Powered By Blogger

GİRİŞ

Düşüncelerim,benim hayatım için seçtiklerim ve değiştirmenin yolu da kabullenmek, herşey için öncelikle şükretmek...
Kocaman bir evren kollarını açmış kucaklamak için bizi bekliyor.
Ve emin olun ki dünya hepimizin etrafında dönüyor...
Belki farkındasınız belki de değilsiniz ama gerçek bu!
Düşüncelerimiz ne ise biz o’yuz...
Yani bugün yaşadıklarınız, geçmişte kendiniz için düşündüklerinizin toplamı!
Gelecekte yaşayacaklarınız ise bugün ki düşünceleriniz ile şekillenecek tabii ki.
Bugün sahip olduğunuz herşeye şükrettiğiniz, teşekkür ettiğiniz ve istemeye devam ettiğiniz sürece...
Sahip olduğumuz(düşünce gücüyle)enerjiyle, olumlu ya da olumsuz düşündüğümüz her şeyi hızla hayatımıza çekiyoruz...
Ve çok ilginç insan bedenindeki enerji miktarı yaşadığı şehri(ne kadar büyük olursa olsun) bir hafta boyunca aydınlatacak kadarmış.
Şimdi geçmişe şöyle bir baktığımda içsel anlamda bunu bildiğimi fark ettim ve farkında olmayarak kullandığımı.
Ama önemli olan farkında olmak dolayısıyla hatırlamayı hatırlamak...
Şimdi farkındayım!

Ömer Sabri KURŞUN

Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma!Taşıyamazlar,kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar...
Üç çeşit dost vardır;birincisi ekmek gibidir her zaman istersin.İkincisi ilaç gibidir lazım olunca ararsın.
Üçüncüsü mikrop gibidir o gelir seni bulur.
*****
Karıncaya sormuşlar; '' nereye gidiyorsun?'',
'' dostuma'', demiş.
''Bu bacaklarla zor'' demişler.
Karınca; '' olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş...
Yolunda ölünecek dostlara...


https://kursunsabriomer.blogspot.com
Çeşit çeşit insanlar yanıltmasın sizi;
yalancılar, dürüstler, düz insanlar, zorbalar..
Gülümseyen kalpler arayın, az da olsa etrafı tarayın.
Gözlere mi sakın ha aldanmayın, sözlere hele hiç kanmayın.
Haydi rast gele...
Ş A N S I N I Z A...

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Yollar yaptım kendime...





Kelimelerden yollar yaptım kendime.En güzellerini seçtim özenle.Kimi uzaklardan seher yeli ile geldi kondu başucuma,kimi karlı tepelerin zirvesinden çığ misali indi üstüme.Hayatın anlamını yeniden yazdım kelimelerle.Yeni bir başlangıç yaptım, onlarla kapattım eski sayfaların yapraklarını.

Kalemim titredi kimi zaman kelimeler dağıldı toparlayamadım.Tam hayata beyaz bir sayfa çevirmişken mürekkebim döküldü karardı hayat,durdu zaman.İnadına yeni tarihler attım,gelmemiş tarihler,yaşanmamış hepside.

An oldu tek kelime anlattı aklımdan geçenleri tıpkı bir bakışın her şeyi anlattığı gibi.An oldu cümleleri cümlelere ekledim olmadı,dolmadı kağıtlar.Alfabemdeki harfler yetmedi kimi zaman,ne yazsam anlatamadım derdimi kimselere.Damlalarım aktı sayfalarıma o zamanlarda,ellerim tutmaz oldu,gözlerimse görmez.Aklımdan birçok geçti ama ne ben o birçoklara yetişebildim ne de birçoklar beni bekledi.


Adımlarım kilitlendi kelimelerden kurduğum yollarımda.Zaman akıp geçti de bir ben geçemedim zamana inat yol almaktan.İnadına yaşadım yazdıklarımda,inadına haykırdım, içimde ne varsa kustum kelimelerle hepsini.Bomboş kaldı içim, ardından yeni kelimelerle doldurdum gidenlerin yerini.

Kimi zaman virgül koydum yenileri eklensin ardı gelsin diye.Kimi zamansa son noktayı attım yaşandığı yerde kalsın hayat,bir adım bile atamasın diye.


Gün oldu sevda koydum yazımın başlığını,gün oldu hüzün.Sevda ile hüzün birleşti aniden aynı cümlede yeniden doğdu.Ne sevda yarıştı hüzünle,ne de hüzün sevdayla. Birde baktım sevdada hüzün hüzünde sevda varmış meğerse.

