiz baharatımız, vazgeçilmez katığımızdır su.
Su, Rezzak’tan dilimize çeşni lütfu,
Rahman’dan cismimize tat sunağıdır.

http://omersabrikursun1.spaces.live.com/arşiv/3dgoldenautumnaniss215oy6.gif/Image Hosted by ImageShack.us

SU ŞİİRİMİZDİR

Su sadedir, ancak karmaşanın buluştuğu yerdir.
Su çoktur, ancak eşsizdir.
Kolay elde edilebilir gibidir ancak tek bir
damlası bile taklit edilmez bir cevherdir.
Bir şiir gibi, sade ama bi’tanedir,
“sehl-i mümteni” söyleyişi gibi basitlik içinde
kainatın en karmaşık ilişkilerini anlatır gibidir.
Sadelik ve güzellik suda buluşmuşlar ve orada
öylece beraber kalmış gibidirler.
Şiir söze su verip onu çelikleştirmek ise,
su da sözün kılıç gibi keskin ve elle tutulur halidir.
Su şiiri anlatmaya yeter belki,
ama henüz hiçbir şiir suyu anlatabilmiş değildir.
Oysa, su kâinattaki her olayın kafiyesi,
varlığın gözümüz önünde akıp duran şiirinin
doyumsuz nakaratıdır.
Su kainatın konuşmasının ahengi,
Var oluşumuzun şiirli üslubudur.
Su Mütekellim-i Ezelî’den dudağımıza
 dökülmüş cismanî bir şiir,
Rahman-ı Rahim’den yüreğimize indirilmiş
müşfik bir sözdür.

http://omersabrikursun1.spaces.live.com/arşiv/fallslakecg8.gif/Image Hosted by ImageShack.us
SU HERŞEYİMİZDİR

Su hiçbir şeye benzemez ama her şeye de benzer.
Herkese yakındır, herkesledir.
Her şeyin yanındadır ve her şeyin özüne girer,
Her şeyin yüreğine sokulur,
her şeyin cisminde bekler..
Bununla birlikte her şeyden ayrı kalır, ayrık durur.
 Hiçbir şey suyu bulandırmaz; hiçbir şeyin kiri
O’nun duruluğuna dokunmaz.
Yine su olarak kalır, bozunmaz, dağılmaz,
özünü bulandırmaz.
Her şeyin yanında durur,
ancak her şeyden duru kalır su.
İnsan yüreğini her an yokladığı gibi,
gökleri dolaşıp el değmedik coğrafyalara uğrar.
İşte böylesine her şeydir su.
Herkesle ortaklık kurmaya hazırdır,
ancak bir tanedir.
Her birimizin yanında ancak her birimiz için özeldir.
Su, Ehad’den boynumuza dolanmış eşsiz incidir,
Samed’den gözümüze takılmış
paha biçilmez pırlantadır.

http://omersabrikursun1.spaces.live.com/arşiv/Image Hosted by ImageShack.us

Dr.Senai DEMİRCİ

Düzenleme;Ömer Sabri KURŞUN




(a)


- Sıcaktı..


SICAKTI...
YÜREĞİNİN ÜZERİNDEYDİ ELİM
BAŞIM GÖĞSÜNDEYDİ
BİTMEYECEK BİR RÜYA GİBİYDİ
YANIMDAYDI!
UZUN UZUN BAKMAK İSTEDİM GÖZLERİNE
HER BAKTIĞIMDA CENNETİN KAPISINDAN GİRER GİBİYDİM
KORKTUM..
SADECE BU RÜYA BİTER DİYE UYKUMDAN UYANIRIM DİYE
KORKUM BOŞUNA
O GERÇEKTEN YANIMDAYDI
YÜREĞİ YÜREĞİMDEYDİ SANKİ
ZAMAN..
SU MİSALİ AKIP GİDEN ZAMAN ONUN YANINDA DURSUN İSTEDİM
MUTLULUĞUM YİNE ZAMAN ARASINA GİZLENMİŞTİ
O VAR BEN VARLIĞIYLA MUTLUYUM
GÖZ YAŞLARIM SÜZÜLÜ VERSİN İSTEDİM YANAKLARIMDAN
BU KEZ MUTLULUK İÇİN
SICAKTI...
İNSAN YÜREĞİNİ ISITACAK KADAR
SEVGİME CESARET VERECEK KADAR SICAKTI
SICACIKTI......


(a)


Sen Benim Gibi Sevebilir misin ?




Sen hiç hasretin acısını ...
Bağrında hissettin mi ?...
Sen hiç hasretin acısıyla ...
çıplak ayakla kendini ...
ıssız ve ıslak sokaklara attın mı ...
Soğuk bir Eylül akşamında ? ...
Hiç yağmurlu gecelerde aşkını düşünüp ...
umutsuzluğa kapıldın mı ?...
Bir gece yarısı uykundan uyanıp ...
Aşkın için yağmurla ağladın mı ? ...
O gece yarısı dağlara çıkıp ,
aşkını haykırdın mı ?...
Sen sevgisizliğin ne demek olduğunu bilir misin ?...
Sen seni seven biri için ...
Mavi gözyaşı dökebilir misin ? ...
Aşkın için sen,
kırık camların üzerinde,
sevgiline kaçabilir misin ?...
Buğulu camlara aşkını ismini yazdığında ...
Atan kalbinde acı hissedebilir misin ?...
Sen çıkmaz yollara saptığında ,
Benim gibi pes etmeyip,
Çıkar yol arayabilir misin ?..
Kendin için değil sevdiğin için,
Her an ölümü göze alabilir misin ?...
Kısacası sevgilim...
Sen benim gibi sevebilir misin?




