Powered By Blogger

GİRİŞ

Düşüncelerim,benim hayatım için seçtiklerim ve değiştirmenin yolu da kabullenmek, herşey için öncelikle şükretmek...
Kocaman bir evren kollarını açmış kucaklamak için bizi bekliyor.
Ve emin olun ki dünya hepimizin etrafında dönüyor...
Belki farkındasınız belki de değilsiniz ama gerçek bu!
Düşüncelerimiz ne ise biz o’yuz...
Yani bugün yaşadıklarınız, geçmişte kendiniz için düşündüklerinizin toplamı!
Gelecekte yaşayacaklarınız ise bugün ki düşünceleriniz ile şekillenecek tabii ki.
Bugün sahip olduğunuz herşeye şükrettiğiniz, teşekkür ettiğiniz ve istemeye devam ettiğiniz sürece...
Sahip olduğumuz(düşünce gücüyle)enerjiyle, olumlu ya da olumsuz düşündüğümüz her şeyi hızla hayatımıza çekiyoruz...
Ve çok ilginç insan bedenindeki enerji miktarı yaşadığı şehri(ne kadar büyük olursa olsun) bir hafta boyunca aydınlatacak kadarmış.
Şimdi geçmişe şöyle bir baktığımda içsel anlamda bunu bildiğimi fark ettim ve farkında olmayarak kullandığımı.
Ama önemli olan farkında olmak dolayısıyla hatırlamayı hatırlamak...
Şimdi farkındayım!

Ömer Sabri KURŞUN

Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma!Taşıyamazlar,kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar...
Üç çeşit dost vardır;birincisi ekmek gibidir her zaman istersin.İkincisi ilaç gibidir lazım olunca ararsın.
Üçüncüsü mikrop gibidir o gelir seni bulur.
*****
Karıncaya sormuşlar; '' nereye gidiyorsun?'',
'' dostuma'', demiş.
''Bu bacaklarla zor'' demişler.
Karınca; '' olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş...
Yolunda ölünecek dostlara...


https://kursunsabriomer.blogspot.com
Çeşit çeşit insanlar yanıltmasın sizi;
yalancılar, dürüstler, düz insanlar, zorbalar..
Gülümseyen kalpler arayın, az da olsa etrafı tarayın.
Gözlere mi sakın ha aldanmayın, sözlere hele hiç kanmayın.
Haydi rast gele...
Ş A N S I N I Z A...

8 Kasım 2009 Pazar

GENE GELECEĞİZ...



http://kursunsabriomer.blogspot.com/

Gene geleceğiz
karşılaşmanın yollarında.
Bir bülbül kulağıma fısıldadı:
Gene geleceğiz.
Bülbüller oralarda
yaşarlar henüz.
Şakırlar yazılarımızda.
Gene geleceğiz
gölgeleri arasında özlemin,


yadırgamanın mezarlarında
bizim yerimiz de var,
bu kesin.
Yorulma gönül,
dönüşün yollarında
çökme sakın.
Gene geleceğiz,
gene.


Abu SALMA




Çevirenler: A. KADİR - Süleyman Salom



(a)



RENĞARENK DÜNYA…




İnsanlar vardır;
İki kısım.
Biri ne kadar beyazsa;
Diğeri o kadar karadır.

Kara olanlar var ya!
Aslında onlar sadece kendilerine değil, bulunduğu toplumda da vardır.

Yollu yaşayışı bellidir onların. Kimseler yaklaşmak bile istemez.
Sadece kendilerini düşünenlerdir onlar. Önemsizdir onlar için olanlar.

Birde beyazlar vardır:
Yaz günü gibi...
Etrafına ışık saçarlar.
Beyaz gibi insanlar; ak geleceklere ışık tutarlar.
Var gücüyle de ışığa koşarlar.

Bir de ne siyah, ne beyaz:
İkisinden de olmayanlar vardır: Gri tondaki insanlar…

Tanıyamazsınız onları.
Çünkü onlara sorarsanız: beyaza beyaz, siyaha siyahım derler.
Onlar devamlı bir şeyler isterler…
Onlar devamlı arkadan söylerler…
Kendilerini düşünürler...