Kimilerinin kuramadığı köprüleri kurdum ben kelimelerimle.Sevgi koydum ayaklarının ismini,yıkılmasın istedim kötülüklere karşı.Güzel ne varsa içinde sakladım.Hayat koydum köprünün adını.Yola çıkanlara yaren olsun,güzel başlangıçlarını yine güzel bitirsinler diye.


Neredesin ey mutluluk...

















Neredesin ey mutluluk
Hangi kapının arkasında bekler durusun beni
Yoksa hayallerine mi gizlenirsin
Belli belirsiz bir aşkın.

Söyle nasıl bir aşk bu
İçinde ben bir tek ben varım her nedense
Bir oyuncusu hep eksik kalır
Onunda rolü hepten kayıp.

Bakınca ne kadar yalnız
Gökyüzünde uçan kuşlar
Kanat çırpıyorlar yorulmadan bir boşluğa
Hem de durmadan hiç durmadan.

Düştü gökyüzünden bir yağmur damlası yüreğime
Çözülüverdi zaman bir an
Ve ateşin gözlerini gördüm
Sessizce ağlıyordu o an.

Bir uçurtmaydı sanki umut
Takılıverdi peşi sıra kuşlara
Özgürdü kuşlar ama yalnız
Tutunamadı ağlarken gökyüzüne kuşlar.

Şimdi bak ne kadar özgür aşk
Ama bil ki bir o kadarda yalnız
Arar durur hiç durmadan
Buluncaya dek bir diğer oyuncusunu...


14 Mayıs 2009 Perşembe

...:::SUSTUM...!:::...



Sustum!
Ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
Kendimle konuşuyorum şimdi yalnız...
Yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime
kimse duymuyor...

Sustum!
Sustu dudağımdaki şarkı, gözlerimdeki şiir
Yaraları yalayan rüzgâr
Sokaklarında kahrolduğum şehir
Gözlerim konuşuyor yalnız...

Sustum!
Bin ah sürüp dudaklarıma
Ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
Sustu benimle deniz,
Sustu deli dalgalar, sustu martılar...
Umutlarımı sarıp rüzgârlara
Uzaklara savuruyorum her gece
Yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne

Sustum!
Tuz basıp yaralarıma!
Sustum
İçinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi
Yaslanıp yalnızlığın duvarına
Gül döküp kalabalıklara
Kimsesiz geziyorum gönül ülkemi her gece
Kimse bilmiyor..
Kimse görmüyor...

Sustum!
Saçlarını kokluyorum rüzgârların
Dudaklarından öpüyorum hayatı
İçimde incecik bir sevgi ürperiyor
Sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme
Gelmiyor beklediğim bahar
Yaralar merhem tutmuyor
Gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara
Mendil silmiyor
Yağmur dinmiyor
Sevdiğim bilmiyor...

Sustum!
Sustu benimle sarısabır, sustu hasret, sustu zaman
Sustum
Yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata
Kimse anlamıyor...

Sustum!
Ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat
Kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi
Yaralar merhem tutmuyor
Geceler avutmuyor
Ben sustum
Acılarım konuşuyor yalnız...

Ben sustum!
Susmuyor yüreğimi kavuran kasırga
Pencereme vuran yağmur damlaları
Susmuyor her gece dışarıda inleyen rüzgâr
Gelmiyor bahar
Kuşlar sevinmiyor
Yıldızlar küs
Ay üzgün
Güneş doğmuyor
Acılar dinmiyor
İçimde binlerce şiir kanıyor her gece
Kimse bilmiyor...

Sustum!
Sustu benimle sarısabır, sustu hasret, <*******>
Sustu hayat
Sustu zaman
Acılar konuşuyor yalnız
Acılarım konuşuyor
Kimse duymuyor...
Duymuyor...
Duymuyor...
Duymu...
Duy...



(a)





12 Mayıs 2009 Salı

Ağaçlar kurtulacak mı?


Ağaçların yarısını kurtaracak yeni kağıt


http://kursunsabriomer.blogspot.com
Dünyanın önde gelen teknoloji şirketlerinden Xerox, ağaç kesimini azaltacak yeni bir kağıt üretim yöntemi geliştirdi ve her yıl 1 trilyon ofis kağıdının kullanıldığı ABD'de satışa sundu. Dijital baskı ve kopyalama makinelerinde kullanılmak üzere geliştirilen ve ağaç tüketimini yarı yarıya azaltacak bu kağıda Yüksek Randımanlı Kağıt (High Yield Business Paper) adı verildi.