2 Ağustos 2009 Pazar

ÖZENTİMİ...YOSA....!!!!

25/10/2008
CHE'NİN ÇANTASINDAN ÇIKAN NUTUK

http://kursunsabriomer.blogspot.com
Küba Devrimi’nin öncülerinden ve Fidel Castro’nun yoldaşı Arjantinli devrimci doktor Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün Büyük NUTUK’u” çıkmıştır...”

http://kursunsabriomer.blogspot.com NUTUK’un Küba Devrimi’ndeki yeri aslında daha önceki yıllara dayanıyor. Sosyalist Küba Cumhurbaşkanı Fidel Castro, 12 Mayıs 1961 tarihinde Havana’da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir’den “Atatürk’ün Büyük Nutuk Kitabını” ister. ABD’nin bilgisi olmaması ricasıyla yapılan bu istek, Bilal Şimşir tarafından uzunca bir süre sonra yerine getirilebilir. İşte, Fidel Castro’nun Atatürk hayranlığının kaynağı; İngilizce “Nutuk” kitabını özümseyerek okumasında ve devrimci M.Kemal ATATÜRK’ün ilk antiemperyalist savaşımını zafere eriştiren “1919 Ruhu”ndan esinlenmesinde yatıyor.

12 Aralık 1996’da bir ödül töreni için gittiği Küba’da Fidel Castro ile görüşen Dursun ÖZDEN kendisine “Türkiye’de solcu, ilerici ve devrimci gençler; Che Guevara ve Fidel Castro’yu çok seviyorlar ve sizleri mutlak önder olarak kabul ediyorlar...” der. Bu sözlere Castro’nun verdiği yanıt çok anlamlıdır: “Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?... Devrimci ATATÜRK bizim ve tüm mazlum halkların esin kaynağıdır...”

Mart 1997 de Habitat Toplantısı için İstanbul’a gelen Fidel Castro, yaptığı konuşmada şöyle der: “Asıl devrimci M.Kemal Atatürk’tür. Ben bir devrim yaptım, ama O’nun yaptıklarını asla başaramazdım. Sakın kendinize başka esin kaynağı aramayın...” Fidel Castro’nun bu sözleri karşısında heyecanlanmamak mümkün mü?

Bu bağlamda son yıllarda Latin Amerika ülkelerinde esmekte olan “ulusalcı ve antiemperyalist rüzgarda” Mustafa Kemal ışığının etkisi yok mudur sizce?...

O Mustafa Kemal ışığıdır ki; doğudan batıya, güneyden kuzeye, birçok halk hareketini ve halk önderini etkilemiştir. Örneğin, çağdaşları Lenin ve Churchill kendisini hep takdir etmişlerdir. Örneğin, 1935’teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı’nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao’nun ilk sözleri şöyledir: “Ben, Çin’in Atatürk’üyüm..” Ve 1948’den bugüne dek, Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki 8. ve 9. sınıflarda Yakınçağ Tarihi derslerinde Atatürk ve Cumhuriyet Devrimleri okutuluyor.

Peki, Atatürk ışığı dünyanın dört bucağını aydınlatırken Türkiye’de neler oluyor? Ne yazık ki ülkemizde bir yandan gericiler ve yobazlar diğer yandan Che, Castro, Lenin, Mao gibi devrimci liderleri sözde örnek aldıklarını sanan “uçuk solcular”, Atatürk’ü ve düşüncelerini yıpratmak için herşeyi yapıyorlar. Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri de Atatürk’e karşı olan her türlü gerici ve bölücü hareketi destekliyorlar. Bu tür çalışmalar yurt dışında da sürüyor. İşte sizlere iki örnek:
Birincisi, Küba polis şefi Carlos Fernandez’in yaptığı açıklamaya göre: “Başkent Havana’daki 13/K parkında, birçok dünya liderinin büstlerinin olduğu yerde bulunan Atatürk büstü, Havana Karnavalı için çeşitli ülkelerden gelen ‘Kürt kökenli gençler’ tarafından 26 Temmuz 2007 günü yerinden sökülerek yok edilmiştir...”
İkinci örnek ise çok düşündürücü: “Annan Planı gereğince KKTC’deki ortaöğretim okullarının ders kitaplarından Atatürk ve Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı konuları çıkarıldı...”

Son yıllarda ülkemizin üzerine çöken kara bulutların dağıtılabilmesi için; öldürüldüğü gün Che’nin sırt çantasından çıkan NUTUK’u kendimize rehber edinmemiz gerekiyor.

Cemal Sağmen

Son durak...

Eğer 9 Canlı Bile olsaydın,
An Fazla 8 Kez Kaçabilirdin Ölümden!
Bil ki 7 Düvele Sultan Dahi Olsan,
kursunsabriomer.blogspot.comYerin 6 Mekân Olacak Sana.
En Fazla 5 Metre Kumaş Götürebileceksin!
Kapatacaksın 4 Açsan da Gözlerini!
Bu 3 Günlük Fani Dünyada.
Azrail’e 2 Kat Olup Yalvarsan da Nafile,
Ecel Geldiğinde 1 Gün Öleceksin! ;
İşte, O An Her şey 0 dan Başlayacak.
Çünkü;ÖLÜM BİR YOK OLUŞ DEĞİL, YENİDEN DiRiLiŞTiR!

Ömer Sabri Kurşun

http://kursunsabriomer.blogspot.com


Bu sayfada

Dakika

Saniye
Misafirim oldunuz




https://kursunsabriomer.blogspot.com[diploma.gif]
Diploma  of  Ömer Sabri KURSUN