Gel desek gelmezler...
Öğret desek bilmezler...
Gül desek gülmezler ama...
Dedim ya: Gridir onların rengi tanıyamazsınız...

Grileri saymazsak siyah beyazdan ibarettir Dünya.
Bir bardak suya, bir kaşık katran dökseniz su kararır.
Ama bir bardak katrana, bir kaşık su dökerseniz, katran özelliğini kaybetmeyecektir. Zira beyazların lekelenmesi, kararması an meselesidir. Karalara ise kolay kolay bir şey bir şey olmaz...

Aslında insanlar iki kısım da değildir. Çünkü karalar da insan değildir beyazların yanında. Çünkü karaların özelliğini kaybetmemekteki inadı yanında, beyazların da üzerine leke sıçratmadan ışığını koruması da o kadar zordur. Ne mutlu beyaz kalabilenlere...
Haydi diyelim beyaz kalamadınız! O zaman ne mutlu gri olmamak için ellerinden geleni ardına bırakmayanlara...

Yaşamadan hiçbir şey öğrenilmiyor. Yaşananlar sonunda geriye burukluk üzüntü kalıyorsa buna şansızlık deniyor.
Mutluluk, huzur, güzellik oluyorsa büyük şans deniyor.
Bazen öğrenmek çok acı oluyor, öğreniyorsun fakat gidenler oluyor iç dünyanda, öğrenmek kazanç mı kar mı oluyor bilemiyorsun.
Benlik (self), aslında insan zihninin sosyal tecrübelerle formlanan ve potansiyel haldeki yapısal bütünlüğüdür. Kimlik ise, sosyal olarak şekillenmiş bu potansiyelin iradî bir kararlılıkla dışa yansıyan halidir...

Bazen hayatımıza giren öyle insanlar olur ki; onların belli bir amaca hizmet etmek, bize ders vermek, kim olduğumuzu ya da olmak istediğimizi bulmamıza yardım etmek için bizimle olduklarını yüreğimizin derinliklerinde hissederiz.
Bazen de hayatınızda öyle olaylar yaşarsınız ki; o anda bu olaylar size korkunç, acı dolu, haksız gibi görünür. Ancak fırtına dindikten sonra; bütün bu olayların üstesinden gelmemiş olsaydınız, asla potansiyelinizin, gücünüzün azminizin ve yürekliliğinizin farkına varamayacağınızı anlarsınız.
Evren bile renk armonisini sunarken bize üç temel renk karışımından sunar güzelliklerini...

Siyah ve beyaz rengin oluşumu ise daha farklıdır. Güneş ışınlarını yansıtmadan tamamen emen cisimler, gerçek anlamda bir renk olmayan siyah olarak görülürler. Güneş ışınlarını tamamen yansıtan cisimlerin rengi ise beyazdır. İnsanlarda tıpkı güneş gibi kendi renklerini tayin ederler kimliklerini oluştururlar. Beyaz, gri zaten iki rengin bileşimidir kararsız insan tipi...

İşte böyle dostlar: Yaşamımın yarım asrını bitirip ikinci yarım asrının ilk çeyreğini yaşarken geçmişimi düşünerek gördüklerimi düşündüm şu son bir hafta içerisinde. Nice beyazlar, nice siyahlar hatta griler girmiş hayatıma bunu gördüm. Ve de hala hayatımda olanlar. Bu rengârenk dünyanın oksijenini beraber teneffüs ettiğim insanlar. Öbür yanda kilometrelerce uzakta ama bir yürekte yaşayan dostlar gördüm, sıkıntılı günlerinde arayan, defalarca bıkmadan, usanmadan. Her daim yanında olduğunu hissettiren... Ve hemen yanında sana bir nefes gibi yakın olan, yanı başında bencil ruhunun karnını doyuran, suyunu yudumlayan, ama senin acıkmışlığını susamışlığını düşünmeyen, hatta senin neye karşı acıkmışlığını, susamışlığını bile anlamayan, senden çok uzakta olan insanları gördüm. Beyaz ve kara her zaman aynıdır. Ama gri yakınındadır fark ettirmez griliğini, tehlike oradadır işte...