Yüksek Randımanlı Kağıt adlı yeni mekanik fiber kağıt, Xerox'un ABD Webster'daki AR-GE Laboratuvarında geliştirildi. Uzun yıllar süren çalışmaların sonunda Xerox'lu bilim adamı Bruce Katz liderliğindeki ekip mekanik bir kağıt üretim yöntemi geliştirdi.

Xerox'lu bilimadamlarının keşfi olan Yüksek Randımanlı Kağıt, yarı yarıya daha az ağaç ve daha az su ve kimyasal madde kullanılarak üretildi. Yeni kağıdın üretildiğifabrikada fosil yakıtlar yerine hidroelektrik enerji kullanıldı. Böylece kağıt üretiminde ortaya çıkan sera gazı emisyon oranı da yüzde 75 düşürüldü. Ayrıca bu yöntemle üretilen kağıdın, geleneksel kağıtlara göre daha hafif olması, postalama ve gönderim maliyetlerinde de tasarruf imkanı verecek. Geliştirilen bu kağıt, dijital baskı ve kopyalama makinelerinde güvenle kullanılabilecek türünün ilk ve tek ekolojik kağıdı olarak tanımlanıyor.

Geleneksel kağıt hamuru üretiminde ağaç kütükleri, su ve kimyasal bir karışımın kullanıldığı kimyasal yoğurma sürecinden geçerek ağaç lifleri ayrıştırılıyor. Ayrıştırılan ağaç liflerinin üzeri selüloz ile kaplanıyor. İşleme giren her ağaç parçasının yaklaşık yüzde 45'i kağıt haline geliyor. Geride kalan ahşap kimyasalları işlem esnasında enerji oluşturmak için yakılıyor. Yüksek Randımanlı Kağıt ise mekanik bir yoğurma sürecinden sonra üretildi. Yeni bir yaklaşımla geliştirilen ağaç kimyasalları, işlem esnasında kağıt yapıcı liflerden ayrılmadığı için bu yöntem her ağaçtan iki kat daha fazla kağıt üretilmesini sağladı. Diğer bir deyişle ağaç parçalarından yüzde 90'ın üzerinde kullanım oranı yakalanmış oldu.

20 YILLIK ÇALIŞMANIN ESERİ

Xerox araştırmacıları mekanik kağıt üretimi ile ilgili ilk deneylerini 20 yıl önce gerçekleştirdiler ve o günden bugüne kağıt üretimi için farklı bir yöntem bulmaya ve ağaç tüketimini azaltmaya yönelik alternatif bir yol aradılar. O zaman elde ettikleri mekanik kağıdı yazıcı ve fotokopi cihazlarında başarılı bir şekilde kullanamadılar. İki temel sorunla karşılaşmışlardı. Üretilen mekanik kağıt üzerinde çok fazla toz toplanmasına neden oluyor ve ısı karşısında da kağıt kıvrılıyordu. Bu yüzden yazıcı ve fotokopi makineleri baskı alınan görüntüleri düzgün ve makineye zarar vermeyecek şekilde kağıda aktaramıyordu.

http://omersabrikursun.blogcu.comYirmi yıl önce üretilen o mekanik kağıt, ısı bazlı baskı yapan makinelerde kullanım alanı bulamadı ama ısı kullanmadan baskı yapan ofset baskı makinelerinde yaygın bir kullanım alanı buldu. Xerox bilim adamları o günden bugüne, kağıt laboratuvarlarında yaptıkları araştırmalarda mekanik kağıdın dijital baskı ve kopyalama makinelerinde kullanılabilmesinin bir yolunu araştırdılar.

Xerox'un üstesinden gelmeye çalıştığı en önemli sorun kağıdın kıvrılmasını engellemekti. İlk geliştirilen mekanik kağıtlar, havadaki nemin azalma ve çoğalma durumuna göre ya genişliyor ya da büzülüyordu. Mekanik kağıdın ön ve arka yüzünde nemden dolayı farklı oranlarda büzülme oluşması da, dijital yazıcılarda baskı esnasında mekanik kağıdın kıvrılmasına neden oluyordu. Çünkü yazıcı içindeki toneri eriterek baskı yapmaya sağlayan “fuser” ünitesi, tıpkı sıcak bir ütü gibi görüntüyü kağıdın üzerine yapıştırıp mevcut nemi kağıttan dışarı çıkartma esası ile çalışıyordu.

Xerox'un kağıt geliştirme laboratuvarlarında çalışan bilimadamları pürüzlü büzüşmelere karşı kağıdın her iki yüzeyinde farklı şekiller yaratarak bir düzenleme yapacak kağıt liflerini keşfettiler. Bruce Katz, kağıt fabrikalarıyla işbirliği yaparak ve istatistiksel teknikler kullanarak lifleri kağıdın her iki yüzeyine daha iyi dağıtan bir yöntem geliştirdi. Kağıdın kıvrılmasını önleyen bu yöntem ile üretilen mekanik kağıtlar, Xerox'un dijital yazıcı ve kopyalama makinelerinde başarı ile test edildi. Böylece mekanik fiber kağıtların dijital baskı ve kopyalama makinelerinde kullanılmasını engelleyen kağıt kıvrılması ve tozlanma gibi problemler bu yeni geliştirilen yöntemle giderilmiş oldu.

MEKANİK FİBER KAĞIDIN ÖZELLİKLERİ

Mekanik fiber kağıt benzersiz karekteristik özellikler taşıyor. Ekolojik faydalarının yanı sıra halen kullanmakta olduğumuz standart 75 gramlık kağıttan daha az ağırlık taşıyor. Yaklaşık 67 gram ağırlığında olan “Yüksek Randımanlı Kağıdın” her kilosunda yaklaşık yüzde 10 daha fazla yaprak bulunuyor. Yeni mekanik fiber kağıt, fatura ve ekstre baskıları için de ideal. Ayrıca hafif olmasından dolayı doğrudan pazarlama yapan şirketlerin gönderim maliyetlerini de azaltacağı söyleniyor. Ancak tıpkı gazete kağıdında olduğu gibi yeni geliştirilen mekanik kağıt da, arşiv nitelikli kullanım için elverişli değil. Yumuşak renk tonuyla yüzde 84 parlaklık oranına sahip Xerox'un yeni kağıdı, arşiv ömrü gerektirmeyen dokümanların her ışık ortamında kolayca okunabilmesini sağlıyor.

XEROX BASKI VE KOPYALAMA SİSTEMLERİ İLE UYUMLU

Xerox'un Yüksek Randımanlı Kağıdı, Xerox DocuTech ve Xerox Nuvero ürün ailesi, Xerox 4110 Kurumsal Baskı Sistemlerinin de aralarında yer aldığı dijital yazıcı ve kopyalama sistemlerinde kullanılabilecek. Yeni mekanik fiber kağıt, ağustos ayı başında A.B.D'de satışa sunuldu. Xerox'un yeni mekanik kağıdına müşterilerden talep gelmesi halinde Türkiye'de de tüketicilerle buluşturmayı planlıyor.

Dünyanın en büyük ofis kağıdı tedarikçisi olan Xerox, Uzak Doğu yapılanması Fuji Xerox'la beraber her yıl ortalama 1.5 milyar dolarlık bir kaynağı AR-GE çalışmalarına ayırıyor. Xerox'un bünyesinde 5000 bilim adamı ve mühendis bulunuyor. Xerox'un A.B.D, Kanada ve Avrupa'da yer alan AR-GE laboratuvarlarında iş uygulamaları, elektromekanik sistemler, dijital görüntüleme, bilgisayar, renk bilimi ve baskı teknolojileri alanlarında araştırmalar yapılıyor.