Büyü dediğin büyük bir hayal kırıklığı olabiliyor.
Ve hayat böyle geçiyor işte öyle değil mi?

Şu dörtlükle bitirmek isterim bu günü;

Âlemde insan var, insancıklar var.
Hilesiz, hurdasız, hayvancıklar var.
Ömürden birkaç yıl verdim, öğrendim,
Ortada dolaşan ne kancıklar var.

Ne mutlu yaşamını üç temel renk armonisinde düzenleyen çevresine umut, mutluluk, sevgi, dostluk, saçan insanlara... Yaşamınız gökkuşağı renginde dostluklar ve sevgiyle geçsin...

"Hayatı gözyaşlarınızla ödüllendireceğinize, gülücüklerinizle cezalandırınız"

HER DAİM BEYAZ KALMANIZ TEMENNİSİYLE...

Saygı ve sevgilerimle


08.11.2009
Ömer Sabri Kurşun


1 Kasım 2009 Pazar

Bekle beniİ..







Her giden ardında bir bekleyen bırakır.
Bazen ister "bekle beni" der..
Bazen de "bekleme hayatına devam et" der...
Bu bekleme demenin ardında bir beklenme isteği vardır hep...
Nedense herkes biri tarafından beklenmeyi özler.
Özlenmeyi özler ya da birinin hayatında hep var olmayı bilmektir güzel olan.






Ve her kalan yüreğindeki acısıyla "bekleyeceğim" der.
Dönmeyeceğini bile bile...
Gelmeyeceğini bile bile...
Sevmeyeceğini bile bile...
Ve bekler...
Ta ki bir gün artık ümitler kesilip
yolların tamamen ayrı olduğu fark edilene kadar... 






Ve başlar keşkeler pişmanlıklar...


Yanı başımızdayken fark etmediğimiz bir çok ayrıntı takılır hafızalara. Oysa "ne güzelmiş yaşanılanlar" dersiniz... Meger ne çok sevmişim" dersiniz...
Ve belki de hiç sevilmediğinizi fark edersiniz.
En acısı da budur ya! zaten. Sevilmeden sevdiğinizi fark ettiğinizde beyninizi yer binlerce soru... Başlarsınız cevabı besbelli olan sorulara kendinizce cevap aramaya...






Ve sorgulama zamanı gelir kendinizce...
Oysa unutursunuz bir şeyi.
Aşk Sorgulanmadan Yasanmalıdır..."

Ama unutursunuz bu kuralı "nedenler ve niçinler" kemirir beyninizi...
Ağlamak sizin için kacınılmaz bir seçimdir. Ağlarsınız herşeye ve her olaya... 






Baktıgınız her yer "onda" biter...
Gördüğünüz her şeyde "onu" ararsınız...
Aynadaki görüntünüzde bir yansıma sokaktaki köşe başında bir kucaklasmadır...
Yağan yağmurdur denizdeki yakamozdur "o" gecelerin ayı gündüzlerin güneşidir "o"...

Ve son cümleler dökülür artık dilinizden...
Başkaca diyebileceğiniz bir şey kalmamıstır çünkü...
Tıpkı yüreğinizi sizden aldığı gibi giderken cümlelerinizi de götürmüştür yanında...

Sessizlik kalır geriye biten bir sevgiden...
Ve Ayrılık Urganı kalır boynunuzda "yağlı bir ilmek gibi..."Sanki biri ha çekti ha çekecek...
Durdu sanırsınız dünyayı ha battı ha batacak...
Ama ne dünya durur ne de o ilmek çekilir...
Hayat devam ediyordur ve bu çarkın içinde sizi de bilmediğiniz başka diyarlara sürüklüyordur...