XEROX'UN YEŞİL TARİHÇESİ

1964 – Xerox, New York Webster'da, Xerox ürünlerinde kullanılacak medya malzemeleri geliştirmek, kağıt israfını önleyecek çevreci yaklaşımlar geliştirmek üzere bir araştırma merkezi açtı.http://omersabrikursun.blogcu.com
1969 – Çift taraflı baskı alınmasını mümkün kılan Xerox 7000 ürününü geliştirdi. Ancak bu cihazda sayfanın arkasına baskı alabilmek için kağıdın tekrar elle yerleştirilmesi gerekiyordu.
1970 – Xerox, otomatik olarak çift taraflı baskı yapabilen ikinci nesil baskı ve fotokopi makinesi olan Xerox 4000 cihazını geliştirdi.
1973 –Xerografik baskı ve kopyalama makinelerinde kulanılmak üzere sektörün ilk geri dönüşümlü (recycle) kağıdı Cylex'i kullanıma sundu.
1988 – Xerox, en az düzeyde atık yaratan geri dönüşümlü termal faks kağıdını duyurdu. Bu kağıdın yüzde 50'si geri dönüştürülebiliyordu.
1990 – Talebe göre (print on demand) ve ihtiyaç olduğu anda (just in time) baskı anlayışını getiren dünyanın ilk yüksek kapasiteli dijital baskı sistemleri olan DocuTech ürün ailesini geliştirdi. Xerox, bu sayede form ve kitapçık gibi güncelliğini kolayca yitirebilen dokümanların yüksek miktarlarda basılmasının önüne geçti. Kişi ve kuruluşlar özellikle düşük tirajlı ve değişken veri içeren dokümanlarını bu makinelerde basmaya başlayarak, fazladan baskının yarattığı baskı ve stoklama maliyetinden kurtuldu. Yüksek kapasiteli dijital baskı sistemleri ihtiyaç fazlası kağıt kullanımını önleyerek daha az ağaç kesilmesine neden oldu.
http://omersabrikursun.blogcu.com1996 – Xerox, Atlanta yaz oyunları sırasında “Özel Etkinliklerde Atık Azaltımı ve Geri Dönüşüm Projesini” uygulamaya geçirerek, Olimpiyat Komitesi ve diğer katılımcılarla uzun yıllar süren büyük bir kağıt geri dönüşüm programı başlattı.
1997 – Xerox'un geliştirdiği DocuShare adı verilen bir yazılım, ilk kez kurum içi ağlarda dokümanların basılmadan elektronik olarak paylaşılmasını ve yönetilmesini sağladı. DocuShare, kişilerin dokümanlarının basılı hallerine gereksinimlerini azaltan elektronik doküman yönetimi, paylaşımı yazılımlarının ilki olma özelliği taşıyor.
1999 – Xerox geliştirdiği FlowPort ismini verdiği bir yazılımla, kağıt dokümanların ofis cihazları üzerinden taranarak elektronik ortama aktarılmasını, faks veya e-posta olarak gönderilmesini sağladı. Kağıt ortamındaki ve dijital ortamdaki dokümanları bir araya getiren bu yazılım, kağıt dokümanları elektronik olarak erişilebilir ve dağıtılabilir hale getirerek çok büyük oranlarda gereksiz kağıt tüketimini önledi.
2000 – Xerox, iş ortaklarına 2003 yılından itibaren geçerli olmak üzere yeni çevreci standartlara uymaları mecburiyeti getirdi. Bunlar, çevreci fabrika yönetimi, sürdürülebilir orman yönetimi, çevre sağlığına uygun kimyasal ve materyal kullanımı, paketleme ile çevre güvenlik standartlar, orman alanlarının korunması ve geliştirilmesine yönelik önemli faydalar yarattı.
2006 – Xerox, “The Nature Conservancy” isimli çevre örgütüne 1 milyon dolar tutarında bağış yaparak, bir işbirliği projesi başlattı. Kağıt endüstrisinin orman alanlarını daha ekolojik bir şekilde yönetmelerine imkan sağlayacak yöntemler uygulamaya konuldu.
2006 – Xerox, araştırma laboratuarlarında üzerindeki görüntüyü sadece bir gün tutarak kağıdın tekrar tekrar kullanılmasını sağlayan yeni bir deneysel baskı teknolojisi geliştirdiğini duyurdu. Kendi kendine silinen kağıt ismiyle duyurulan bu teknolojinin geliştirilme çalışmaları sürüyor. Silinebilir kağıt teknolojisi de sonuçta daha az ağaç kesilmesine ve orman alanlarının korunmasına önemli katkılarda bulunacak.
2007 – Xerox, mekanik fiber kağıdı, endüstride ilk kez dijital baskı ve kopyalama makineleri için optimize ettiğini ve bu kağıdın üretiminde yarı yarıya daha az ağaca ihtiyaç duyulacağını duyurdu. Yüksek Randımanlı Kağıt (High Yield Paper) adı verilen kağıdın üretim sürecinde daha az su ve kimyasal kullanıldı. Yeni kağıt hidroelektrikle çalışan bir fabrikada, fosil yakıt kullanılmadan üretildi. Böylelikle üretim esnasında sera gazı emisyon oranı yüzde 75 daha az ortaya çıkıyor.


Haydi Git Sevgili



"Belki de anlamadın, anlamak istemedin belki de bu güne kadar, yada anlamak için belki de hiç gayret sarf etmedin, kim bilir…
Sen bilmesen de, bilmek istemesen de;
Bu güne kadar;
Hiçbir kelime senin adın kadar yer tutmadı dudaklarımda… Hiçbir kadın senin kadar yakışmadı alın yazgıma… Ama başaramadık bu sevdayı yaşatmayı… Başaramadık işte… 
Biz seninle hiçbir zaman aynı cümlenin içinde bile anılmadık… Ne ben acılarını sırtlamış cümlenin yüklemi olabildim ne de sen mutluluklarımın gizli öznesi olabildin… Biz sadece hasrete prangalı iki yürek olduk...
Biz ayak uçlarındaki karlara aldırmadan güneşli sabahlara doğmayı özenen iki deli gelinciktik.
Zamansız açtık baharlara... Zamansız uyandık kış uykularından… Birbirimizin yüzünde gördüğümüz gülüşleri bahar sandık...


Oysa biz kökleri toprakta kalacak bir gelinciğin bir kış sabahı güneşe gülümsemesi kadar imkânsızdık… Hayat yolculuğunda sırt sırta verdik zannederken sırtlarımızın arasına örülü hasret duvarlarını göremedik...
Belki de görmek istemedik…

Ne zaman duvarları aşmak istedik işte o an esir düştük imkânsızlığa…
İşte o zaman yenik düştük zamana…

Senle ben, hiçbir zaman " biz " olmayı başaramadık… Başaramadık işte…
Haydi git___
derken sana sevgili vefasızlık rüzgârları ile üşüyorum bilesin ki. Hangi güneşli heceler ısıtabilir artık dona çekmiş duygularımı?
Düşüncemdin. Düşüm oldun. Şimdi düşlerimden de düştün sevgili…

Hiç oldun! Hiçlik oldun! Tüm ayraçlar battı gırtlağıma, söz kırıkları ile dolu senli cümlelerim.
Kimse gecem olmadı, olamazda senin gibi… Her şiirim geceye bulanıyor şimdilerde. Kara kâğıtlara, kara kalemle, kara dizeler karalıyorum, kara sevda üzerine zifiri karanlıklarda…

Haydi git sevgili___ Dudaklarımda daha fazla kanamasın pişmanlıklar, daha fazla ağlamasın hatıralar…
Haydi git, git artık sevgili…
Belki de seninle biz ayrı cephelerde savaşan iki kılıç ustasıydık… Kendimizi hep aramıza örülmüş hasrete kılıç sallar bilirken, meğer biz kendi yüreklerimize kılıç sallamışız…

Haydi git sevgili___ Rüzgâra karşı savaşmayı bırak…
Ve git___ Dağlar devrilmişken omuzlarıma, yalnızlık düşmüşken sokaklarıma git… Git diyorum sana. Kapıyı biraz arala ve çık git... Giderken kapının kolunu dışardan sök git.
Çünkü senden başkasının girmesini istemiyorum, girip de içeriye senin yıllarca hırpaladığın, kırıp döktüğün kalbimin dağınık halini görmesinler istiyorum…
Bana verdiğin ne varsa her şeyi topla ve git… Geride bir şey bırakma acıdan başka…
Bekletme " seni" bekleyenleri… Bekletme kapımda beni sonsuzluğa gömecek yetim kelebekleri…

Haydi git___ Her harfine ölümler beğendiğim adımı dudaklarımdan sökerek git…
Bana çıkan tüm sokakları sil adres defterlerinden... Yaşayıp da kendi yüreğine bile ispat edemediğin bu sevdayı " mutluluk bakiyelerden" düş gayri…
Gözlerime demir pervazlardan ölüm göz kırpıyorken durma git…

Haydi git sevgili___ Adınla başlayıp adınla bitiremediğim cümleler kadar yalnız bırak beni…
Durma karanlıklarımda, durma hatıralarıma… Anılarımdan çek git…
Haydi şimdi, gönlümden kalemime düşen bir şiir gibi git ve kurtul bu şair bedeninden, benden ve yüreğimden sevgili… Kabuğu kırıldı artık bu sevdanın, içini de yalnızlık yedi…
Git sadece, bırak git ki___ hayat boyu sensizlik yerine, ölümler diz çöksün ayak dibime…
Bırak günahların dökülsün soğuk ellerinin gezindiği küçük avuç içlerime...