Bitecek sanırsınız acınızı ama bitmez... Sadece bir yerlere saklanır yüreğinizde... Bir şarkıda bir şiirin içli mısralarında ve belki de bir sözde kanamaya hazır bir yaradır o artık...



30 Ekim 2009 Cuma

MAVİ....



http://kursunsabriomer.blogspot.com/


Gel de maviyi anlat solucana
Ne deniz görmüş
Ne nehir
Ne gök
Ne de mavi gözlü bir solucana tutulmuş -
Siz asıl bana sorun o maviyi




ZAHRAD



(a)


28 Ekim 2009 Çarşamba

29.Ekim.2009 Cumhuriyet bayramımız...


http://omersabrikursun.blogcu.com

 Sevgili arkadaşlarım, dostlarım,kardeşlerim, büyüklerim,küçüklerim,
 ülküdaşlarım,Şanlı Türk Bayrağı altında yaşayan tüm vatandaşlarım;
 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkarak Milli Mücadeleyi
 başlatıp, 29 Ekim 1923 tarihinde de “Türk Milletinin karakterine ve 
 adetlerine en uygun olan idare,Cumhuriyet idaresidir.” diyerek ilan 
 ettiği Cumhuriyet,Türk Milletine bırakılmış en büyük miras ve
 vazgeçilmez bir değerdir.

 Cumhuriyet’te egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.Halk kendi
 kendisini yönetme yetkisini temsilcileri aracılığıyla kullanır.Bu
 yönetimde yurttaşların seçme ve seçilme hakkı vardır.Devlet yönetimi,
 sınıfların, kişilerin ailelerin, bir zümrenin eline bırakılamaz.Milletin
 bütün bireyleri yönetime katılabilir ve söz sahibi olabilir.Çünkü
 cumhuriyet yönetiminde bütün vatandaşlar eşit haklara sahiptir.

 Cumhuriyetin en büyük erdemi,Türk toplumunu ulus olma bilincine
 kavuşturması ve bireyi yurttaş konumuna yükseltmesidir.Ulusumuz,
 Cumhuriyetle birlikte ulusal bir devletin, onurlu,özgürce düşünebilen
 ve eşit haklara sahip yurttaşları haline gelmiş, devletin tek ve gerçek
 sahibi olmuştur.

 Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği çağdaş uygar ülke olma yolunda laik,
 demokratik Cumhuriyet rejimi ile kat ettiğimiz mesafe küçümsenecek
 gibi değildir.Cumhuriyet bize ulus olma,dünya milletlerinin onurlu bir
 üyesi olma bilincini kazandırmıştır.

  Ayrıca Türkiye Cumhuriyetinin 83 yıllık öyküsü bir başarı,bir
 uygarlaşma öyküsüdür.Cumhuriyetin başarıları ile haklı bir gurur
 duyuyoruz.Bugün Türkiye,İslâm dünyasındaki tek laik ve demokratik
 Cumhuriyet,çağdaş bir ülke, yaşanan ekonomik krizlere rağmen
 dünyanın en büyük 25 ekonomisinden biri, bölgesinde hatırı sayılan
 güç, bir istikrar unsuru ve Avrupa Birliğine aday ülkedir.

 Türkiye Cumhuriyeti laik ve demokratik anlayıştan taviz vermeden,
 Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolunda
 hızla ilerlemektedir.Buna hiçbir güç engel olamayacak ve Türkiye
 Cumhuriyeti devleti sonsuza kadar yaşayacaktır.Yeter ki bizler
 Atatürk’ün mirası olan bilimsel ve akılcı yoldan ayrılmayalım.

 Hak ve hürriyetlerden yoksun toplumların ayakta kalmaları ve
 yaşamaları mümkün değildir. Bu nedenle, bizlere ve gelecek nesillere
 düşen en önemli görev; Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle
 bölünmez bütünlüğünü savunmak,Atatürk ilke ve inkılâplarını
 koruyup,kollamak iç ve dış tehditlere karşı duyarlı olmaktır.

  Cumhuriyet, demokrasiyi geliştiren en iyi sistemdir.Kişinin hak ve
 özgürlükleri ancak bu sistem içinde güvencede olabilir.Türk Milleti
 Cumhuriyet’e bağlanıp, onu yüceltip geliştirebilirse demokrasinin
 nimetlerinden yararlanır ve çağdaş toplumlar içindeki yerini alır.Bu
 nedenle Cumhuriyeti yüceltip sürdürmek her Türk’ün milli görevidir...

 “Türk olmak, gurur duymaktır şanlı bir tarihe sahip olduğun için
 Türk olmak, özgür olmaktır hürriyeti damarlarında taşıdığın için
  Mutlu olmaktır Türk olduğunu söylemekten
  Türk olmak, tüyleri diken diken olmaktır İstiklal Marşı’nı dinlerken”

  Atatürk diyor ki:

 “Milli azim ve bilincin kıymetli eseri olan değerli cumhuriyetin
  bugünkü  ve yarınki neslin demir ellerinde her an yükselip
  sağlamlaşacağına güvenim tamdır.”

 Atatürk diyor ki:
  “Türk milletinin tabiat ve adetlerine en mutabık olan idare cumhuriyet
  idaresidir “
  “Bugün tarih boyunca hür yaşamış bir millet
  Üstüne çökse dünya hürriyet ister elbet
  İnsan için hürriyet ekmek gibi,su gibi
  Hürriyetsiz sürünmek ölüm uykusu gibi.”

 Atatürk diyor ki:
  "Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz.Siz, almakta
  olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin,vatan sevgisinin,
 fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız.Yükselen yeni nesil,
 istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak
 sizsiniz. "

 “Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslarıyla,Türk milletini emin ve sağlam
  bir istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı
  güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur.”

  M.Kemal ATATÜRK

  “Demokrasi ilkesinin en yeni ve akılcı uygulamasını sağlayan hükümet
  biçimi cumhuriyettir.”

  Mustafa Kemal ATATÜRK

 --------------------------------------

  “Dalgalansın her tarafta şanlı Türk'ün bayrağı
  Korumaktır ve yüceltmek azmimiz bu toprağı!
  Bu vatan hiç sensiz olmaz, ey güzel cumhuriyet
  Milletim öyle demiştir; ya ölüm, ya hürriyet !”

 “Bilmeyen anlasın, öğrensin soran
  Tarihin başından gelen milletiz
  Bir biri ardına devletler kuran
  Tarihten devletler silen milletiz.

 Yurdumuzu çiğnetmeyiz yabana
  Canımız kurbandır cennet vatana
  Hürriyet uğruna, bayrak uğruna
  Savaşırken ecele giden milletiz.”

 “Vur ozan tellere özgürcesine
  Milli egemenlik türküsüdür bu
  Dinle bak kulak ver Türk’ün sesine
  Milli egemenlik ülküsüdür bu
  Sen bize ekmeksin, havasın, susun
  İyice kulak ver, dinleyin, susun
  Tarihin yazdığı koca ulusun
  Milli egemenlik öyküsüdür bu”

 “Ey bizlere bu günü kazandıran şehitler,
  Ey hürriyet yolunda can veren Koçyiğitler.
  Ey kahraman Atatürk sizlere minnettarız
  Rahat rahat uyuyun nöbette bizler varız.”

  “O kadar dolu ki toprağın şanla
  Bir değil sanki bin vatan gibisin
  Yüce dağlarına çöken dumanla
  Göklerde yazılı destan gibisin”

  "Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip
  edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla
 yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan,
 yorulmadan yürüyecektir. "

 Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz.Cumhuriyeti biz kurduk, onu
 yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.

 Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
 Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır

 Kazanmak istersen sen de zaferi
  Gürleyen sesinle doldur gökleri
  Zafer dedikleri kahraman peri
  Susandan kaçar da coşana gider

 Türkiye cumhuriyeti yalnız 2 şeye güvenir biri ulus kararı, diğeri en
 acıklı ve güç koşullar içinde dünyanın beğenilerine hak kazanan
 ordumuz kahramanlığında, bu iki şeye güvenir….