Haydi git sevgili___ Biz seninle rüya olmaktan öteye geçemedik… Hiçbir zaman acıyı sırtlanıp mutluluğa gülümsemedik...

Haydi git___ Dudaklarında daha fazla kanamasın pişmanlıkların. Daha fazla ağlamasın hatıraların… Haydi git sevgili…

Haydi git___ Çıktığın kapıdan ölüm gelsin ayakuçlarıma...
Bırak gözlerin mahpusluğum, yüreğin sonsuzluğum olsun…

Haydi git___ Durma sabahı olmayan karanlıklarımda… Daha fazla üşütme ellerini, karı, boranı eksik olmayan kışlarımda... Daha fazla bekleme yamalı cümlelerimde…

Git diyorum sana... Git… Beni " bana " bırak…
Haydi kapıyı arala ve git... Kapat tüm ışıkları...
Ve git haydi... Git ki çıktığın kapının ardından ölüm gelsin gayri...

Şimdi git___ Unut ismimi… Unut yeminlerini…
Seni hiç sevmediğimi farz et… Bu sevdayı hiç yaşanmamış kabul et…
Demir kapımı " ölüme " arala ve sessizce git…

Haydi git sevgili haydi git…
Geceler gibi yor beni, akşamlar gibi hasret bırak sabahlara… Gözyaşı gibi dol avuçlarıma, gece karanlığı gibi düş gözlerime, okyanus gibi taşır canımı, kefen gibi dolan bedenime…
Haydi git sevgili… Kurut düşlerimi talan et rüyalarımın en güzelini, perçinle dudaklarımı susayım ömrümce…

Haydi git___
Sahte sevdanı alda git… lal olmuş dilimi konuşturmadan git…
Yetmedi mi? üzdüğün, ağlattığın, yıprattığın, kahrettiğin, yara bere içinde bıraktığın…
Git diyorum… Kendi ellerinle göm cansız bedenimi gözlerinin derinine… Ve git…
Sadece git___ Ardından ölüm gelsin ayak uçlarıma…
Sana kavuşmayı bilmese de, seni severken " ölmenin gururunu " yaşasın bu yürek?
Çünkü sen benim, ölüm ile hayat arasına çize bildiğim tek mutluluğumdun..."

12.05.2009
Ömer Sabri Kurşun

10 Mayıs 2009 Pazar

Ölüyorum Anne

Ölüyorum Anne

Bir çukura saplandım
Her geçen gün batıyorum anne
Ölüm bekliyor başucumda
Yavaş yavaş ölüyorum anne

Hayat bana çok kısa oldu
Sana uzun olsun anne
Güzel günler bitti
Ben ölüyorum anne

Son sözlerimi iyi dinle
Hakkını helal et anne
Yatağıma uzatın beni
Ölüm vakti geldi anne

Arkamdan ağlamanı istemem
Gözünden yaş akmasın anne
Bu dünyada son günüm
Yarın yokum anne

Arkamdan ağıt yakmayın
Dualar edin anne
Ölümden korkmuyorum ama
Yokluğun korkutuyor anne

Nefes nefes alamıyorum
Ayaklarım uyuştu anne
Hakkını helal et
Ben ölüyorum anne

(a)


Son durak...

Eğer 9 Canlı Bile olsaydın,
An Fazla 8 Kez Kaçabilirdin Ölümden!
Bil ki 7 Düvele Sultan Dahi Olsan,
kursunsabriomer.blogspot.comYerin 6 Mekân Olacak Sana.
En Fazla 5 Metre Kumaş Götürebileceksin!
Kapatacaksın 4 Açsan da Gözlerini!
Bu 3 Günlük Fani Dünyada.
Azrail’e 2 Kat Olup Yalvarsan da Nafile,
Ecel Geldiğinde 1 Gün Öleceksin! ;
İşte, O An Her şey 0 dan Başlayacak.
Çünkü;ÖLÜM BİR YOK OLUŞ DEĞİL, YENİDEN DiRiLiŞTiR!

Ömer Sabri Kurşun

http://kursunsabriomer.blogspot.com


Bu sayfada

Dakika

Saniye
Misafirim oldunuz




https://kursunsabriomer.blogspot.com[diploma.gif]
Diploma  of  Ömer Sabri KURSUN