  Ey Türk gençliği, birinci vazifen, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza
  ve muafa etmektir.

 Bu duygu ve düşüncelerle; Cumhuriyetin 86.Kuruluş yıldönümünü
 kutlar,nice Cumhuriyet bayramları coşkusu yaşamak dileklerimle
 saygılarımı sunar, Büyük önder Atatürk ve canlarını bu uğurda feda
 eden şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnet ve şükranla anarım.

http://omersabrikursun.blogcu.com

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------



CUMHURİYET’İN İNSANLARIMIZA KAZANDIRDIĞI HAK VE ÖZGÜRLÜKLER

Değiştirilemez Temel Hükümler

Anayasa'nın 4 üncü maddesine göre; Devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri, Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti ile ilgili 1, 2 ve 3 üncü maddelerindeki hükümler değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Anayasa ile kesin güvence altına alınan bu temel hükümler şöyle sıralanıyor :
Madde 1- Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.
Madde 2 - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Madde 3 - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı "İstiklâl Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır.

Devletin Görevleri

Anayasaya göre Devlet, "Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmakla görevlidir.

Egemenliğin Kullanılması

Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.

Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz. (Md.6)

Yasama yetkisi, Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez. (Md. 7) Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir. (Md. 8)

Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. (Md. 9)

Kanun Önünde Eşitlik

Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. (Md.10)



http://omersabrikursun.blogcu.com



25 Ekim 2009 Pazar

SEVENLERE NASİHAT






Geç kalma delikanlı,
Sevdiğini söylemekte.
Yarın çok geç olabilir
Belki aşkını söylemeye
Aşk dediğin yürek ister,
Sevgini içtenlikle göster.
Hayat karmaşıktır;
Çoğu zamanda anlamsız.
Çekilmezdi bu dünya
Aşksız ve duygusuz
Bu dünyada seveni
Ayıranlar insafsız
Kalpleri soğumuş onların
Hepsi birer vicdansız.
Aşk yoksa hayatında,
Çekilmez günler manasız.
Sevdiğini söylemekten
Sıkılma asla delikanlı
Aşkınla el ele dolaşırken
Utanma sakın çevrenden
Odun gibi durma
Sevdiğinin yanında rahat ol
Gayret et dilinden
Aşk sözcükleri dökülsün
Sevdiğin seni dinledikçe
İçi geçsin, süzülsün.
İlgi göster, yakın ol.
Sevgilini tek bırakma.
Şimdi gösterdiğin sevgiyi,
Evlenirsen unutma.
Kız kısmı farklıdır
Erkeklere benzemez.
Ufak tefek kusurları olur,
Sakın ha suratına vurma.
Gerçekçi ol, dobra ol ama
Asla aşırıya kaçma...








(a)


Son durak...

Eğer 9 Canlı Bile olsaydın,
An Fazla 8 Kez Kaçabilirdin Ölümden!
Bil ki 7 Düvele Sultan Dahi Olsan,
kursunsabriomer.blogspot.comYerin 6 Mekân Olacak Sana.
En Fazla 5 Metre Kumaş Götürebileceksin!
Kapatacaksın 4 Açsan da Gözlerini!
Bu 3 Günlük Fani Dünyada.
Azrail’e 2 Kat Olup Yalvarsan da Nafile,
Ecel Geldiğinde 1 Gün Öleceksin! ;
İşte, O An Her şey 0 dan Başlayacak.
Çünkü;ÖLÜM BİR YOK OLUŞ DEĞİL, YENİDEN DiRiLiŞTiR!

Ömer Sabri Kurşun

http://kursunsabriomer.blogspot.com


Bu sayfada

Dakika

Saniye
Misafirim oldunuz




https://kursunsabriomer.blogspot.com[diploma.gif]
Diploma  of  Ömer Sabri KURSUN